- XXIV -

17 2 18
                                    

- İki Hafta Sonra -

Atlas'tan;

Beyazıt elindeki kitabı sinirle fırlattığında sessiz olmasını işaret ettim ona ama çok geçti. Sena uyanmıştı ve anında ağlamaya başlamıştı. İki haftadır uyandıktan hemen sonra ağlamaya başlıyor ve onu bırakıp gideceğimi söylüyordu. 

"Şunu atmasan olmazdı değil mi!" diye kızdığımda o da sesini yükseltti. "Git başımdan zaten sinirim tepemde kalbini kırarım!"
"Her zaman yaptığın iş zaten." dedim ifadesizce gözlerine bakarak.

Gözleri dolduğunda şaşırmıştım. Genelde sinirli ve ifadesiz oluyordu. Çenesi titrerken hızla gözyaşlarını silip kalktı. Bana bakmadan "Bundan böyle gelmeni istemiyorum. Bizimle gelmeyeceksin. Otur sevgilinle ilgilen." dedi her zamanki ifadesiyle.

"Ne yapacağımı sana sormuyorum farkındaysan." dedim ona aynı onun bana söylediği şekilde. "Cevap verip durma şuna sinirleniyor biliyorsun." dedi Rüzgâr sertçe.

Onu umursamayıp kucağımda uyuyan Sena'ya baktım. Boşluğa bakıyordu öylece. Saçlarını okşayıp yanağından öptüm. "Anlat güzelim ne olduğunu. Günlerdir böylesin." dedim yumuşakça. Bir tepki vermedi ve boşluğa bakmaya devam etti.

"Hadi güzelim, söyle bana ne olduğunu. Seni böyle görmek canımı yakıyor. Gözlerimin önünde çöküyorsun ve ben bir şey yapamıyorum." dedim. Yine bir tepki vermedi.

Atakan "Daha sonra anlatır belki ha?" dediğinde karşı çıktım. "Doğru düzgün yediği bile yok. Yine hasta olacak diye aklım çıkıyor. Sena anlat lütfen ne olduğunu." diyerek tekrar Sena'ya verdim dikkatimi.

Onu kucağımdan kaldırıp oturturken önünde dizlerimin üzerine oturup ellerini tuttum. "Güzel kızım, anlat hadi. Anlattığında bırakmayacağım seni söz veriyorum. Eğer bundan korkuyorsan korkma. Hep yanındayım ben." dediğimde ellerini ellerimin arasından çekip aldı.

"Yalan söylüyorsun. Bırakacaksın beni anlattığımda." dediğinde gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Atakan Rüzgar'a "Yalnız bırakalım onları, biz buradayken rahat değiller." dediğinde gözlerimi geri açtım.

Rüzgâr başını sallayarak kalkıp onun peşinden gitti ve çıktılar. "Bak artık kimse de yok, anlat hadi bebeğim. Hadi canımın içi." dediğimde tepki vermedi.

Sinirlenmemek için uğraşıyordum ama zordu. "Sena anlat bana. Bırakıp gitmem diyorum sana." dedim hafif sertçe. "Yalan konuşup durma bana. Uzaklaştın benden, çok az vakit geçiriyorsun benimle. Anlattığımda bırakacaksın beni." dedi benim hafif sinirli hâlimin aksine bayağı sinirli bir şekilde.

"Bırakmam diyorsam bırakmam. Anlat artık ne halt olduysa! Ben yanındayım diyorum hiç mi güvenmiyorsun bana!" diye sordum ayakta olduğumu fark ederek. Ne ara kalktım hiçbir fikrim yoktu. "Şimdi bile öyle duruyorsun!" diye bağırdı o da ayağa kalkarak.

"Beni bırakıp gideceksin şimdi! Sensiz kalacağım, yine çıldıracağım! Bu mu istediğin ha!" diye sorduğunda "Seni bırakmam için ya delirmiş olmam gerek ya da beni istememen gerek! Bunu görmedikçe konuşmayalım lütfen. Birbirimizi daha fazla üzmeye gerek yok." dedim ve arkamı dönüp çıkmak için hazırlandım.

Hızla önüme geçip bana sarılarak ağlamaya başladı. "Özür dilerim lütfen gitme. Sinirlendirdiğim için çok özür dilerim. Yalvarırım gitme, çok korkuyorum." dedi hıçkırarak.

Onu belinden tutup kaldırarak kucağıma aldım ve tekrar koltuktaki yerine yatırdım. "Ben de özür dilerim güzel kızım. Seni zorlamamam gerekirdi. Uyu şimdi, ben buradayım." dedim sıcacık dudaklarından kısaca öperek.

Başını sallayıp gözlerini kapatırken elimi sımsıkı tuttu. Hâlâ kendini inandıramıyordu.

• • •

Beyazıt'tan;

Öylesine yürürken Atakan gelip kolunu omzuma attı. "Neye sinirlendin anlat bakayım bana." dediğinde "Boş ver." dedim. "Kitabın sonu kötü bitiyordu ona sinirlendim." dedim sorgusundan bir an önce kurtulup hastanedeki kızı düşünmeye devam edebilmek için.

"Anlat ve kurtul." dedi Rüzgâr gülerek. "Dediğim gibi, kitabın sonuna sinirlendim." dedim herhangi bir duygu göstermezken. "Ama sen bu aralar çok dalgınsın, bir kitap yüzünden değildir bu. Okurken gözün kitapta ama aklın başka yerde. Bugün bir ara kitabı ters okudun hatta." dedi heyecanlı heyecanlı.

"Sen beni mi izliyorsun işsiz gibi?" diye sordum hızla. Rüzgâr ve o buna kahkaha atarken benim aklımda sadece o vardı. O sevimli gülümsemesi aklımdaydı hâlâ. Kahverenginin en güzel tonuna sahip gözlerini her yerde görüyordum sanki.

Her gözümü kapattığımda dokunuşlarını hissediyormuş gibi oluyordum. Öyle güzeldi ki... Düşünmeden duramıyordum onu. Aptal gibi numarasını istemeyi unutmuştum. Öyle büyülenmiştim ki ondan kitabı bile ters okumuşum. Bunu öğrenseydi zarif sesiyle gülerdi sersemliğime.

"Sersem herif." deyip beni sarsan Atakan'la tekrar dünyaya dönmek zorunda kaldım. Onu düşünmek ne kadar da güzeldi oysa. Neden geri döndürdün ki beni aptal herif? "Ne var ne!" diye çıkıştım ona. "Bu kesin aşık olmuş. Hâllere bak." deyip Rüzgâr'a baktı.

Rüzgâr bana bakıp "Bir şey olduğu belli. Yakında anlarız." dediğinde öne geçerek daha hızlı yürümeye başladım. "Yürüyün gidin!" diye bağırırken güldüler bana.

"Ben işi tek başıma yapacağım siz takılın." dedim onlara. İşlerine geldiği için itiraz etmediler ve benden ayrılıp başka yöne doğru gittiler. Ben de bir sonraki kişi için içeri girdim.

Her şey başarılı bir şekilde ilerledi ve onu tenhaya getirip odalardan birine tıktım. Öldüreceğim adam küçük çocukları kaçırıp organlarını satıyordu. Bu kadar basit ölmemeleri gerekiyordu ama dünyadan en hızlı şekilde silinmek zorundalardı bu gibi kişiler.

Tam öldüreceğim anda kapı açıldı ve gördüğüm kişiyle öylece bakakaldım.

Devam Edecek...
————————————————————
R. F.

𝙍𝙤𝙘𝙠 𝙉 𝙇𝙞𝙩𝙚𝙧𝙖𝙩𝙪𝙧𝙚 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin