- XV -

25 4 10
                                    

Sena'dan;

Daha yeni duran gözyaşlarım tekrar akmaya başladı bu sözüyle. Başımı boynuna saklayıp sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Neden bu kadar canım yanıyordu ki? Geri çekilip kucağından indim ve fısıldayarak konuştum.

"Neden?.. Neden bırakıp gittin beni?.. Ne kadar canım acıdı biliyor musun sen ha?" dedim cansız yumruklarım göğsüne inip dururken.

"Günlerce tek yaptığım ağlamak, uyumak ve düşünmekti. Sensiz ben kendimi kaybettim. Kim olduğumu unuttum. Haberin var mıydı bunlardan ha?" diye sordum. Hiçbir karşılık vermezken başımı yukarı kaldırıp yüzüne baktım. Başı öne eğik olduğu için saçları önüne düşmüştü ve bakışlarını göremiyordum.

"Susmasana, bir şey söyle bana!" dedim ona yüksek sesle, bedenini ittirerek. Küçük bir itişti bu ama o duvara çarpıp yere çökmüştü. Hızla yanına oturdum ve yüzünü ellerimin arasına alıp kaldırdım.

"Özür dilerim hayatım. Pek ne yaptığımı bilmiyorum. İyi misin ha?" dedim ve bir elimle saçlarını geri taradım. Kısık gözleri benim mavilerime takılı kalmak için büyük bir uğraş veriyordu. O iyi değildi, üzerine giderek daha da üzmüştüm onu. Maldım ben.

"Kalk, iyi değilsin sen. Gel benimle." dedim ve onu kaldırıp bir kolunu kendi omzuma atıp sınıftan çıktım onunla birlikte. Kapüşonunu tutup başına kapattım ve yanağından öptüm yürümeden önce. Kendiminkini de kapatıp yürümeye başladım. Kimseyle uğraşacak halim yoktu. Yürürken başımı çevirip güzelliğine baktım. Şu an tek önemsediğim bu adamdı.

"Ben götüreceğim seni, artık bilmenin vakti geldi." dedi pek çıkmayan sesiyle. "Nasıl istersen hayatım." diyerek karşılık verdim ona. Canı çok yanıyordu, ben bunu görememiştim. Ne berbat biriyim.

• • •

Atlas'tan;

Eve geldiğimizde durdum. Burası asıl evim değildi, burası benim daha önce kaçtığım cehennemimdi. Anahtarımı cebimden çıkarıp kapıyı açtım ve onun geçmesi için işaret ettim. Önden geçerken kolumdan çıktı ve elimden tuttu. Gerçek olduğumdan tam olarak emin olmaya çalışıyordu.

Özür dilerim güzel kızım, seni öylece bırakıp gittim. Yukarı çıkmadan önce durdum ve koltukta uzanıp kitap okuyan adamı gösterdim.

"Bu kitap okuyan Beyazıt." dedim ve ardından yerde gülerek boğuşan diğer ikisini gösterdim. "Altta olanın ismi Atakan, Onun üzerindeki de Rüzgâr. Benim abilerim olur üçü de." dedim ne dediklerini umursamadan.

Ardından yukarı çıkıp odama girdim ve o da peşimden girdi. Girer girmez kapıyı kapattım ve ona sarıldım.

"Özür dilerim güzel kızım, çok canın yandı." dedim ağlamamak için kendimi tutarken. Elleri saçlarıma çıktı ve "Beni boş ver, sen daha önemlisin." dedi. "Rahat bırak kendini, tamamen bana bırak kendini bebeğim." dedi beni yatırdığında. Tekrar ona sarılırken gözyaşlarımı bırakıp sesli olarak ağlamaya başladım.

"Sena... Benim annem, öldü." dedim sessizce. "Nasıl oldu? Ne diyorsun sen Atlas?" dediğinde anlatmaya başladım.

- İki Hafta Önce -

Üzerimde uyuyan Sena'yı inceliyordum. Öyle muhteşem görünüyordu ki... Birden çalan telefonumu hemen sessize alıp Sena'yı uyandırmadan kalkıp üzerini örttüm. Aramayı cevaplandırmak için balkona çıktım.

"Efendim?"
"A-Abi..." dedi Açelya ağlarken.
"Ne oldu? Neden ağlıyorsun? Aramız tekrar iyi oldu ya." dedim.
"Abi... Annem..." devamını getiremeyerek ağlamaya devam etti.
"Anneme bir şey mi oldu? Konuşsana!" dedim telaşla.
"Bunu söyleyemem, çok kötü Atlas..." dedi.
"Tamam sen bekle ben geliyorum." dedim ve telefonu kapatıp koşmaya başladım.

Ona bir şey olmamalıydı hayır. Düşünmeyi erteleyip daha hızlı koştum. Nefes nefese anahtarı çevirip içeri girdim. Oradaydı, annem parçalara ayrılmış ve yapboz gibi birleştirilmiş duruyordu. Açelya beni gördüğünde kalkıp koşarak bana sarıldı.

"Atlas, ne yapacağız? Onu... onu..." dedi devamını getiremeyip ağlarken. Beyazıt açık kapıdan içeri girip bizi dışarı çekti. "Ağlamayı kes Açelya, biz olmasaydık çoktan bitmiştiniz." dedi Atakan sert bir şekilde.

"Bunu ben hallederim siz geçin." dedi Beyazıt. Diğerleri onu onaylayıp bir arabaya bindiler. Açelya da kollarımın arasından çıkıp gözyaşlarını sildi ve oraya yürüdü. Beni de zorla bindirdiler.

Yedi yıl önce annem ve Açelya ile gittiğimiz eve şimdi tekrar dönüyordum. Ne olup ne bittiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Beyazıt gelip kendini koltuğa attı ve bana baktı. "Dediniz mi ona niye burada?" diye sorduğunda Atakan ve Rüzgâr başlarını hayır anlamında salladılar.

"İyi, ben söylerim. Bize adam gerek ve sen de bizimle beraber adamları öldürmek için yardım edeceksin. Rüzgâr tek başına zorlanıyor." dediğinde durdum öylece. Sonra yavaşça gülümsedim ve onları çıldırtacak bir cümleyi söyledim.

"Hayatımı siktiğiniz için teşekkür ederim."

- Şimdi -

"Annemin kaybına şu an ağlıyorum, acımı yaşamama bile izin vermedi abilerim..." dedim gözlerimi kapattığımda. "Hayatım mahvoldu. O üç lanet adam yüzünden dil okuyamayacağım. Yaptıkları iş kötü adamları öldürmek. Beyazıt suikastçidir. Önce öldürür sonra her şeyi temizler. Atakan keskin nişancıdır, tek atışta hedefini vurur. Rüzgâr ise kişileri kandırıp tuzağa çeker onların işini kolaylaştırmak için." dedim nefes almadan.

Sena yaşlı gözleriyle başımı tutup kendine doğru kaldırdı. Yüzümde gezinen parmak uçları gözlerimi kapattırdı bana. Yavaşça dudaklarını benimkilerin üzerine kapattı. Birkaç saniye sonra geri çekildi ve yanağımdan öpüp kalbimi tekletti hemen ardından.

"Sen hayatımda tanıdığım en güçlü, en muhteşem ötesi adamsın."

Devam Edecek...
————————————————————
R. F.

𝙍𝙤𝙘𝙠 𝙉 𝙇𝙞𝙩𝙚𝙧𝙖𝙩𝙪𝙧𝙚 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin