14.Bölüm|Zihin Duvarları

125 72 1
                                    

+0536******* Kısa Mesaj

Elif:
Kendisi biraz hatalıydı

0536*******:Hatalı olduğunu kabul ediyor ve sana her şeyi anlatmak istiyor

0536*******:Çünkü eğer anlatırsa senin onu anlayacağını biliyor

Elif:
Peki ne zaman anlatmayı düşünüyor o şahıs

0536*******:Bugün okul çıkışı dört gibi sahilde kayalıkların orada anlatmayı düşünüyormuş o şahıs

Elif:
İyi bakalım anlatsın o şahıs dediği yerde olacağım

0536*******:O şahıs çok mutlu

Elif:
O şahıs mutlu olsun :)

Elif'in Anlatımı ile

Sıranın altında baktığım telefona o kadar dalmıştım ki edebiyat hocasının içeri giripte derse başlayıp üstüne üstlük şuan beni kaldırdığını fark edememiştim.

Bütün sınıfa bir sessizlik hakim olmuş ve bana bakıyorlardı.Kafamı telefondan kaldırdığında hocayla göz göze geldim neyse ki Eren konuyu dağıtma amacı ile hocaya soru sormuştu.

"Hocam edebiyatta en sevdiğiniz konu nedir?" Diye sorduğunda herkesin gözü şimdi Eren'deydi hoca sabır diler bir ifade ile "Çocuğum bak şimdi ne alakası var konumuzla bakın lütfen dersimizle alakalı sorular soralım" dedi.

Hoca bana sorduğunu unutmuş bir şekilde "Evet nerede kalmıştık" diyerek derse devam etti.Edebiyat dersi her zaman yavaş geçerdi fakat bu edebiyat dersi yavaşta geçmedi bildiğin geçmedi.Eninde sonunda dakikalar saatleri kovaladı ve zil çaldı.

Çoktan hazırlamış olduğum çantamı sırtıma takarak Mayıs'ları beklemeden sınıftan çıktım.Koşar adımlarla okulun da dışına çıktığım zaman bildiğin koşarak sahile doğru gitmeye başladım.

Sahilde sadece bir yer kayalıklardan oluştuğu için bulmak pek zor olmamıştı.Nefes nefese olduğum için rastgele bir kayaya oturdum ayaklarımın altına serilmiş denize baktım.Gördüğüm kadarı ile daha gelmemişti bende bunun üzerine beklerken zaman geçirebilirim diye şarkı açmıştım.

Bluetooth kulaklığımın her ikisini de teker teker kulağıma yerleştirerek her zaman ki listemi açtım.Ve ben bu kayada otururken zaman geçti anneme dışarıda olduğumu merak etmemesini söylemiştim.Bu zamanlar hava erken karardığı için hava çoktan kendi siyahına bürünmüştü.

Gözlerimin görebildiği gökyüzünün siyahı kadar yalnız ve ayaklarımın altında ki denizin mavisi kadar sonsuzdum.Akrep yelkovanı kovaladı,kovaladı ve kovaladı arada bir simit yemeye çıktım ve sahilde yürüdüm ama bütün bunları yaparken gözlerim hep kayalıklardaydı.

Gelmemişti...Yazdığı numaraya nerede o şahıs yazmama rağmen yazdıklarım iletilmiyordu.En son böyle bir şey olduğunda Meltem ile sevgili olduğunu öğrenmiştim Allah bilir bugün hangi elin kızı ile nişanlanmıştı yarın öbür günde evlenirdi kısmet olursa.

İçimde Emir'e olan nefretimin ateşi biraz da olsun yatışmışken Emir'in bu hareketi ateşimi biraz daha harlandırmıştı.Tırnaklarımı avuç içine bastırırken hâlâ içimden Emir'e bela okuyordum.

Neden gelmemişti?Her şeye bir bahanesi vardı ve umarım buna da bir bahane uydurmuştur.Çünkü benim yalanlara ihtiyacım vardı,bahanelere sığınma ihtiyacım vardı.

Öbür türlü hayatın gerçekleri yüzüme bir tokat edasıyla çarpıyor ve her hangi bir şeyin aslında düşündüğüm gibi olmadığını haykırıyordu.

Omuzlarınız da ki yükleri hiç düşündünüz mü o ağırlığın içinde kaybolur gidersiniz fakat omzunuzu şöyle bir silkeleseniz ayaklarınızın altında ki yere düşer yükleriniz.Altımızda ki yer bağırır bize aslında "Bunu taşımak zorunda değilsin bırakta ben taşıyayım".Bu yüzden omuzlarımız da ki yükler geçicidir peki ya zihinimizde ki yükler?

Zihinimizi şöyle bir silkelesek onlar yine bizde kalır çünkü düşüncelerimiz,yüklerimiz zihinmizin duvarlarına çarpar ve bu bize acıdan başka hiç bir şey hissettirmez.Zihinimizde ki yüklerden ancak ve ancak kendimizi ve hayatımızı kabul edersek kurtulabiliriz.

Bütün bunları düşünürken sarhoş gibiydim.Sitenin orada yürürken küçük sokaktan karşıya geçmek istemiştim ve sağdan gelen motorsikleti görmemiştim.Ani bir şekilde kornaya basan motorsikletli çocuk ağızından bir küfür savurdu.

Korna sesi ile gelen bilincim önce bulunduğum yeri sonra da bulunduğum durumu kavradı.Çocuk motorsikletinden inerek kaskını çıkardı.Yüzüne dökülen siyah , uzaktan bile yumuşak ve temiz görünen saçları,belirgin yüz hatları ve yeşil gözleri beni süzdü birisine benziyordu ama bilmiyorum çıkaramadım.Ardından bağırmaya başladı.

"Akşamın bu saatinde sarhoş musun kızım buradan bir araba ya da kamyon geçse benim gibi durabilecek miydi sence?İnsan sağına soluna bakar!" Sözleri ile bulunduğum durumu daha iyi kavrarken olayın ciddiyetini şimdi farkına varmıştım.

Çocuğun bu sert tavrına karşın ki Emir'e olan sinirim hâlâ geçmemişti dişlerimi sıkarak konuştum "Pardon bir şeyler düşünüyordum hayatımı da bu kadar önemsemeniz beni şaşırttı doğrusu her neyse iyi akşamlar ve tekrardan pardon" diyerek gidecek iken arkamdan seslendi "Senin hayatını değil cesetinin başında kalacak araba ya da kamyon sürücüsüne endişelendim".

Sinirle gülümseyerek yaşadığım güne lanetler okudum işte o an çocuğun yüzünü karanlığın içinden çok net gördüm ve soru sorar gibi "Enes?" Dedim.Çocuk aramızda ki mesafeyi kapatarak yüzümü inceledi."Elif,sen misin?"

14.Bölümün Sonu

Anam anam bu bölümün de sonu geldi diğer bölümlere göre kısa oldu ama bir zahmet yetinin Allah Allah

Biraz üzücü bir bölüm oldu farkındayım fakat her zaman da lak lak yapsak bayarız aa yani

Yeni bölüm yakında takipte kalın

Öpildiniz

✓ Tuzlu Kurabiye #TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin