özgürlük tutkusu

39 2 67
                                    


30 Mayıs 1919

Yunan İzmir'e demir attığından beri daha bir garipleşen hayatın etkisinden başı dönüyordu. Achilles ile aralarındaki ilişki,Ulaş ile olan olaylar ise kafasını bulandıran diğer etkenlerdi. Şimdi kordonda oturmuş denizi seyrediyorken gidecek hiçbir yeri yoktu,elinde kurumuş bir parça gevrek vardı ve yarısı Ulaşın elindeydi. Yakın dostunun yanında olması bir şeyleri hafifletiyordu. Ailesi yoktu -kan bağı ile bağlı olmak ruhsal olarak bir aileye sahip gibi hissetmek için şart değildi- ama Ulaşa sahip olmak hayatındaki en değerli şeylerden birisi olmuştu hep. Ulaş için kafa karışıklığı yaşadığı o dönem geçmiş gibi duruyordu. Denizi olduğu gibi kabulleniyordu. Gitmesi gereken anı,kalması gereken anı iyi biliyordu. Bunun verdiği bir rahatlama vardı pek tabii. Derince iç geçirdi. Üzerindeki beyaz gömlek,krem rengi ceket ve askılı pantolonu kaç gündür giydiğini hatırlamıyordu Deniz. Artık sahiden bir yere gitmeye ihtiyacı vardı. Yıkanmak ve üzerini değiştirmek istiyordu. Ufak bavulu dışında bir şeyi de kalmamıştı zaten.

'Ulaşım bir çözüm bulamadın mı hâlâ?'

Sabah gün ağarmadan önce kalkmışlardı. O vakitten beri sessizce denizi izliyor olduklarını çatallaşmış olan sesinden fark etti. Ulaş da sessizdi. Onun sessizliği nereye gideceğini bilmesiyle alakalıydı,savaşa gitmeyi düşünüyordu yeniden. Bu kire pisliğe alışmıştı artık. Görmezden gelebiliyordu,bir iki gün yıkanmadan yaşamak onun için zor bir şey olmaktan çıkmıştı. Fakat Deniz için daha iyi şartlar sağladıktan sonra gitmek istiyordu. Sabahtan beri düşündüğü şey tam olarak buydu.

'Bekle az daha, gelecektir şimdi. Ben biliyorum ne yapmamız gerektiğini.'

Ophiondan aldığı habere göre Yunan birliği kordonun ön yüzünden geçecekti,bu nedenle burada Cygnusu görmek kolay olurdu. Denizin dibinde,kayaklıkların üzerinde oturuverdi Ulaş. Yorgunluktan gözleri ve başı ağrıyordu artık. Bir an önce buradaki işi halletmesi gerekiyordu Samsuna geri dönmek için. Bu sefer İzmire tekrar dönmemek üzere gitmek istiyordu doğrusu. Bunu Deniz ile daha sonra paylaşacaktı pek tabii. Önceliği onun için güzel bir yer bulmaktı.

Beklediği gibi Yunan birliği atlıları ve arabaları beraberinde geçiyorlardı bulundukları yerden. Ulaş hemen kalktı kayalıklardan. Araçlardan birinin içerisinde Cygnus vardı,o anda şans eseri görmüştü Ulaşı neyseki. Aksi takdirde buluşmaları zor olacaktı. Achilles gibi bir komutanının gözü çok büyük ihtimalle üzerlerindeydi. Araçlarda o yoktu ama Deniz Albay Pageyi gördüğünü düşündü. Doğru da düşünmüştü,gerçekten her ikisi aynı anda araçtan indiler.

Cygnus baş selamı ile selamlarken Page elini Ulaşa uzattı direkt. Samimi bir gülümseme vardı yüzünde,Achilles ile açıkça aralarının iyi olmadığını görmüştü o gün Deniz. Yani tehlikeli sayılmazdı, çıkarlarına hizmet ettiği sürece onları ele vermezdi.

'Ben Albay Page Phemius. Sizinle çoktan tanışmıştık Deniz. Ve arkadaşınız?'

'Ulaş ben. Memnun oldum Albay Page.' uzattığı kemikli elini büyük eli arasına alıp sıkıştırdı Ulaş. Bir güç savaşı vermişti orada ve bunun sebebini görmekte zorlanmıştı Deniz. Adamı hiç tanımadan kızmış olması tuhaftı. 'Yalnız olacağımızı zannetmiştim teğmen.' uyarıcı bir tondan dişlerinin arasından konuştu. Bu durumda savaşa gideceğini söyleyerek Denizi emanet edemezdi ki. Derince iç geçirdi. Genç adamın istediği gibi gitmiyordu hiçbir şey.

'Albay Pageye güvenebilirsiniz Ulaş. Size zarar verecek olan kumandan Achilles Diamandisten başkası değildir!'

Achilles hakkında kötü sözler edilmesi Denizin hoşuna gitmemişti. Evet ona güvenemiyordu ve kendisini sevmesine izin vermeyecekti ama bu şekilde arkasından iş çevirmek ne kadar doğru olacaktı,emin olamıyordu.

sanat tarihi ✿ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin