senin baharın bana kışı getirdi

72 7 48
                                    

16 Mayıs 1919

° 𓄹 akşam vakitleri 𓄼 °

Kapının sürgüsünü çekip çıktığı vakit hava iyice kararmış vaziyetteydi. İşten önce Ulaş ile görüşmek istiyordu,onu görüp iyi olduğundan emin olmadan zaten tek bir şey yapamazdı. İçi el vermezdi bir kere. Evden çıktığını gören Yunan askeri yanına gelip takip ettiğinde hemen dönüp gelmesini reddetti Deniz. Yanında sürekli askerleri görmek istemiyordu. Bu içinde sıkıntı oluşturuyordu,en azından bu denli stresli bir anda askerlerin olmamasını tercih ederdi.

'Tek gidebilirim sorun yok. Lütfen siz Melike Anaya iyi bakın.'

Nazik ve ince sesiyle ricada bulunduğu için reddetmek zordu. Asker yine Ulaşın evinin önüne geçip nöbetini tutmaya devam etti. Deniz ise önce sokağı aşana dek yürüdü karanlık havada ayın ufak ufak aydınlattığı daracık yollardan. Faytonların beklediği alana geldiği gibi birini durdurup bindi. Götürüldüğü hapishanede iyi miydi,kaç kişiyle kalıyordu? Yoksa yalnız bir hücrede aç susuz mu bırakılıyordu?

Sorular içini kemirirken atların ayaklarından gelen tıkırtılar ve tekerlerin arabayı zıplatmasıyla ilerlediler. Elindeki kalan son parayı faytonlara vermek durumunda kalacaktı. Dönüş için birkaç akçe ayırıp parayı bıraktıktan sonra indi. Gömleğinin üzerindeki siyah kalın ceketin düğmelerini kapattı rüzgâr esmeye başlayınca. Sarı bukleleri salınıyordu ve beyaz yüzü kızarmıştı soğuğun verdiği etkiyle.

Önünde Yunan askerlerinin nöbet tuttuğu hapishanenin önüne geldiğinde elindeki kâğıdı uzatıp Osmanlı vatandaşlığını gösterdi öncelikle. Geçerken bu sıkıntı olacaktı belki ama Ulaşı aramak için her şeyi denerdi.

'İzmit mi?!Osmanlılı bu adam! Olmaz yasak var anlamıyor musunuz siz?!'

Kabul edilmemenin verdiği çaresizlikle önce omuzları düşse de pes etmek niyetinde değildi Deniz. Yanında askerlerle gelmediği için ufak bir pişmanlık hissetti o anda. Yine de elbette öylece kabullenip gitmezdi. Kaşlarını çatıp kabul etmediğini belli eden bir ifade ile geri yanıt verdi.

'Komutan Achillesden iznim var,geçebilirim.'

Yazılı bir izin yoktu doğrusu ve sadece inanmalarına bakıyordu olay. Achillesin adını duyduğu için kâğıdına tekrar baktı asker.Kontrol ettikten sonra geri verilmesiyle bir asker yanında ilerledi. Kabul edildiği için rahatlamıştı. Eğer olmasa gerçekten Achillesin yanına gidecek kadar karartmıştı gözünü. Deniz askerin arkasından yürüyordu kısa bir süre sonra. Mavi ütülü forması ve birbirini takip eden adımları oldukça belli ediyordu uzun dönem askerlik yaptığını.

'Hücrede mi yoksa normal bir hapiste mi kaldığını söyleseniz en azından,içim rahat edecek.'

Kendi kendine mırıldandı,asker onu duyduğu hâlde ya Türkçeyi anlamıyordu ya da anlamamış gibi davranmayı tercih etmişti. Cevap alamamak huyzulaştırmıştı Denizi. Mavi gözleri artık meraktan çok öfke taşıyordu. Deniz savaşmak istemiyordu,nezaket ile çözmek istiyordu. Yine de savaşın karanlık yüzü orada kendisini gösteriyordu her alanda olduğu gibi.

Ulaşın bulunduğu tek kişilik hücrenin önünde durduklarında nefesi kesildi Denizin. Göreceği manzaradan emin olamamak korkutuyordu onu. Ulaşın iyi olmasını diledi son kez.Kapıdaki ufak kapağı açıp içeriye bakan asker adını kırık bir Türkçe ile seslenip bağırdı.

'Ziyaretçin var!'

Öncelikle bu kadar korkunç bir ortamda bulunması,hücreye tıkılması rahatsız etmişti Denizi. Sadece ekmek almak için dışarıya çıkan bir insana bu denli ağır bir ceza verilmemeliydi. Bunun ağırlığını göğsünde hissetti. Ülkesi başkaları tarafından talan edilmiş hâldeydi,arkadaşı zorla alıkonulmuştu ve tüm bunların sorumlusu, bunlara sebep olan Yunandı. Derince iç geçirdi.
Kapı açıldığında gördüğü manzara ise daha beterdi.

sanat tarihi ✿ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin