Bölüm 32
Nefes
Aras'tan
Koridorlar hiç olmadığı kadar dar ve havasız geliyordu. Sinir beynime öyle bir işlemişti ki tek düşündüğüm şey Elizabeth'in cezasını çekmesi gerektiğiydi. Karanlık tarafım kafasını koparmam gerektiğini haykırıp duruyordu. Dişlerimi sıkarak yürümeye devam ettim. Gözlerimin tamamen kırmızıya dönüştüğünün farkındaydım. Nefes alış verişlerim öyle bir düzene girmişti ki, insan olsam göğüs kafesimin acıyacağından hiçbir şüphem yoktu. Ellerimi yumruk haline getirerek yönümü ortak salona çevirdim. Kafasını koparmaktan çok daha fazlasını yapacaktım.
Beyaz, kocaman kapının içinden geçerek herkesin beni görebileceği bir yer buldum. Boğazımı temizleyerek sinirlerime hakim olmak zorunda olduğumu hatırlamayı umdum.
"Herkes beni dinleyebilir mi?" diye seslendim. Sesim en az benim kadar karalı bir ses tonunda yükselmiş ve herkesin kafasını bana çevirmesine neden olmuştu. Bu güzel bir başlangıçtı.
"Söylemek istediğim şu ki; Sanırım size, sizden biri gibi davranınca aslında benim kim olduğumu unutuyorsunuz ve benim olana el uzatmaya çalışıyorsunuz."
Sözlerimin ortasında gözümü kapatarak derin bir nefes aldım. Dişlerim kaşınmaya başlamıştı. Amerikan filmlerindeki gibi uzamıyorlardı fakat her an tetiğe geçip sizin kendinize bir kurban aramanıza yol açabiliyordu. Bunun üstesinden gelmeyi İlkim ile tanıştıktan kısa bir süre sonra başarmıştım fakat bazen öfke mantığımın önüne geçebiliyordu.
"Toplantı falan mı var?"
Gözlerimi aniden açarak sesin geldiği yöne baktım. Başımı hafifçe yana eğerek gülümsemeye çalıştım.
"Ah, elbette tatlım. Biz de tam senden söz ediyorduk Elizabeth. Yanıma gel lütfen."
Cümlelerim dışardan göründüğünde gayet masum ve kibardı fakat benim sinsi bakışlarım ve sinir bozan sakinlilikte olan gülümseyişim Elizabeth'in gözlerinin kocaman açılmasına neden olmuştu. Başını dikleştirerek yanıma doğru yürümeye başladı.
"Evet,nerede kalmıştık?Ben de size kim olduğumu hatırlatmak istedim. Ben bu koloninin başı ve heyetin elinden kurtulmayı başaran tek vampirim. Aptallık yapmanız için sizde benim kanımın dolaşması yetmez, benim gücümün ve benim cesaretimin de olması gerekli. Sizinle konuşmamdaki temel konuya gelirsek..."
diyerek sustum ve ateş saçan gözlerimi Elizabeth'e çevirdim. Gözlerinde korkuyu görebiliyordum. Gülümsemem aniden solarak yerini çatılı kaşlara ve gergin yüz hatlarına bıraktı. Aniden değişen ruh halim daha fazla korkmasına neden olmuştu.
"Sen, Elizabeth Lexi Thorner... Koloni başkanına karşı geldiğin için cezalandırılıyorsun ve heyete teslim edileceksin. Carl, Teddy?"
diye seslendim. İkisi aynı anda ayağa fırlayarak bakışlarını bana yönelttiler.
"Evet patron?"
"Bu kadını alın ve heyete götürün. Onu bir daha burada görmek istemiyorum."
İkisi de hayretle kafalarını sallayarak Elizabeth'in yanına geldiler ve iki kolundan tuttular. Elizabeth ise gözleri dolmuş bir biçimde bana bakıyordu. Şaşkınlığı bütün odayı sarmıştı. Kimseden tek bir ses bile çıkmıyordu. Ölüm sessizliği kaplamıştı bütün salonu. Kaşlarımı çatarak elimi Elizabeth'in çenesine dokundurdum. Bir elime bir de bana baktı yeşil gözleri.