9. GEÇMİŞTEN GELEN

368 16 10
                                    


Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...🏮🕯

İşte yeni bölüm⬇️ Keyifle okumanız dileğiyle...

Oy verip yorum yapmak lütfen unutulmasın!💫⚡️

9. GEÇMİŞTEN GELEN

Loreen, Tattoo

Havaalanına geldiğimizde Kağan bana bunu yapmak istediğimden emin olup olmadığımı sordu. Emin miydim? Cevabı sanırım bilmiyordum. Aslında Alex'i tanıdığım günden beri daha pek çok şeyden emin olamıyordum. Yine de gitmek istiyordum, buradan uzaklara kaçmak. Kağan'a gülümseyerek evet anlamında başımı salladım.

Yaşadığım o ev doymak bilmeyen canavar misali her geçen dakika ruhumu biraz daha emiyor, beni yavaş yavaş tüketiyordu. Bense sırf sağlıklı olduğu için Alex istiyor diye öğürerek kahvemi şekersiz içmeye devam ediyordum.

Artık sevmediğim şeyleri yemek yerine yine eskisi gibi zararlı da olsa kola içmek, pizza yemek, hayatımın her anından keyif almak istiyordum. Eşyalarımın yerine kendim karar vermek, bazı günler odamı özgürce dağıtıp öylece bırakabilmek ama ertesi gün topladığımda da yine kendimle gurur duymak... Neden kulağımı dolduran ses, ettiğimiz kavga yerine dinlediğim müziğin ya da penceremi açtığımda içeriye dolan kuşların sesleri değildi ki? Neden sürekli kocamın istediği gibi yaşamak, dediklerini yapmak zorundaydım?

İnsan sevdiği tarafından kuşatılır, esir alınır mıydı hiç... Artık kendimi aynen öyle hissediyordum.

Alex'i seviyordum ama sonsuza dek kendimi onun tutsağı gibi hissederek yaşayamazdım. Artık konuşamıyorduk bile. Bu gidişim, araya giren zaman bazı şeyleri değiştirir miydi bilmiyordum. Değiştirmese dahi en azından ikimiz de düşünüp taşınır, ayrıyken birbirimizi daha az yıpratırdık. Sonra oturup sakin sakin konuşur, kendimiz için ikimize de iyi gelecek bir yol çizmeyi denerdik belki...

Arabayı otoparka bırakıp dış hatlar terminaline giden yolda yürümeye başlamıştık ki karanlığın içinde tanıdık bir ses yankılandı.

"Duru, ne o, yoksa bir yere mi gidiyordun? Üstelik bana haber bile vermeden!"

Çok geçmeden de omzumda aynı anda bir elin varlığını hissettim. Yavaşça kolumdan aşağıya doğru kayıp bileğimi kavrarken öfkeyle gözlerimi kapatıp dişlerimi sıktım. Kim olduğunu anlamıştım. Yeniden açtığımda Alex karşımda durmuş, her zamanki kendinden emin tavrıyla gülümseyerek küçümser gibi yüzüme bakıyordu. Biraz arkasındaki siyah iki araba gözüme ilişti sonra. Takım elbise giymiş, iri yarı beş kişi indi. Etraf karanlık olsa da içlerinden birinin David olduğunu anlamıştım. Alex'ten gelecek talimatları bekliyorlardı. Tuttuğu bileğimin acısı canım yakıyordu. Yine de sesimi çıkarmadım. Ona bu zevki yaşatmak istemiyordum.

Göz ucuyla Kağan'a bakıp "Otel odasındaki görüşmemizden sonra seninle bir daha karşılaşmayacağımızı, düşünmüştüm, yanılmışım." diye mırıldandı. Ardından da beni kendine çekip belime sarıldı ve dudaklarını benimkilere bastırdı. "Sevgilim, seni özledim."

Bırakınca boştaki elimle tiksintiyle öptüğü yeri sildim. Fazlasıyla sakin davranıyordu. Bunun iyiye işaret olmadığını artık biliyordum. Midem bulanmaya başlamıştı. Ağız dolusu kusmak istediysem de kendimi tutup geri çekileceği anı bekledim. Geri çekileceğini sandığım ama aksine yanıma biraz daha sokuldu. Aramızdaki mesafeyi tamamen kapatarak eğilip kulağıma doğru fısıldadı.

RUHUMDAKİ YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin