Bu gece gökyüzünde yıldızlar değil, sevdiklerimiz var
(Zülfü Livaneli)
_________________________________________________Daha küçük bir çocukken dedemin çalışma masasının altına saklanır, kesik kesik nefeslerle onun gelmesini beklerdim.
O zamanlar onun kapıdan girip beni gördüğü hâlde bilmemezliğe verdiğinin farkında değildim.Her seferinde içimde biraz heyecan biraz da azarlanma korkusu baş göstersede ısrarla
bunu yapmaktan hiç vazgeçmezdim.Yine bir gün masanın altında dedemi beklerken, uzunca bir süre geçmiş olmalı ki sıkılıp etrafı kurcalamaya başladım.
Koleksiyonlar, kalın kitaplar, büyük annemin dantelleri...
Bir çocuğun ilgisini çekebilecek hiç bir şey yoktu.
Odadan çıkmak için kapıya yöneldiğim sırada gözüme babamın gençlik fotoğrafı ilişti.
Bir köşeye sıkıştırılmış, oldukça yıpranmıştı.
Fotoğrafı elime alıp dakikalarca düşündüğümü hatırlıyorum.
Sahi ne düşünmüştüm?
Küçük bir çocuk bütün bu olanlara mantıklı bir açıklama bulabilir miydi?
Yarım saat kadar sonra dedem kapıdan içeriye girdiğinde gözleri ilk masanın altına kaydı.
Beni görmeyi beklediği yerin tam aksine koltukta otururken bulduğunda ise şaşırmıştı.
Elimde ki fotoğraf karesini farketmesiyle kaşları çatılırken kızmak yerine beni kucağına çekti.
Zaman kavramını tam çözememiş olsamda babamın sesini unutacak kadar uzun süredir dedemlerde olduğumu biliyordum.
Bana hiç açıklama yapılmamış, tek kelime söylenmemişti.
Bunun nedenini ancak büyüdüğümde dedemin ağzından duyabilmiştim.
"İçinde ki bu yarayı görmezden gelirsem sende unutursun diye düşündüm, kanadığından haberim bile yoktu" demişti.
Onu suçlamadım, suçlanması gereken kişi değildi.
Bana çok iyi bir örnek olmasının yanı sıra aklımdan çıkmayacak hatıraların esas kahramanıydı.
O günde bu hatıralardan biriydi.
Dedemin dizinde oturup elimde ki fotoğraf karesine bakarken o kısa sürede, iki kuşak arasında aynı duyguların geçtiğine emindim.
Beni göğsüne yatırıp bütün olanları anlayabileceğim şekilde anlattı.
Bir hata yapıp yapmadığımı sormuştum, uslu bir çocuk değildim.
Hiç olamadım.
Dedem beni kendimi suçlarken görünce sert bir şekilde azarlayıp babamın ne kadar hayta bir genç olduğundan bahsetmişti.
"Ama sen onu bırakmadın" diyebilmiştim sadece.
En sonunda bunun böyle olmayacağını anlamış olacak ki beni kucağına alıp balkona çıkardı.
Yaşadığımız yer şehirden çok uzak küçük bir kasabaydı.
Işık kirliliği olmadığı için gökyüzü tüm nimetlerini gözlerimizin önüne seriyor, izlemesini bilene keyif veriyordu.
Kaba bir ses tonuyla "gökyüzüne bak evlat!" Dedi.
Bakışlarım onlarca yıldızın arasında dolanırken mehtap şaşırtıcı olmasının yanı sıra sarhoş edici bir etkiyle yüzüme vuruyor, yıldızlara dokunabilecekmiş gibi ellerimi havaya kaldırıp kavramaya çalışıyordum.
"Yıldızları görüyor musun? Ne kadar güzeller.."
Onu başımla onaylayıp bakışlarımı yüzüne çevirdim.
"Körler onları göremese de yıldızlar vardır evladım"
Bu cümlesinin yıllar sonra Nazım hikmet'in olduğunu anlayacak dedemin ne demek istediğini kavrayabilecektim.
Fakat o an boş gözlerle yüzüne bakarak kucağına sığındım.
"Annen ve babanın yanında olmaması senin ne kadar güzel bir çocuk olduğun gerçeğini değiştirmez, onlar sadece bunun farkında olamayacak kadar bencil insanlar"
Gözlerimin dolduğunu ve üşüdüğümü hatırlıyorum.
"Tanrı biliyor ya babanı iyi yetiştiremediğimden şüphem olsa kendimi suçlardım... Ama bazı insanlar ruhları kirli doğarlar Çağan"
Bakışlarımı yüzüne çevirdim.
"Bende mi öyleyim?"
Kısık sesle gülüp beni kucağında iyice kavrarken, bir baba merhametiyle saçlarımı okşuyordu.
"Değilsin, öyle olsaydın bile büyük annen silgi beziyle seni kovalar bu durumu çözerdi"
Cümlesine gülerken büyük annemin camdan bizi izlediğinin farkında değildim
Seneler sonra bu an gündeme gelecek ve ikisinin benim için ne kadar değerli olduklarını bir kez daha anlayacaktım.
Gökyüzü tüm hüneriyle tam tepemizdeyken, dedeme yönelttiğim sorunun ardından aldığım cevap ise şuan bile zihnimin içinde yetersiz bir şekilde dönüp duruyordu.
"Geri gelecekler mi?"
Saniyeler..
dakikalar..
Dedem ağzını aralasada dudaklarının arasından çıkan cümlelerin beni ne ölçüde yaralayacağını hesap edemiyor gibiydi.
"Gidenler hiç bir zaman geri dönmez evlat..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
son kez (Texting +18)
Novela JuvenilÇağan; seni becermemi hâlâ istiyor musun? Siz; ilk önce beni bulman gerekiyor. Çağan; bulamayacağımı kim söyledi? Siz; beni bulman için ilk olarak görmen gerekir Çağan; göster kendini? Siz; bu bir şeyi değiştirmez. Siz; sen bana hep körsün.