44. Bölüm Part 1
“Yapmayın!” diye bağırdım. İkisi beni dinlemeden hala birbirlerine hırlıyor, resmen boğuşuyorlardı. Endişem gittikçe büyürken Güneş’in elleri arasından sıyrılıp hızla öne atıldım. Şimdi am karşılarında duruyordum. Gözlerimi Aras’ın gözlerine dikerek Sesimi alçalttım.
“Dur sevgilim, n’olursun.” Dedim çatlayan sesimle. Aras’ın kaskatı kesildiğini görebiliyordum. Beni dinleyerek anında durdu ve başını çevirerek bana baktı. Gözlerinin kırmızılığı çekilmeye başlamıştı. Dişlerinin hala çıkık olduğunu dudaklarının şeklinden anlayabiliyordum. Biz bakışlarımızla konuşurken Emir durmamış, dişlerini Aras’ın boynuna geçirmişti. Aras hırlayarak Emir’i ileri doğru savurdu. Boynundan kanlar aşağıya doğru süzülüyordu. Donup kalmıştım. Gözlerimi bile kırpmadan boynundaki yaraya bakıyordum. Boynunun ısırılan kısmı neredeyse parçalanmıştı. Gözlerimin yanmaya başladığını hissettim. Öfke bile duyamıyordum. Sanki her şey ağır çekimdeydi. Aras bir adım geriye doğru sendeleyerek daha fazla dayanamayıp yere düştü. Kulaklarımda uğultular duyuyordum. Güneş ve klandan birkaç kişi Aras’ın yanına doğru koştuğunu hissedebiliyordum. Gözümü Aras’tan ayıramıyordum. Gözlerimden yaşlar süzülürken Güneş ve diğerleri de gözüme takıldı. Aras’ın yanında diz çökmüş telaşlı bir şekilde boynuna bakıyorlardı. Bense ruh gibi tekrarlıyordum:
“O vampir ki. İyileşecek. Şimdi kalkar. Sakin olun. İyileşecek. Hadi Aras kalk. Hadi sevgilim. Kan getirin. Yarası şimdi kapanır. Aras kalkacak. Şimdi kalkar.”
“İlkim kes artık. Yarası falan kapanmayacak!”
İki Gün önce
“Bu kabul edilemez!” diye kükredi Aras. Ben de ondan farksız değildim. Elizabeth’in Emir’in elinden tutarak klana tekrar katılmak istemesine deli oluyordum. Gerçi amacı belliydi. Aras’tan vazgeçmeyeceğini bana diktiği sinsi bakışlarından anlayabiliyordum. Ayağa kalkarak dişlerimi sıktım. Aras’ı sakinleştirmem gerekiyordu. Hem Emir böyle bir şeyi nasıl yapardı aklım almıyordu.
“Kurallara göre kendi kanımla dönüştürdüğüm birini geri çeviremem ve bunu o da biliyor! Lanet olsun!” diye haykırdı tekrar. Tamam, işte şimdi başlıyoruz. Sakinleştirme işlemine hazırlan İlkim . Hadi kızım, yapabilirsin.
“Sakin olmalısın Aras, o sürtüğün istediği de bu zaten, seni kızdırıp yanlış kararlar almanı sağlamak.” Dedim sakin tutmaya zorlandığım ses tonumla. Fakat “Sürtük” derken kendimi tutamamış, yüzümü buruşturup yine öfkelenmiştim. Aras gözlerini çevirip bana baktı birkaç dakika. Gözlerini bile kırpmadan ona güç vermeye çalıştığım gözlerime bakıyordu. Çikolata rengi gözleri geri yerlerini alırken hafifçe tebessüm ettim. Aras hızla bana doğru atılarak belime sarıldı. Başını omzuma dayayarak derin bir nefes aldı.
“Gözlerinin içine bakmak bile beni sakinleştiriyor.” Diye mırıldandı. Ben de yavaş yavaş sakinleşiyordum. Sanki birbirimizin ilaçları gibiydik. Her duruma karşılık farklı bir şekil alan büyülü ilaçlar.
“Beni de öyle.” Diye mırıldandım ben de daha sıkı sarılarak. Kısa bir süre daha öyle durduktan sonra Aras hafif geri çekilerek dikkatle gözlerime baktı.
“Bak, Elizabeth’in buraya dönme sebebinin buradaki vampir dostlarını özlemesinden kaynaklanmadığını ikimiz de biliyoruz. O yüzden, ne olursa olsun bana güven. Çünkü senin duygularına oynayacaktır.” Ellerini iki yanağıma koyarak burnumun üzerine minik bir öpücük kondurdu.
“Bunu yapabilecek misin?” diye sordu. Yutkunarak bakışlarımı başka bir yöne çevirdim. Yanaklarımda olan elleriyle kafamı çevirerek ona bakmamı sağladı. Kaşlarını kaldırarak bir cevap beklediğini belirtti. Somurtarak cevap vermeye başladım;
“Elini tutarsa ya da sana dokunursa -ki seni öptüğünü zaten aklımın ucundan bile geçiremiyorum- onu öldürürüm.”
Dudakları yukarı kıvrılırken başını salladı. Bende hafifçe gülümsemişken kaşlarını çatıp biranda ciddileşti.
“Aynı kurallar Emir için de geçerli bunu biliyorsun değil mi küçük hanım?”
Bir ara gözlerimin önüne Aras’ın Emir’i öldürürken ki görüntüsü geldi. Hafifçe titremekten kendimi alamadım. Hızla kafamı sallayarak;
“E-Elbette.” Dedim kekeleyerek. Kaşları biraz daha çatılsa da soru sormadı. Son bir kere daha birbirimize bakarak Aras’ın odasından çıkıp tekrar ortak salona gittik. Elizabeth geldiğimizi görünce sinsi gözlerini bana dikip yavşakça gülümsemişti. Dişlerimi sıkıp gözlerimi Emir’e çevirdim. O da onu baktığımı anlamış gibi hemen gözlerini benden tarafa çevirmişti. Her zaman şefkat görmeye alışkın olduğum yeşil gözleri arkası kesilemez gibi duran bir öfkeyle bakıyordu. Kaşlarım hafiften çatılır gibi oldu. Emir tam gözlerimin içine baktığında yüz ifadesinin biran değiştiğini sandım fakat Aras’la birbirine kenetlenmiş ellerimizi gördüğünde tekrar eski haline dönmüştü.
“Evet Aras, seni dinliyoruz. Yoksa kendi kanından olan bu vampirleri kabul etmeyecek misin?” diye sordu. Sadece sesini duyan onu masum genç bir kız sanabilirdi fakat gözlerindeki sinsilik her şeyi açıkça gözler önüne seriyordu. Dişlerimi daha fazla sıkarak Aras’ın elini daha fazla sıktım. Aras ta elimi sıkıca tuttuktan sonra ;
“Josh!” diye seslendi Aras. Adının Josh olduğunu öğrendiğim esmer, kaslı çocuk kafasıyla onay verdi.
“Arkadaşlara kalacakları odayı gösterin.” Dedi tükürürcesine.
“Kusura bakmayın balayı süetimiz yok ama,” dedi Josh. Çoğu vampir kıkırdamış, hatta bazıları kahkaha bile atmıştı. Ben se sinirimin az da olsa geçtiğini hissediyordum. Kendimi ne kadar da kasmışım meğer?
Evet canlarım, finale gittikçe yaklaşıyoruz :( Bu durum beni de üzse de artık bişeyini çıkarmadan sonlanması gerek. Belki ikinci bir kitap çıkabilir ama kimlerin okuyacağını görmeliyim. Talebe göre. Finale (kahrolarak söylüyorum ki) üç bölüm falan kaldı :/ Neyse kendimizi üzmeyelim, Multimedia İlkim. Öpüldünüz :)