Güve

0 0 0
                                    

Güneş tam tepedeydi fakat bulutlar onu kapatmak için hazırlanıyorlardı.

Derin nefesler aldı ve ardından ayağa kalktı, nereye gittiğini bilmiyordu fakat şehir her yerden gözükecek kadar büyük dağlara ve dağların üzerinde konutlara sahip olduğu için yönünü bulacağını düşünüyordu.

Sakin kalmaya özen gösterdi ve yaşadığu şeyi düşündü, o çocuk sahiden kimdi?

Bandanası Leen'in tarzında, saçları Nix'in saçlarının renginde ve Riri'nin saç stilinde, gözleri Rei'nin göz renginde, Vücudu ikizlerin, masumiyeti Dolion'a aitti.

Shijian'a ait bir şey vardı ama, Shijian bunu çözemedi.

Ama bir gün çözecekti, o gün...

Her adımında gökyüzü daha da bulutlarda çevriliyordu, ağaçlar daha da birbirlerine yaklaşıyorlardı.

En sonunda yağmur başlamış, sırılsırklam olmuştu. Mağaraya yakın dahi değildi.

Önünü zor gördüğü halde gözüne bir taşın üzerindeki parlaklık çarptı, bu bir... Kolye?

Üzerinde kelebek desenleri vardı ve kanatlarının köşeleri paslıydı kelebek figürünün. Kullanılmış olduğu çok belliydi.

Bu ormanda, başka canlı olması ilginç olurdu, ne bir ses, ne de bir hayvan vardı. Orman bomboştu.

Yoluna devam etmek yerine kolyeyle biraz baş başa kaldı ve incelemeye devam etti.

Ormandan sesler grlmeye başladığı zaman kolyenin sahibi olduğunu ve aramaya çıktığını düşünüp hızlıca ayağa kalktı ve bir ağacın arkasına saklanıp kolyenin durduğu taşı dikizlemeye başladı, şehirden olmadığı kesin olan bir adam sanki kolyeyi bilerek oraya koymuş ta geri almaya gelmiş tavırlarla kolyeyi bulunduğu taştan aldı ve elleri arasında sıkıştırdı. Sanki kolyeden güç alıyor gibiydi. Birkaç saniye sonrasında kolyeyi taktı ve geldiği yoldan gitmek yerine dümdüz ilerledi.

Shijian, adam gözden kaybolana dek bekledi.

Adam tamamen sislerle kaplanınca taşın üzerinde ölmüş bir kelebek olduğunu, kelebeğin altındaki taşta ise ateşböceği desenleri olduğunu görünce kafası karıştı ve taşı kendisiyle götürdü.

Mağarayı tekrardan aramaya çıktı.

Taşın altındaki ölü kelebeğin ölü eşini fark etmemişti.

Kelebek eşi için gelmişti, ve şimdi eşinin yanındaydı. İkisi de, başka bir yerde. Birlikte.

Kelebek te bir zamanlar güveydi
Ama baykuşlar onu beğenmedi

Yolun ilerisinde o adamı tekrar görmemeyi dilerken adamı tekrardan gördü, bu sefer arkasındaydı.

Shijian'ın yaptığı gibi, adam da bir çocuğu izliyordu. Bir kelebeğin ölümünü izleyen bir çocuğu.

Shijian sanki kendi romanından kopmuş, başka bir romanın karakteri haline geliyordu.

Tabii yazar buna izin vermedi.

Kelebek ölüm kslım savaşındayken çocuk hala ve hala onu izlemekle yetiniyordu.

Kelebek öldü.

Kalakalmıştı.

Korkuyordu. Korkuyordu, ne yapacağını bilmiyordu. Mağaradan uzaktaydı, nerede olduğunu bilmiyordu. Yanındaki ağacın altına yattı, sabahı bekledi. Uyumak istemiyordu, uyursa başına bir şey gelmesinden korkuyordu, en sonunda vücudu bunlarca şeye dayanamayıp kendini kapattı.

Rüyasında yine o çocuk vardı, ona bakıyordu. Hiçbir şey söylememeye yemin etmişti sanki, sadece bakıyordu. Bakışlarıyla bir şeyler anlatmaya çalışıyordu sanki...

O çocuk, masmavi gözleri ve yıpranmış saçları, bir şeyler anlatıyordu sanki, bu rüya anlamsız değildi. Derin anlamlar içeriyordu belki titreyen elleri. Ne Shijian uyandı, ne ekip onu bulabildi.
Tek başına rüyasını izliyordu sadece.

Kimse onu bulmaya gelmiyordu.

Ekipteki kimse mi merak etmemişti onu? İlla ki birileri, gelecekti. Gelecekti.
Gelmeliydi. Birileri gelmeliydi onun için.

Güneş tepelerin ardından usulca yükselirken gözlerini araladı ve sırılsıklam çimlerin soğukluğunu hissetti. Yanında durduğu ağacın, tam da Shijian'ın üzerinde duran yaprağından bir damla düştü alnına.

Orman hala sessizliğini koruyordu. Kimsecikler yoktu. Ağaçtan destek alaraktan ayağa kalktı ve rastgele bir yöne doğru ilerlemeye başladı. Bacakları titriyor, gözleri neredeyse hiç açılmıyordu. Saatlerdir uyuyor olmasına rağmen çok yorgundu.

Rüyadaymış gibi hissediyordu hâla, kendine gelemiyordu.

Tekrardan uyandı.
Kan ter içerisindeydi.

Odasında, elleri titreye titreye yatıyordu, yanıbaşında, şehirden çaldıkları battaniye ile kaplanmış taş oturakta oturan annesini gördü. Rüyada mıydı, hayatta mıydı bilmiyordu. Annesi ona döndü, başını okşadı ve iyi olacağını söyleyip ayağa kalktı, alnına bir öpücük kondurup odadan ayrıldı. Odanın kapısının önünden sesler geliyordu. Sanki hastanedeydi de ziyarete gelenleri içeri alacaklardı. İçeriye tanıyamadığı bir çocuk girdi, bir elinde asaya benzer bir sopa, diğer elinde kapağına yıldızlı çıkartmalar yapıştırılmış bir defter vardı. Çocuk defteri yanıbaşındaki koltuğa bırakıp Shijian'ın gözlerine baktı ve gülümsedi, hiçbir şey söylemeden çekip gitti ve Shijian günün sonuna kadar odada bir başına bırakıldı.

Her şey çok karışıktı.

Sönük Ateşin Bıraktığı İzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin