12

528 51 39
                                    

Jeongin kampüsün çimlerine serdiği pudra pembesi örtüye uzanmış, başını Hyunjin'in bacağına yaslamış Hyunjin'i izliyordu. Öğrenmek için deli olduğu şeyleri bir bir düşünüp gülümsedi ve yavaşça Hyunjin'in elindeki telefonu alıp yanlarına bıraktı. Hyunjin bir şey demese de kaşlarını hafifçe kaldırıp gülümseyerek bakıyordu.

"Efendim minik?"

Jeongin üstlerinden geçen kuştan birkaç saniye sonra süzülen minik tüyü görüp elini uzatarak yakaladı ve Hyunjin'in yanağına sürttü.

"Sizin aranızda ne var Felix'le?"

Hyunjin gözlerini kırpıştırıp fark ettirmeden nefesini tuttu. Jeongin ondan hoşlandığını biliyordu zaten ama ilk kez sorusuna ikisini katmıştı. Bir şeyler mi gördü, anladı diye düşünmeden edemedi.

"Arkadaşız işte Jeongin, neden bir şey mi oldu?"

"Hmm." Jeongin bilerek sinsice gülümsemiş ve omuz silkmişti. "Hiiç, öylesine."

"Ya Jeongin..." Hyunjin gülerek Jeongin'i sarsıp yüzünü yüzüne eğdi. "Söylesene, böyle yapınca merak ediyorum."

Jeongin gülerek uzağa ittirdi. Örtüye küçük kaldığı kaldığı çimlere uzanan ayaklarını sağa sola sallayıp etrafa bakındı. "Hiiiiiç."

"JEONGIN!"

Hyunjin'in sabırsızlığı Jeongin'i katıla katıla güldürse de daha fazla işkence etmek istemedi. Heyecanlanınca yanakları kızarıyordu, elini Hyunjin'in sıcak yanaklarına koyup sıkıştırdı.

"O da böyle romantik bakıyor bence sana, o yüzden sordum belki konuşmuşsunuzdur diye."

"Ah... hayır, arkadaşız hala. Gerçi-" duraksadı Hyunjin, muhtemelen sarhoşken yaptığı basit bir konuşmadan umutlanmaması gerektiğini bilecek kadar büyüktü.

Büyümek istemiyordu bu durumda.

"Gerçi ne?"

"Bar gecesi, öyle güzel konuştu ki Jeongin. Sen sanatsın dedi bana, neden diye sorunca güzel bulduğu şeyleri saydı, ellerimizi birleştirdi, gözlerin güzel dedi... Bilmiyorum, yani zaten kendisi böyle biri, iltifat etmeyi seviyor. Ama sanki farklı bakıyordu." Ofladı. Hiç istemese de anlatırken gülümsüyordu. "Belki de sarhoş diyedir, umut etmek istemiyorum bir yerden habire kız meselesi çıkıp duruyor zaten sinirim bozuluyor, yönelimini de soramazsın ki birine. Onu bilsem-"

Jeongin'in yüzündeki ifadeyi görünce kaşlarını çatıp bir şey sormadan baktığı yere baktı. Heyecanı da, gülümsemesi de saniyesinde solup gitmişti. Gözüne girip canını yakan güneş ışıkları yüzünden gözlerini kıstı, güneş ışıkları yüzünden olmasa da kaşlarını çattı.

Felix, biraz ileride daha önce görmediği alt sınıfı bir kızla gülüşerek konuşuyordu.

Felix başını biraz eğmiş, kız konuşurken sürekli onaylıyor, yüzüne gelen saç tutamlarını geriye atıp kızın gözlerini kaçırarak gülmesine sebep oluyordu. Apaçık flört ediyordu. Bir eli cebinde, bir eli kızın yanından duvara uzanmış, kendisini taşıyordu. Hyunjin gözlerini ayırmazken yüzlerini yaklaştırdı, o kadar uzaktan bile Hyunjin, Felix'in kızın dudaklarına baktığını anlamıştı.

Gözlerinin kızardığını hissediyordu. Sessizce yutkunup sinirle önüne dönerken Felix'in öpmeden uzaklaştığını ve yanlarına yürüdüğünü görmüştü. İçinden defalarca sakin olmayı kendine tekrarladı, yine de kanı kıskançlıkla kaynıyor, eti sinirden seğiriyordu.

"Günaydın."

Felix gülümseyerek yanlarına oturdu. Bar gecesinden beri kendinde anlam veremediği şeyler gözlemliyordu. En sonunda kesinlikle Sarah ile ayrıldıktan sonra kimseyle konuşmadığı için olduğuna karar verdi. Kızlarla konuşacaktı, böylece eski haline dönerdi.

rain / hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin