11

17 2 1
                                    

10 Ağustos 22

1 Eylül 22

02:53

Turuncu güneşin üzerinden nehir gibi akan bulutlar. Altın rengi bi' kuşak bölmüş gökyüzünü ikiye. Seslerden arınmış, koltuğumun kaldırdığı bütün kilolarım sanki yok olmuş. Soyutlanmış hayatımdan düşüncelerim iyice silikleşmiş haldeyken yavaşça ayağımın kenarında ki hareketlenme dikkatimi çekti. Beyaz ve siyah renklerden oluşmuş, yaşını yeni doldurmuş smokin kedim ağzında ki fareyi ayağımın kenarına bıraktı. Çevremde oturan insanlar bi' anda hareketlendi ve seslenmeye başladı. Fare! Fare! FARE! Farenin ellerinde oluşan hafif kasılmalar dışında çokta hayata tutunuyormuş gibi bi' hali yoktu. Yaşı yarımken sopalarla dövülen, burnundan gök kırmızı rengi kan gelen vahşi kedim o fareyi kaçabilecek haldeyken yere koymazdı. Farenin gözleri stabil bakıyor, ölüm dönemi başlamıştı. Bacaklarından başlayan soğumanın vücudunu ele geçirdiğine emindim. Elimde ki fincanı masaya koymaya çalışırken az kalsın düşürüyordum. Masaya iyice koyduğumdan emin olduktan sonra fareyi bi çubuk yardımı ile dürttüm ama kayda değer geri dönüş yaşamadım. Geri doğruldum, fincanı elime aldım son yudumumu çekerken fincanın iç yansımasından farenin koştuğuna benzer bi görüntü gördüğümü hissettim. Hızlıca o tarafa doğru baktığımda farenin önde kedimin arkada koştuğunu görünce fincanı hızlıca masaya koydum. Kalktım ve arkalarından hızlı birkaç adım attım ama gene farenin şansı kalmamıştı. Son gücü ile bu kaçışı denemişti herhalde zavallı yaratık. Kedim bu durumdan memnun değildi. Eğilerek izlemeye koyuldum kedimi. Önce ağzında duran fareyi yavaşça yere koyuyor, farenin üzerine patisini koyup bekliyor. Farenin en ufak hareketinde tekrar ağzına alıp yakında bulunan taşa belli bi yükseklikten fırlatıp taşa düşmesini sağlıyor. Kaçış denemesini oluşturan güvensizlik nedeniyle patisini hemen üzerine koyuyor bazen yavaşça kafasını uzatıp kokluyor. Farenin gözlerinden darbeden kaynaklı gözyaşı benzeri sular akıyor. Bu sular gözlerini daha da parlak bi siyaha çeviriyor. Kedim kasılan farenin her hareketine tekrardan saldırıyor, ısırıyor, ağzına alıp fırlatıyor. Taşa sert düşen fareden bi oyuncak kopyaymış gibi tiz sesler çıkıyor. Bunlar yaşanırken sadece izlemekle yetinip, farenin küçükçe evrilmesini sağlayan doğa mı suçlu yoksa etle beslenmek gibi canice yola başvuran kediler mi sorgusu kafamı allak bullak ediyordu. Kedim durmaksızın fareyle oyun oynuyor, farenin küçük burnundan kanların geldiği görünüyordu. Kedimin yarım yaşında ki haline benzer bi görüntüydü. Birkaç fırlatma ve koklama hareketinden sonra kasılmalardan bile bir eser kalmayınca kedim sıkılıp oturduğum insanların yanına gidiyor. Bi kahraman edasıyla karşılanıyor, patileri, göğsü okşanıyor hatta pis fareye değmesine rağmen dudakları öpülüyordu. Fare kimsenin umrumda değildi. Birinin aklına gelince de herkes bu görevi diğerine yıkıyor, kaçmaya çalışıyordu. En sonunda birine yapılan baskı sayesinde elinde peçeteyle kaskatı kesilen farenin kuyruğundan tutularak çöpe atılıyor...

ÖlmeyemeyilliyimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin