- XXXVIII -

18 2 7
                                    

Atlas'tan;

Herkesten sevinç çığlıkları yükselirken onu düşünmemeye çalıştım. Mert kolunu omzuma atarak "İyi misin? Değilsen yapmayalım." dedi. Başımı iki yana salladım. "İyiyim, başlayalım hadi." dedim ve çalacağımız şarkıyı kulağına söyledim.

Beğenmiş bir ifadeyle yanımdan ayrılarak diğerlerine de söyledi. Saçlarım önüme düştüğü için önümdeki kalabalığı pek göremiyordum. Açıkçası beni de görmelerini istemezdim. Yavaşça şarkıya başladım.

"Aşktan yana şansım yok, ağlıyorum derdim çok; aşktan yana şansım yok, ağlıyorum derdim çok.

Aşkımı kaybetmişim, sordum sordum bulan yok; aşkımı kaybetmişim, sordum sordum bulan yok.

Dün gece çok aradım, aradım bulamadım; kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler. Dün gece çok aradım, aradım bulamadım; kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler."

Gözyaşlarım sessizce akmaya başladı. Zorlanıyordum. Boğazım düğümleniyordu sanki. Kalbim çok... Acıyordu.

"Sokaklarda ne ararsın, beni kimden sorarsın? Sokaklarda ne ararsın, beni kimden sorarsın?

Ben düştüm aşk ateşine, sen de düşme yanarsın. Ben düştüm aşk ateşine, sen de düşme yanarsın.

Dün gece çok aradım, aradım bulamadım; kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler. Dün gece çok aradım, aradım bulamadım kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler."

Daha fazla dayanamadım ve Mert'in omzuna bıraktım başımı. Bir kolumu ona doladım ve ağlamaya başladım. "Bırakabilirsin, git sen biz devam ederiz. Acı çekmene dayanamıyorum." dediğinde başımı iki yana salladım tekrar. "Söylemek istiyorum, ağlarken söyleyemiyorum sakinleştir beni." dedim ve sarıldı bana.

Mustafa yanımıza geldi ve o da sarıldı. "Öyle güçlüsün ki her seferinde hayran kalıyorum sana." dediğinde "İyi ki varsınız, sizi çok seviyorum." dedim ve tekrar eski yerime geçtim. Küçük bir soloyla tüm kalabalık çığlık attı. Çünkü bu Cirice adlı başyapıttı.

Beyazıt bana aşık olmuş bir şekilde bakıyordu. İçimdeki acı yerini yavaş yavaş tehlikeli bir zevke bırakıyordu. Bu zevk kendime gelmemi sağladı.

"I feel your presence amongst us,
You cannot hide in darkness.
Can you hear the rumble?
Can you hear the rumble that's calling?

I know your soul is not tainted,
Even though you have been told so.
Can you hear the rumble?
Can you hear the rumble that's calling?

. . .

A candle casting a faint glow,
You and i see eye to eye.
Can you hear the thunder?
Can you hear the thunder that's breaking?

Now there is nothing between us,
From our merge is eternal."

Herkes merakla nasıl devam edeceğimi bekliyordu. Yavaşça sırıttım ve elimi saçlarımdan geçirerek elalarımı görmelerini sağladım. Gözlerim, en az yaşama sevincini kaybetmiş birininkiler kadar ifadesiz bakıyordu.

"Can't you see that you're lost?
Can't you see that you're lost without me?"

Saçlarımı önüme düşürdüm tekrar ve şarkıyı bitirdik. Herkes bana kalp yapıp bir şeyler atıyordu. Fakat içlerinden bir tanesi "Atlas marry me!" diye bağırdığında güldüm ve Mert de yanıma gelip kolunu omzuma atarak o bağıran kıza karşılık verdi.

"Atlasımın başı bağlı yalnız, yengem seni bulursa yaşamazsın benden söylemesi." dediğinde herkes ona çığlık attı bu sefer. Onlara göz kırparken yerlerimize döndük. Yanımdan ayrılmadan önce kalçamı sıkıp vurdu. Ona güldüm ve kalabalığa döndüm.

"Let's make some fucking noise!" diye bağırdım ve Adamlar - Zombi çalmaya başladık. Tabii bu onların daha çok bağırmasına neden oldu.

"Ey ahali zombi mahali,
Birbirimizi zikzak çizerek enseden ebelemeye dayalı oyunumuzla gizli niyetlerden olma torunumuz var.

Geldi bela, yanıyoruz bak,
Şehir değil bura, sanatoryum park.
İstanbulamıyorum aradığımı,
Bebek doğdum da çamura daldım.

Dışına baksan kat kat cila,
İçeriyi kemiren tahta kuruları.
Dışına baksan kat kat cila,
İçeriyi kemiren tahta kuruları (Hey!)

Ciğerimi deliveren aşkı görün,
Tutun kolumdan beni Fas'a götürün.
Dört mevsim yolunu bulup yasa bürünürüm,
Yarasa süper ama yaramasa karabasan.

Ciğerimi deliveren aşkı görün,
Tutun kolumdan beni Fas'a götürün.
Dört mevsim yolunu bulup yasa bürünürüm,
Yarasa süper ama yaramasa karabasan.

Ciğerimi deliveren aşkı görün,
Tutun kolumdan beni Fas'a götürün.
Dört mevsim bi' yolunu bulup yasa bürünürüm yarasa süper ama yaramasa?

. . .

Ciğerimi deliveren aşkı görün,
Tutun kolumdan beni Fas'a götürün.
Dört mevsim yolunu bulup yasa bürünürüm,
Yarasa süper ama yaramasa karabasan."

Söylemeyi bitirir bitirmez yere yattım. Ah kendime gelmiştim, çok iyi hissediyordum. Üç abimin de üç sevdiği grubu çalmıştım. Sena zaten üçüne de bayılıyordu, ah ben de ona tabii.

Birkaç şarkı daha söyledik ve "Artık gitme vaktimiz geldi. Ama üzülmeyin bu bir veda değil. Tekrar geleceğiz. Sizi seviyorum." dedim ve göz kırptım. Arkamı dönüp diğerlerinin peşinden indim.

İnmemle Sena'nın üzerime atlaması bir oldu. Yere düştüğümüzde nefes nefese konuştum. "Terliyim güzelim hep yapış yapış olursun." dedim gözlerimi kapatıp nefeslenirken. "Terin bile çok güzel senin, bir şey olmaz." dedi yüzüme birçok minik öpücük bırakırken.

Onların hissettirdiklerini hissetmiyordum. Aksine rahatlatıyordu beni. "Benimsin sen anladın mı? O bağıranı mahvederim o kim oluyor da öyle diyor sana." dediğinde güldüm. "Ben tamamen seninim güzelim, kimse aksini söyleyemez." dedim.

"Hâlâ bitiremediniz mi yiyişmeyi!" diye seslenen Beyazıt'a gülerek ikimiz de kalktık. Mert ve diğerleriyle vedalaşıp abilerimin yanına gittim. "Sen bir başyapıtsın, çok güzeldi her şeyiyle." dedi Beyazıt büyülenmiş gibi. "Yengem beğendiyse tamamdır." dedim Mi Young'a göz kırparak.

"Bayıldım zaten çok iyiydi. Her şeyiyle çok güzeldi." dediğinde gülümsedim ve gülümsemem yavaşça yok olup gömüldüğüm karanlığın içine karıştı.

Devam Edecek...
————————————————————
R. F.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 10, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝙍𝙤𝙘𝙠 𝙉 𝙇𝙞𝙩𝙚𝙧𝙖𝙩𝙪𝙧𝙚 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin