Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın~~
"Seni evine götürecek bilet benim prenses."
Ev.
Ev benim için ne demekti ki?
Dört duvar üstünde bir çatı.
Eviniz olmadığı zaman kaybolmuş hissetmezsiniz, çünkü hiç eviniz olmamıştır. Fakat bir eviniz var ve hiç tanımadığınız birisi sizi evinize götüreceğini söylerse...
O zaman evin dört duvar üstünde bir çatı olmadığını anlarsınız.
"Ev mi?"
Ağzımdan sadece bir cümle çıkmıştı, bu bile benim gözlerimi doldurmaya yetmişti.
"Evet prenses çok vaktimiz yok hemen gidelim," ardından fısıldayarak ekledi. "Bir de adını anmak istemem ile aynı ortamda olmak beni biraz geriyor."
Adını anmak istemem? Annemden bahsetmiyordu umarım!
"Annemden mi bahsediyorsun?" Bunu söylemem ile gözleri fal taşı gibi açıldı, açılan ağzını eli ile kapatarak "çok şaşırdığını" sessiz bir fısıltı ile anlatmaya çalıştı.
"Yüce Titan korusun o sizin anneniz mi?!" Ona annem olduğunu söylememeliydim.
"Sen kimsin?"
"Ben size hizmet için görevlendirilen melez cin Daphne. Sizi volarlayarak diyara geri götüreceğim, sizde 12 kutsal nesneyi yerine koyarak tanrıları uyandıracak, bizde eskisi gibi mutsuz ama daha sağlıklı bir diyar ile yaşamaya devam edeceğiz!"
Ne diyordu bu? Vo... Ne?
"Volarlamak ne?"
"Tabii siz diyar hakkında çok bir şey biliyor gibi gözükmüyorsunuz, ama içiniz rahat olsun diyara gelince tüm tılsımlar ve büyüler öğretilecek size. Ayriyeten kendi gücünüz dışında volarlama, ferreleme, kotarlama, vetüs verseleme, utedleme gibi herkesin yapabilme gücü olan basit büyüleri de öğreneceksiniz. Hatta tarih derslerinde özellik-"
"Dur!" Bağırmam ile durdu, çok konuşuyordu. "Dediğin hiçbir şeyi anlamıyorum, ayrıca kendine melez cin diyen bir kişiyle hiçbir yere gitmem." Bunları dememle gözlerinin dolduğunu gördüm. Hala masamın yanında duruyordu benden 5 adım ileride.
Bir anda ağlamaya başladı. Ama bu ağlama normal değildi. Gözyaşı diyemeyeceğim şeyler yere düştüğünde bir mücevherin yere düşme sesi geliyordu kulaklara. Ardından yere baktığımda pırıl pırıl kristal yapıdaki elmasları gördüm.
Bu gerçek miydi?
"Hey! Hey özür dilerim." Ağlamaya devam ediyordu. Gözyaşları -artık her neyse- çok şiddetli akıyordu ve yerde en az 20 tane vardı. "Bak öyle demek istemedim." Yavaş yavaş ona yaklaşıyordum ama beni duymadan ağlamaya devam ediyordu. En sonunda yanına gelip diz çöktüm. Şu an aynı boydaydık. Elimi omzuna koyduğumda yüzünü kapattığı ellerini çekip bana baktı. Ağlamayı kesti.
"Yakından daha güzelsiniz." Aniden söylediği şey bir anda afallamama sebep olsa da teşekkür maiyetinde küçük bir tebessüm ettim.
"Tamam sen bir melez cinsin. Beni diyara götürmeye geldin. Asla duymadığım birkaç anlamsız kelime ve diyarda ne ile karşılaşacağımı söyledin. Anlıyorum, peki bunlardan neden benim şu anda haberim oluyor? Neden gitmek isteyip istemediğimi sormuyorsun?" Bana kocaman gözlerle bakıyordu. Sakin bir şekilde konuşuyordum çünkü ne kadar yetişkin bir kadın gibi görünse de çocuk olduğunu anlamıştım.
"İyi de siz zaten gelmeye karar verdiğiniz için beni çağırdınız?" Ne zaman gelmeye karar vermiştim? "Arélin Sâferia dediniz. Prens Aiden hazır olunca bunu söyleyerek diyara gelebileceğinizi söylemiştir eminim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysion: Yeraltı Cenneti
FantasíaUçurumun ucu gözüküyor, ya atlayacaktım ya geri dönecektim. Atlarsam ölmeyecektim ama geri dönersem sürünecektim. Ölümüm bu diyarın sonu olur, benim huzurum onların kıyameti olur. Huzuru arayan her canlı sürgün edilmedi mi bu evrenden? Çünkü evren d...