{26}

582 81 36
                                    

dram yapmaya kıyamadım time skip yaptım😃

______

2 gün sonra:

hapise girmenin üzerinden 4 gün geçti ne gelen var ne giden. değerim bu muydu?

yarın mahkemeye çıkacaktım büyük ihtimalle. minho'yu asla suçlamıyorum.

konuşmak istemeseydim konuşmazdım giderdim ordan.

iki polis gelip kodesin kilidini açtı. "han jisung sorgulanacaksın avukatın da geldi"

hızlı adımlarla sorgu odasına getirildiğimde gergin falan değildim. 4 gündür sorguda neler söyleyeceğimi düşünüyordum.

soğuk odada masaya oturtuluyordum ardından çıkan iki polis kapıyı kapattı.

çok geçmeden başka 2 polis geldi. "söyle bakalım han jisung soyguncuları nerden tanıyorsun?"

"tanımıyorum, kendisi o an bana "seni yakışıklı bulduğum için çıkarttım" dedi ve sonrasında görüşmedik"

"inanamadım nedense" sikersem inanırsın. "avukatımı istiyorum"

polisin biri dısarı çıkıp chun hei ile geri geldi.

kendisi daha önce beni ziyarete gelmişti o yüzden kim olduğunu biliyorum, minho'nun kardeşi.

karşımdaki sandalyeye oturup baş selamı verdi,bende karşılık verdim.

kısa sorgu sonunda pek dürüst olmasa da cevaplarımı verdim.

telefon konuşmaları derseniz minho ile bu konuları telefondan konuşmuyorum.

tekrar kelepçelerim takıldı ve sorgu odasından çıkarıldım.

geri aynı yoldan kodese getirilince kelepçemi açtılar yine sıkıla sıkıla girdim içeri.

5 saat sonra:

polisler yine yanıma gelip kodesin kapısını açtı. "han jisung, çıkma vaktin geldi"

sonunda!!

kafa sallayıp ayağa kalktım. sonunda kelepçesiz dışarı çıkıyordum.

giriş alanına geldiğimde kenarda duran masaya beni çıkaran polisle beraber gittim. birkaç kağıt imzaladım ardından telefonumu verdi.

sonunda kurtulduğumda hızlı adımlarla dışarı çıktım.

eve nasıl gideceğim bilmiyordum ki karşımda gördüğüm minho gözlerimin dolmasına sebep oldu.

"jisung!" aynı kaldırımda olduğumuz için koşarak yanına gittim. "bebeğim senin yanına geliyordum!" sıkıca sarıldı,bende karşılık verdim. o kadar sıkı sarılıyordu ki nefes alamıyordum.

çekilip dudaklarımı defalarca kez öptü,en sonuncu öpücüğü uzun sürmüştü.

"çok özür dilerim bebeğim,her şey için özür dilerim"

özür dilemesini saçma buluyordum çünkü suçu yoktu. "özür dileme sevgilim senin suçun yok"

tekrar sarılıp başını omzuma koydu. dakikalarca durduk öylece. minho'nun hızlı nefes alışverişleri ve ıslanmaya başlayan omzum ile ağladığını anladım.

elimi saçlarına atıp okşadım, ağlaması şiddetlendiğinde öpücükler kondurdum.

bir şey demiyordum, biliyordum onun çok dolduğunu ağlaması şuanda onun için iyiydi.

"bebeğim iyi misin?"

tek elim saçlarında, tek elim belinde onu rahatlatmaya çalışıyorum. "jisung'um tek istediğim sensin,her şeyim sensin yemin ederim ki sensin"

ağlamamı istiyorsun resmen. "minho'm seni çok seviyorum"

"bende seni çok seviyorum sung"

başını kaldırıp bana baktığında öpücük kondurdum dudaklarına.

"hadi eve gidelim"

karşı taraftaki otoparka park ettiği arabasına doğru gittik.

ilk önce bana kapıyı açıp bindirdi ardından kendisi binip, benim üstüme doğru eğildi.

öpecek sanmıştım ama emniyet kemerini çekip taktı. "öpeceksin sandım ya" nazlanarak söylediğim için gülüp uzunca öptü dudaklarımı, en sonunda nefessiz kalınca geri çekildi.

"seni seviyorum" ben tekrar öperek cevabımı verdim.

minho, gülümseyip arabayı çalıştırdığında otoparkın girişindeki kabinde oturan kız gözüme çarptı elindeki telefonu bize doğrultuyordu ki benim ona baktığımı görünce indirdi.

"sevgilim bir kız bizi çekiyordu"

"güvenlik kabinindeki mi?" frene basıp arabayı durdurdu.

"evet" bir şey demeden tekrar yüzüme doğru eğilip öylece baktı yüzüme. çok aşık bir şekilde bakıyordu, eriyecektim birazdan.

dudaklarına kapandığımda beni beklemeden haraket ettirmeye başladı. ben onun üst dudağını, o benim alt dudağımı emerken kalbim çıkacak gibiydi. hep öpüşüyorduk ama bu çok farklı gelmişti, çok duygu yüklüydü. aslında hepsi öyleydi.

nefessiz kalıp geri çekildiğimde sırıttı. "eğer onları yayacaksa bunlarıda yaysın"

arabayı tekrar çalıştırıp otoparktan çıktı.

.
.
.

minhoların evinde 12 kişi oturuyorduk. çoğumuz sandalyede, çoğumuz koltukta sığabildiğimiz kadar oturuyorduk.

hepsi sırayla sorular sorduğunda bıkmıştım. "çok uykum geldi" minho'ya iyice yaklaşıp tek bacağımı, bacaklarının arasına attım o da elini bacağıma götürüp okşamaya başladı.

dokunuşlarında sapıklık yoktu, sadece aşk ve saf duygular vardı.

o benim her şeyim, onu üzen beni sinirlendirir veya onu mutlu eden benide mutlu eder. lee minho'ya hiç olmadığım kadar aşığım.

______

minsungsuz bölüm yazasım gelmiyor

dün yb atamadım kusura bakmayınn

bi sonraki bölüm görüsükk

Arsonist Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin