Çocuklar Felix ve Hyunjin de geldikten sonra Minho'nun birinciliğini kutlamak için evinde toplanmışlardı. Yemek yedikten sonra Hyunjin'in bahçesine çıkmışlar, elindeki biraları ufak ufak yudumlarlarken sohbet ediyorlardı. Ne Felix ne de Hyunjin birlikte oldukları konusunda bir şey demeseler de hepsi ikisini gördüğü an anlayıp üstü örtülü bir şekilde mutluluklarını dilemişti.
Felix bir süre çekingen bir tavır sergilese de sonunda Hyunjin'e suçluluk duymadan sarılabilmenin keyfini çıkarmayı tercih etmişti. Yemekte de sürekli elini tutuyor, başını omzuna yaslıyor, komik bulduğu herhangi bir şey olunca ilk olarak Hyunjin'e dönüp ona da gösteriyordu. Sadece kendiyle paylaştığı o minik sır artık sır değildi ve herkes hareketlerinde hissedilen bir rahatlık olduğunu görüyordu.
Hyunjin bebeği kendisine yaslanmış gülerek konuşurken bir kolunu beline sarmış, bir elini de omzundan göğsüne doğru sarkıtmış Felix'i izliyordu. Bu birkaç ay boyunca kafasında türlü türlü senaryo kurup en imkansızı olarak şu anı düşlemişti, şimdi şanslı biri olduğu için şükrediyordu.
Felix, Hyunjin'in göğsüne sarkan eliyle oynayarak konuşurken Jisung'un ayaklanıp telefonunu çıkarmasıyla heyecanlanıp dikleşti. "Grup fotoğrafı mı çekiyoruz?"
"Evet." Jisung herkesin önüne geçip sırıttı. "Üç deyince herkes Hyunjin ve Felix birlikteliğine samimi tepkisini yapsın. ÜÇ!"
Jeongin gülerek iki eliyle minik kalpler yapmış, Chan'a yaslanmıştı. Chan genişçe gülümserken bir elini Jeongin'in omzuna, diğerini de Minho'nun omzuna atmıştı. Minho dümdüz bir ifadeyle kameraya bakarken arkasından Changbin kol kaslarını gösteriyordu. Muhtemelen Hyunjin ve Felix'le alakası yoktu bu pozun ama Seungmin'i de fotoğraftan koparıp güldürmüştü. Jisung emin olamıyor gibi bir ifadeyle barış işareti yaparken Hyunjin başını Felix'in başına yaslamış gülümsüyor, Felix de birbirine kenetlenmiş ellerini kaldırıp diğer eliyle kalp yapıyordu.
Jisung birkaç fotoğraf çektikten sonra fotoğrafları herkese gönderip muhabbete dönmüştü. Minho'nun dibine oturup onu güldürürken Hyunjin bakışlarını ikisinden çekip Felix'in kulağına eğilip fısıldadı.
"Gizli gizli baktığın çizimlere bir daha bakmak ister misin?"
Felix gözlerini kırpıştırarak Hyunjin'e dönüp kekeledi. "Ne gizlisi, ne çizimi?"
Hyunjin bu tepkisine gülerek cevap verip ayağa kalktı ve Felix'in elini bırakmadan peşinden sürükleyerek yukarı çıktı. Odasına girince kapıyı arkalarından kapatıp hafifçe gülümsedi.
"Bir dakika..." Kitaplıktan birkaç çizim defteri çıkarıp sonunda birini seçti ve yatağa uzanıp Felix'e uzattı. "Bak bakalım."
Felix yanına bağdaş kurarak oturup heyecanla defteri alıp kapağındaki minik, kesilip yapıştırılan çizimleri de inceledi. Kapağı açmadan önce Hyunjin'in yanağını öptü. "Bunların da çok güzel olduğunu biliyorum ama benim favori sanatın karşımda."
Hyunjin tepkilerini dikkatle izlerken Felix sayfaları yavaş yavaş çevirdi. Resimden çok anlamasa da her detayı görmeye, her tekniği anlamaya çalışıyordu.
"Bu ne?"
"Kömür ve karakalem."
"Peki bu?"
"Akrilik."
"Bunu nasıl yaptın?"
"Yağlı pastel o, beraber de yaparız."
Sonunda kendi çizimine gelince Felix nefesini tutup defteri biraz yaklaştırdı ve çizgileri, minik ışıltıları inceledi. Biraz uzaklaştırıp kendine bu kadar benzemesine duyduğu hayranlıkla güldü.
![](https://img.wattpad.com/cover/342482373-288-k853458.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rain / hyunlix
أدب الهواةFelix, yağmurun altında ağlarken Hyunjin resmini bırakmış pencereden onu izliyordu.