Bölüm 36
Şimdiki Zaman
Emir'e kanımı verdiğim halde öksürükleri yoğun bir şekilde sürüyordu. Onu gözeten yalnız bir tane koruma vardı ve Kevin'ı etkisiz hale getirdikten sonra onu da paket etmem çok zamanımı almamıştı. Tek sorun bütün bunları yaparken içimde bir umut, bir amaç vardı fakat şimdi çağresizlikle kıvranıyordum. Yeşil gözleri acıyla yüzüme odaklanmışlen yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Ilk defa işlerin bu kadar sarpa sardığını düşünüyordum. Içimdeki yapacak bir şeyim olmadığını hatırlatıp duran his canımı öyle yakıyordu ki hıçkırıklarımı durdurmakta zorlanıyordum.
"Demek Aras Bey. Uzun dişleri. Ile tavladı. Seni?" Dedi Emir zorlukla. Her iki, üç kelime sonunda duraksayıp yutkunuyor ve konuşmasına devam ediyordu. Söyledikleri sinirimi bozsa da sadece tebessüm ettim. Öfke ve hayal kırıklığının süreci hızlandırdığını kendimde görmüştüm ve Emir' in olabildiğince fazla zamana ihtiyacı vardı. Ona kızmamamdaki diğer bir etkense baygın, acı içindeki gözlerle bakarken hala bana gülümsüyor oluşuydu. Gülümsemek. Çoğu zaman neşenin etrafında dolanırken bazen de ölüm üzerine çökmüş, kalbi kırılmış bir insanın kurumuş dudaklarında belirebiliyordu. Yutkunarak elimi yanağına koydum ve narince okşadım. Dokunuşum hafifçe titremesine neden olmuştu. Artık dokunuşlarımın eskisi kadar sıcak olmadığını biliyordum fakat hala içimde biraz da olsa insan kanı -kendi kanım- dolaşıyordu ve bu benim ılık olabilmemi sağlıyordu. Zaten Emir soğuk yüzünden titremiyordu. Yeşil gözlerinden geçen parıltılar sevginin tohumlarıydı ve bu parlaklık benim yüzümden geç kalınırsa solacaktı. Suçluluk duygusu vicdanımı ezerken karnımda rahatsız edici bir kasılma hissettim.
"Özür dilerim." Diye mırıldandım. Çatlayarak çıkan sesim sessiz mahzendeki acımı ikiye katladı. Rutubetli duvarlar sanki yeterince acı çekmiyormuşum gibi sesimi sektirip geri bana yolluyorlardı. Kulaklarıma dolan aciz sesle gözlerimin önümdeki yeşil gözler bulanıklaştı. Emir başını olumsuz manada sallayarak tebessüm etti. Tebessümü ölüm döşeğinde olan bir insanın huzura ermeden önce son nefesini verirken kıvrılan dudaklarını andırıyordu. Ölüm. Bu kelime bile hareketsiz ve hala sıcak kalbimde derin bir acı hissetmeme neden oldu. Ölüm acıydı. Çağresizlikti. Önüne geçilmez lanet olasıca bir canavardı ve sevdiklerimizi yutmaktan, karanlığının içine çekmekten korkmuyordu. Ölüm korkusuzdu fakat huzurlu değildi. Aksine insanın kalbinde öyle bir yara bırakıyordu ki bir daha asla huzurlu olamayacağını düşünüyordu insan. Ölüm soğuktu. Atmayan bir kalpten, kan dolaşmayan bir damardan hatta kutuplardan bile soğuktu. Bu soğuğun Emir'in etrafını sardığını bilmek tarif edilemez bir hisle dolduruyordu içimi.
"Se- Seni. Sevdiğim için. Özür dileme." Dedi güçsüz çıkan sesi. Yeşil gözleri netleşmeye başlayınca yanaklarımdan aşağıya doğru uzanan sıcak bir sıvı hissettim. Hiç sesim çıkmıyor, acı içinde gözlerinin içine bakarken gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Titreyen elini kaldırarak usulca gözlerimi sildi. Dişlerimi sıkarak soğumaya yüz tutan ellerini tuttum ve yanaklarımdan uzaklaştırdım.
"Bana kızman gerekiyor Emir! Seni bu duruma düşürdüğüm için belki de vurman, küfür etmen gerekiyor. Gözlerinde şefkat gördükçe canım yanıyor. Tanrım! Ben canavar bir sürtüğüm bana öyle bakıp durma!"
Daha fazla kendimi tutamayarak ağlamaya başladım. Hıçkırıklarım odayı sessizliğinden kurtarırken Emir'in elleri iki yanağıma yerleşti.
"Sen sürtük. Değilsin. Yalnıca başka. Birini seviyorsun. Bu- Bu yüzden. Sana kızamam. Seni seviyorum."
Sözleri kalbimde derin izler bırakıp daha fazla acıtırken öksürükleri git gide daha yoğun hale geldi. Bu evreyi biliyordum. Sadece on dakikası kalmıştı. Yaklaşık altı dakika sonra nefes almakta zorluk çekecekti. Güneş Aras'a ben yola koyulduktan yarım saat sonra haber verecekti. Planın devamı böyleydi ama Aras gecikmişti. Güneşin haber vereceğinden emindim fakat Aras neden hala gelmiyordu? Emir dizlerinin üzerine çökerek daha yoğun öksürmeye başladı. Kalp atışlarını ben bile duymaya başlamıştım. Panik olduğunu anlayabiliyordum. Panik olmamalıydı. Kaybedecek bir dakikamız bile yoktu ve onun duygularındaki değişim süreci hızlandırırdı. Bunun olmasına izin veremezdim.
“Hayır!” diye inledim.
“Hayır. Sakin ol! Geçecek. Geçek, n’olur sakin ol. Benim için sakin ol!”
Her kelimeyi çatlayan sesimle gözlerimden yaşlar akarken söylüyordum. Burnumu çekerek canlılığını kaybetmiş yeşil gözlerine baktım. Boğazımdaki yumru gittikçe daha da büyüyordu. Hıçkırarak ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
“Seni. Görmeden. Bitmesini. İstemiyordum.”
Dedi balgamlı öksürükleri arasından. Gözümden bir damla yaş yanaklarımdan süzülerek onun kirpiklerini ıslattı. Tek elimi kaldırarak yanağını okşadım.
“Öyle deme. Birazdan Aras gelecek, her şey düzelecek. Aras gelecek. Duydun mu beni Emir? Sakın pes etme. Aras gelecek!”
Neredeyse kendimi avutur gibiydim. Emir acı bir tebessümle baktı gözlerimin içine. Her bakışıyla neşeyi ve baharı getiren gözleri ölümün yaklaştığının habercisi gibiydi. O kadar soğuk ve cansız bakıyorlardı ki boğazımdaki yumru gittikçe daha da büyüyordu sanki. Yutkunarak bir kez daha burnumu çektim. Aras gelecekti. Birazdan burada olacaktı. Geç kalması umurumda bile değildi. O beni asla yalnız bırakmazdı. On dakika içerisinde burada olacaktı. İnanıyordum. Ya da inanmak istiyordum.
BU BÖLÜM DE BİRAZ KISA AMA BİR O KADAR DA GÖZLERİ DOLDURAN BİR BÖLÜMDÜ. YAZARKEN EMİRE ÖYLE BİR SEVGİ VE MERHAMET BESLEDİM Kİ HİKAYENİN AKIŞI HER AN DEĞİŞEBİLİR. WATTPAD BUGÜNLERDE ÇOK DURGUN. YORUMLAR "GÜZEL OLMUŞ AMA KISA" DAN İBARET. BİR ANLAŞMA YAPMAYI ÖNERİYORUM. GÖRÜŞ BİLDİREN YORUMLARINIZI BÖLÜMÜN SONUNDA GÖREBİLİRSEM ÜST ÜSTE GELEN YAZILILARIMA İNAT EKŞINI BOL BİR BÖLÜM YAZAR ERKENDEN KOYARIM. SİZİ SEVİYORUM TATLI OKUYUCULARIM :) BU ARADA MULTİMEDİA BEKLENEN FOTOĞRAF EMİR <3 :D