Bölüm 2;

722 48 223
                                    

Kalçalarını sallaya sallaya şarkı söylüyordun. Bir yandan da önündeki yumurtayı çırpıyordun.

Dün gece biraz daha arabada seviştikten sonra aceleyle eve gelmiştiniz. Sen yorgunluktan uyuklarken Levi ikinizi de temizlemişti. Ayrıca çarşaflarınızı da değiştirmişti.

Bugün ise izin günündü. Bu yüzden normalde olduğundan daha enerjiktin. Ayrıca bugün lisedeki arkadaşlarınızla buluşma ayarlamıştınız. Mikasa'yla zaten aynı yerde çalışıyordunuz. Ama ne zamandır görmediğin Eren, Jean, Sasha, Connie vardı.

Lise anılarını hatırlamıyordun. Ama pek umursamıyordun. Ne de olsa yıllardır hayatındaydılar.

Kalçana atılan şaplakla olduğun yerde irkildin. Dar şortun kıvrımlarını açığa çıkarıyordu.

"Günaydın" dedi Levi arkanda durarak. Boyun girintine öpücük bıraktı. Ellerini tezgaha dayayarak seni tezgahla kendisi arasına sıkıştırmıştı.

"Günaydın" dedin neşeyle. Sende kafanı yukarı kaldırarak çenesine bir öpücük bıraktın.

Omleti hazırlamak için ocağa yöneldin. Bu sırada Levi su içmek için geri çekilmişti.

Üst dolaptan bardak çıkarırken göz ucuyla seni izlemeye devam ediyordu.

Erittiğin yağa yumurta harcını attın. Ocağın altını birazcık kısarak tabanın pişmesini bekledin. Peynirleri ekledin ve yumurtayı çubuk yardımıyla katladın.

Sen ciddiyetle işini yaparken Levi kollarını göğüsünde bağlamış, tezgaha yaslı bir şekilde seni izliyordu. Böyle anlarda evli bir çiftmişsiniz gibi hissediyordu.

Sahi, seni niye hala Ackerman yapmamıştı?

Kendi yüzündendi. Zamanında sana karşı çokta naz yapmıştı. Temizlik hastası olduğu için birçok yere de gitmeyi reddetmişti. Fakat şu an her şey çok güzeldi. Sen ona katlanmıştın. Hemde birçok açıdan.

Ek olarak bir sebebi daha vardı... ama, neyseydi.

Sana minnettardı. Peki niye hala bir adım atamıyordu?

Derken dikkati dağıldı.

Tabii ki sen tarafından.

"Masaya geç, kahvaltı hazır."

İçli bir nefes verdi. Gülümseyerek ocaktaki çayı aldı ve peşinden ilerledi.

-

Bol sohbetli bir kahvaltı seansından sonra beraber masayı toplayıp bulaşıkları yıkadınız. Bu sırada seni annen aradı. Onunla konuşuyordun.

"Ee kızım" diye mırıldandı annen "nasıl hissediyorsun?"

"Ne gibi anne?"

"Ne bileyim ben?" diyerek çıkıştı "Levi'la ciddi düşünmüyor musunuz? Oyalıyor mu yoksa seni?"

"Hayır anne." bıkkınlıkla cevap verdin.

"He teklif mi geldi yoksa?"

"Hayır anne, akışına bırakıyoruz."

"Kız 6 yıldır akmıştır akacağı kadar, daha ne akacak?"

Ne diyeceğini bilemez halde duraksadın. Eh haklıydı bir yerde 28 yaşındaydın. Neredeyse 30'una merdiven dayamıştın. Ayrıca ilişkin gayet güzel gidiyordu. Evlilikle taçlandırabilirdiniz. Üstelik çocuk sahibi de olabilirdiniz.

"Neyse anne" diye soludun. Nefes vermenle konuştun "benim kapatmam lazım, dışarı çıkıcam. Lise arkadaşlarımla buluşucaz tamam mı?"

"Lise mi?" kuşkuyla sordu annen "kimmiş bu lise arkadaşları?"

✔︎𝐒𝐭𝐚𝐲𝐢𝐧𝐠 𝐔𝐩 ||𝐴𝑟𝑚𝑖𝑛 𝐴𝑟𝑙𝑒𝑟𝑡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin