Riley'in ağzından

986 82 54
                                    

İyi okumalar

RİLEY CASE - MOONLİGHT

Yine odamdaydım ve sanki bir sanat eseriymişcesine karşımdaki duvarı seyrediyordum.

Bu kuleye geleli 4 gün olmuştu. Sadece dört gün. Ancak bana yıllar gibi gelmişti bu süre. Dört gün boyunca kuleden çıkmama kesinlikle izin verilmemişti, Friday hariç hiçbir teknolojiye erişimim yoktu, balkona çıkmama izin yoktu, güçlerimi kullanımım sınırlıydı ve yalnızdım. Ruhum yalnızdı, düşüncelerim yalnızdı bu kulede. Her zamanki gibiydi ancak şimdi tek fark o zindanda değildim, soğuk değildi, ellerim kelepçeli değildi, kitaplarım yanımda değildi, mor iris çiçeklerim yanımda değildi.

Gözlerimi duvardan çekip ellerime baktım. Süt beyazı tenime yakışmayan kırmızı yara izleri vardı ellerimde, iyilişteremeyeceğim türden yara izleri, iyileştirmek istemediğim türden. Bazı yaralarım vardı vücudumda, bilerek iyileşmesine engel olurdum. O yaralar geçmişimdi ve bu geçmiş ben değişmediğim sürece hep olacaktı, yara izlerim hep olacaktı.

Avuçlarım havaya bakacak şekilde ellerimi yan yana tuttum ve mor gücümün yayılmasına izin verdim. Uvuçlarımda bir tane mor iris gördüğümde gülümsedim. Mor iris çiçeği; hatıra, zarafet ve ölümü temsil ederdi.

Çiçeği çalışma masamın üstüne bıraktım. Suya koymamıştım her zamanki gibi.

"Tanrıça Moonlight, akşam yemeği hazırlanmış. Bayan Maximoff haber vermemi istedi." Tekerlekli sandalyemden kalkarak hızlıca siyah elbisemin eteklerini düzelttim. "Pekalar F. Gidiyorum şimdi." Sandalyeyi masaya yaklaştırıp düzgünce bıraktım, iris çiçeğine son kez bakıp topuklu botlarımın çıkardığı sesler eşliğinde salona gittim.

İçeriye girdiğimde göz ucuyla masada kimler olduğuna baktım. Kızıl cazibe, rahibe Teresa, iyilik prensesi Thor, yok oluş ikizleri ve Shrek. Birçoğuna lakaplar takıyordum ve bu lakaplar her seferinde değişirdi. Bu onların da hoşuna gidiyordu ancak gitmese de pek birşey fark etmeyecekti. "Selam" onlarda karşılık verirken Wanda'nın yanına oturdum. "Diğerleri nerde?" Natalia, Steve ile konuşuyordu ancak ona beklemesini söyledikten sonra gülümseyerek bana döndü.

Onlar için bu kadar önemli miydim, konuşmalarını yarım bıraktıracak kadar? Sanmıyorum. "Rhodey'in işleri var, o zaten genelde üsde olmaz. Clint arada ortadan kaybolur ve birkaç hafta gelmez, Stark ise oyuncaklarıyla oynuyordur muhtemelen." En sevecen ses tonuyla konuşmuştu Natasha. "Anladım." Diyerek önümdeki cheese burger kutusunu açtım.

Yemekte herkes hoş bir sohbet içerisindeydi, ben hariç herkes. Kendimi kesinlikle buraya, bu iyi insanların yanına ait hissetmiyorum. Belki Fury ile işim bittikten sonra normal bir hayat yaşayabilirdim? Suça karışmadığım, iyilerin veya kötülerin olmadığı, sadece herkesden uzak, kafa dinlediğim bir hayat, kendime ait bir hayat.

Güzel olabilirdi ancak bu sadece bir hayalden ibaretti, ben böyle bir hayatı hak etmiyordum ve bunun bilincindeyken hayallere kapılmamalıydım, sonunda yine ben üzülürdüm.

"Sence Riley?" İsmimi duymamla düşüncelerimden sıyrıldım, masadakilerin bana baktığını fark ettiğimde kaşlarım çatıldı. "Diyoruz ki, şu sıralar sürekli evdeyiz," Ev. Ne çabuk kabullenmişti burayı? Sorun yine bende miydi yani?

BAŞKA EVREN - AVENGERS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin