Ay Tenli

1 0 0
                                    

Gelse bile bizi bulan ölüm, ben seninle son günümü bin yıl gibi yaşadım.

Shijian bugün odasında kaldı.

Shijian 2 gündür orada.

Shijian 3 gün odasından çıkmadı.

Rei suçluluk duygusuyla yemek yiyemiyor.

Rei yemek yemedi.

Rei acıkamıyordu.

N'olursun çık odadan.

Leen, beni rahat bırak. Kimseyle görüşmek istemiyorum.

En azından, bak! Sana tost yaptım, onu ye...

Shijian kapıyı açıp tostu kapı aralığından alıp Leen'in suratına kapattı ve kapalı kapının ardından teşekkür etti.

Leen, Rei için yaptığı tostun yenmeyeceğini bile bile Rei'ye götürüyordu.

Rei, sana tost yaptım, benim hatrıma bir ısırık alır mısın?

İstemiyorum Leen, yine de sağol.

Lütfen?

Leen git.

Bari kapıyı aç da sana bir bakayım, iyi misin?

Cevap gelmedi.

Kapı aralandı, Rei kolunu kapıdan çıkardı fakat kendisini göstermedi.
Tırnak izleri, beyaz çizgiler ve birkaç küçük kesik dışında dikkat çeken tek şey teninin ay gibi bembeyaz olmasıydı.

Rei, yemek ye, rica ediyorum.

Kapıyı yüzüne kapattı.

İçeriden yine kavga sesleri geliyordu. Dolion yine deli gibi bağırıyor, Aelius onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Kolundan tutup duvara fırlatmasıyla içeriden gelen tüm sesler kesildi. Aeilus'un sol gözündeki bandajı tuttuğu gibi çekmesiyle birlikte gök gürüldedi ve tam yanındaki pencerede bir yıldırım belirdi. Yer titredi, Arche Aelius'u kolundan tuttuğu gibi kapıya doğru sürükledi.

Tam kapıyı açacağı an kapı kendiliğinden açıldı, arkasındaki yıldırımların ışığıyla parlayan saçları ile iri bir adam kapının önünde onlara bakıyordu.

Rei'yi getirin buraya, hemen.

Leen bir çırpıda üst kata koşup Rei'nin kapısını çaldı. Ses yoktu, tekrardan çaldı.

Hala ses yoktu.

Böyle birinin odasına girmek, daha doğrusu dalmak hiç doğru olmazdı. Bunu yapmak istemese de yapmak zorundaydı.

Kapıyı araladı, Rei'yi aradı gözleri.

Rei yoktu.

REİ!

Hayır, Rei cidden yoktu. Pencere sonuna kadar açıktı, orasan kaçmış olmalıydı. Başını camdan sarkıtıp ormanı inceledi fakat onunla ilgili hiçbir şey yoktu, iz bırakmamıştı. Kafasını yavaş yavaş sağa çevirirken Shijian'ın yarı açık kapıyı aralamasıyla arkasını döndü.

Böyle olsun istemezdim Shijian, ben de bilmiyorum. Seni kurtarmanın tek yolu buydu, kendini bir çukura sürüklediğinin farkında dahi değildin. Seni seviyorum, hepimiz seviyoruz, değer veriyoruz ve önemsiyoruz. Ama sen, kendine önem vermiyorsun. Kendini önemli kılmıyorsun ve onun kontrolü altına geçmeyi kabul ediyorsun.

Gitmemiz gerek, burada kalamayız.

Odadan çıktıkları gibi son kez düzgünce hep birlikte yemek yemek için herkesi masayı kurmaya çağırdılar. Shijian hala mutsuzluğuyla etrafa çok düşük bir enerji yaysa da kimse onun kadar mutsuz değildi. Yemekte konu açılmadı, bırak konuyu tek bir kelime dahi etmemişti kimse. Herkes ara ara Shijian'a bakıyor, fark ettiğinde gözlerini kaçırıyordu. Bir an herkesin aynı anda bir ona bir birbirlerine baktığını fark ettiğinde Shijian ellerini masaya vurarak ayağa kalktı ve hiçbir şey söylemeden tekrardan odasına kapandı, sahip olduğu 2 3 eşyasını eline alıp evden çıktı.

Hava kapkaranlıktı, yarınlar yokmuşcasına koşuyordu, önünü görmeden, arkasına bakmadan. Arkasındakilere bakmadan. Peşinden gelen Leen'i fark etmeden. Nereye gittiğini kendisi de bilmiyordu. Şehrin bir diğer ucuna kadar koşmuştu, sabaha kadar durmadı, 8 saat boyunca ağlaya ağlaya bulduğu ilk banka oturma hayaliyle koşuşturdu. Fakat çok ilginçtir ki tüm banklar yaklaşık sekizer kişilik arkadaş grupları ile doluydu. Her birinde başka bir arkadaş grubu ya sohbet ediyor ya dertleşiyor ya da kavga ediyorlardı. Shijian'ın en çok dikkatini çeken kavga edenler olacaktı ki yanına kadar gelen ve tüm gece onun gibi aralıksız peşinden koşan Leen'i hala fark etmemişti. Birlikte olduklarını bilmeden birlikte kavga eden arkadaş grubunu izlediler bir süre.

Son söylediği çok ağır değil miydi?

HAUHA!!? LEEN NE İŞİN VAR BURADA?!

Peşinden gelmiştim...

Shijian'ın korkudan ödü patlama seviyesindeyken Leen yolda koşarken ne kadar korktuğundan ve endişe ettiğinden bahsediyordu. Ne olmuştu çok merak ediyordu.

Armaros benim geriye kalan tek akrabamdı, ve Rei gibi değer vermem gereken biri onu benim elimden aldı, söyle bana kimim var ki şimdi?

Ben varım, Shijian. Bırak kimse sevmesin ben seviyorum seni.

Shijian saate baktı, güneş tam iki dağın arasında sanki sadece onun gözlerini parlatmak için açıyormuş gibi Leen'in gözlerine vuruyordu.
Siyah sandığı gözleri bal rengine dönmüştü.

Gözlerini kimden aldın? Dedi Shijian akan burnunu silerken.

Birinden almadım, babaannem dikmişti. Anlattığı kadarıyla sadece siyah kaldığı için böyleler, çok çirkin biliyorum.

Çok güzeller.

Bu da, Leen'in hayatında aldığı ilk iltifat olmuştu.

Sönük Ateşin Bıraktığı İzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin