- XXXI -

9 2 8
                                    

Atlas'tan;

Islanmamla birlikte hızla gözlerimi açıp nefes almaya çalıştım. O adam tekrar eğilerek konuştu. Yüzünde yine beni sinir eden bir sırıtma vardı. "Amma da naz yaptın ya. Ne güzel eğleniyorduk dün gece. Yalnız çok güzeldin, her şeyinle çok güzeldin. Artık beni sinirlendirdiğinde seni becereceğim. Söyle şimdi, Beyazıt nerede?"

"Demektense ölürüm daha iyi. Beni bulduklarında yaşayabileceğini mi sanıyorsun?" diye sordum güçsüz bir şekilde. "Benim küçük aptalım, daha ne kadar dayanacaksın ha?" diye sordu ve yüzüme yaklaştı. Tüm gücümle yüzüne tükürdüm.

Fakat o parmağıyla alıp yaladı ve arkasını dönüp giderken "İstediğinizi yapabilirsiniz." dedi. Kolumda birinin dudaklarını hissettiğim anda "Bırak! Dokunma bana! Dokunma bana!" diye bağırdım ama sesim çok kısıktı. Beni duymayıp devam ettiler her yerimde onların dudakları geziniyordu.

Gözyaşlarım akarken yorgunluğuma dayanamadım ve başımı önüme düşürüp tekrar karanlığa sığındım.

• • •

Beyazıt'tan;

"Sikeyim böyle işi." diyerek içeri girdim. "Yok mu?" diye sordu Atakan. Başımı iki yana sallayarak cevap verdim ona. "Bir saniye mesaj geldi ondan." dedi Sena heyecanla. "Okusana ne yazdığını." dedi Rüzgâr hemen.

"Benim için endişelenme tatlım, ben iyiyim beni arayıp durmayın artık. Bir daha da gelmeyeceğim kendine iyi bak." diye okudu mesajı. Bir daha gelmeyeceğim de neydi?

"Gitti yani tamamen? Bizi bırakıp gitti." dedi Atakan. "Bir şey oldu ona." dedi bu sefer de Sena. "Nasıl yani?" diye sordum tüm dikkatim ondayken. "Beyazıt abi, Atlas asla bana tatlım demez. Hatta tatlım kelimesini hiç sevmediğini söylemişti bana bir keresinde. Birileri kaçırdı onu, şimdi nasıldır kim bilir?" dedi gözleri dolduğunda.

"Geleceğim, o zamana kadar kimse çıkmasın." dedim ve kalktım tekrar. "Nereye?" diye sordu Rüzgâr. "Bir arkadaştan yardım almaya gidiyorum." dedim anahtarı da alıp çıkarken.

Onu aradığımda sinirli bir sesle açtı. Uğraştırmasa olmuyordu. "Nerelerdesin sen? Kaç kez aradım bir kere bile geri dönmedin. Şimdi mi dönüyorsun?" diye sorduğunda telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.

"Bir dur kızım be. İşim vardı açmadım demek ki. Evde misin sen?" diye sordum. "Evet, evdeyim." dediğinde "Tamam geliyorum." dedim ve kapattım.

Adamları belki bulabilirdi dikkate değer bir şey. Evet, Mi Young'a gidiyordum. Gitmem kısa sürmüştü. Ben daha çalamadan o beni içeri çekti ve beni duvara yaslayıp sinirli kahverengilerini benimkilere dikti.

"Evet bay Atakul bir açıklama bekliyorum sizden." dedi. "Kardeşim kayıp onunla uğraşıyordum." dedim sakince ve geçip oturdum. "Sana da yardım istemek için geldim zaten."

"Elimden ne gelirse. Ne zamandan beri yok?" diye sordu. "Bir aydır bulamıyoruz onu." dedim. "Biraz önce ondan bir mesaj geldi. Sevgilisine beni arayıp sormayın bir daha da gelmeyeceğim yazmış."

"Ben bir adamlarıma araştırtırım. Gidebileceği bir yer var mı?" diye sorduğunda "Arkadaşları var. Grup olarak konser veriyorlar. Onlarladır belki." dedim dalgınca. "Tamamdır, bir araştırsınlar." dedi ve dışarı çıktı.

Az sonra geri döndü ve bana sarıldı. "Özledim seni, böyle haber verip sevimli bir İstanbul beyefendisi olmak yerine hiçbir şey yazmayıp neden benim ayarlarımı bozuyorsun?" diye sorduğunda güldüm.

"Vaktim olmadı ki, her gün kendim de aradım nerede olabilir diye. Zaten uykusuzum ve bir şey yemedim." dediğim anda geri çekildi ve sinirle bana baktı.

"Ne demek bir şey yemedim ve uyumadım! Ya gelirken bayılsaydın ve birileri alsaydı seni!" diye konuştuğunda kaşlarımı çattım. Bu kadar mı sinirlendirmişti onu?

"Atlas'tan önemli değil. Bir iki saat uyusam yeter." dediğimde güldü ve ellerini saçlarından geçirdi. "Beni deli mi etmek istiyorsun illa! Kalk, bir şeyler yedikten sonra yatıp uyuyacaksın." dedi itiraz istemeyen bir ses tonuyla. Mutfağa girdiğimizde beni oturtup kendisi bir şeyler hazırlamaya başladı.

"Bizim ona bir şey olacak diye aklımız çıksın beyefendi kendine daha beter dikkat etmesin aferin böyle devam." dedi kendi kendine. Hızlıydı eli, küçük tepsiyi önüme koydu ve "Bunların hepsi bitecek." dedi.

İtiraz etmeden dediğini yapıp hepsini bitirdim ve elimi tutup beni odasına götürdü. Ceketimi çıkardı ve tam kenara koyacaktı ki derin bir nefes aldı onu sıkıca kavrayarak. Sakinleşmişti artık, eskisi kadar sinirli görünmüyordu.

Koyup "Ben değiştireyim şunları." dediğinde izin vermeyerek kendimi yatağına bıraktım. Kokusu sinmişti yastığına. "Ne yapıyorsun?" diye sordu gülerek. "Kalk hadi değiştireyim de öyle yatarsın."

Başımı iki yana salladım. "Senin kokun sinmiş bunlara. Diğerlerini istemiyorum onlar senin gibi kokmuyor." dedim bakışlarım ondayken. Gülümsedi ve eğilip saçlarımdan öptü uzunca. "Çok sevimlisin." dedi o da benim gibi yatıp bana bakarken.

Gülümsemesinden öptüm kısaca ve o bana biraz daha yaklaşıp daha derince öpmeye başladı. Sert değildik ikimiz de. Dilim yavaşça dilini okşayıp damağını da okşadı. Alt dudağını emerek kendime çektiğimde eli saçlarıma çıkıp kavradı onları.

Sert olmayan öpüşmemiz artık sertleşmişti. Üzerime aldım onu hâlâ öperken. "Uyumamı isteyen sen değilsin sanki." dedim nefes nefese üzerimde bana bakarken. "Rahat durmuyorsun ki." dedi sahte bir kızgınlıkla.

"Sen de durmuyorsun güzelim." dedim göz kırparak. Tekrar üzerime eğilerek inceledi beni. Işıltılı gözleri sanki gözlerimde bir şey arıyordu. Yüzümü okşayan eliyle gözlerim kapanıyordu. Uyku öyle tatlı geliyordu ki daha fazla dayanamadım ve onun beni sarmasına izin verdim.

Fakat sarmadan önce duyduğum bir şey vardı. "Evlenelim biz."

Devam Edecek...
————————————————————
R. F.

𝙍𝙤𝙘𝙠 𝙉 𝙇𝙞𝙩𝙚𝙧𝙖𝙩𝙪𝙧𝙚 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin