Bang Christopher Chan
John hyung yapmaması gereken bir şey yaptığı için pişmandı. Changbin'in güvenini sarstığı için bir daha ona yardım etmeyeceğini düşünüyordu.
Changbin olmazsa bizim burdan çıkmamız imkansız gibi. Ne ben kardeşime ne de John hyung oğluna kavuşabilir.
Changbin'in John hyung'a bağırmasının üzerinden üç gün geçmişti ve bizim yanımıza hiç uğramamıştı.
Hyung umudunu her ne kadar yitirmesede ben artık pek inanmıyordum Changbin'in bize yardım edeceğine.
Biz oturmuş bunları düşünürken koğuşun kapısı sert bir şekilde çalındı. Kalkıp kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm beden beni baya bir şaşırttı.
Sanırım yine yanılmış olan benim.
Changbin kapıda ve bize bakıyor. John hyung ayağa kalktı ve Changbin'e sıkıca sarıldı.
"Affet beni oğlum, affet. Ben ettim sen etme. Bir çocuğun olmadığı için beni anlayamıyorsun ama bir düşün, senin canından, kanından olan bir insan var ve sen onu dilediğin zaman göremiyorsun. Hafta da iki kez, sadece iki kez onu görebiliyorsun. Nasıl, napıyor, öğün atlıyor mu hiçbir şey bilmiyorsun. Anla beni oğlum yalvarırım anla beni!"
Hem John hyung'un hem de Changbin'in gözleri dolmuştu.
Changbin, hyung'u dinledi ve bu sefer o konuştu.
"Ben dinledim sen de beni dinle ihtiyar. Sen oğlunla hafta da iki kez de olsa görüşüyorsun. Peki ben, ben ne yapayım. Her gün annemi babamı görmeye gidiyorum da noluyor. Kalkıp bana sarılabiliyorlar mı, beni sevdiklerini söyleyebiliyorlar mı? Hayır. Her gün onların yanına gidip bir kavanozun içine bakarak ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyorum ben."
John hyung ve ben duyduklarımıza çok şaşırdık. Changbin'in böyle bir hayatı olduğunu, annesinin babasının öldüğünü bilmiyorduk. Hyung Changbin'e daha sıkı sarıldı.
"Ben onları hiç göremiyorum be ihtiyar... Ben annemin kokusunu, babamın sevgisini unuttum.. sen kalmış iki gün yetmiyor diye yakınıyorsun. Hayat gerçekten hiç adil değil be ihtiyar..."
"Changbin, ben bilmiyordum. Özür dilerim."
Birbirlerinden ayrıldılar.
"Artık biliyorsun. Bilmen bir işe yaramasa da biliyorsun... Hadi çıkın."
Söze giren bu sefer ben oldum.
"Nereye?"
"Bilgisayar odasına, nereye olucak."
John hyung konuştu.
"Sen, sen harika bir insansın Changbin. Eminim onlar yaşasaydı seninle gurur duyarlı oğlum."
Diyip Changbin'in omzunu sıvazladı hyung.
Hyung önden önden giderken Changbin'i durdurdum ve ona sarıldım.
"Seni en çok ben anlarım Chang. Benim de bir ailem yok ama emin ol bir süre sonra kendine bir aile kuruyorsun. Evet eskisi gibi olmuyor asla, ama onlar senin yarana merhem oluyorlar... Senin ailenin bir parçası olmak çok isterim, eğer izin verirsen tabi."
Changbin konuştu.
"İki koca adam durmuşuz ağlayarak dert yanıyoruz, şaka gibi."
Küçük bir kahkaha attım. Benimle beraber Changbin de güldü.
"Tabi ki izin veririm. Benim bir ailem yok belki ama iyi bir dostum var bundan sonra. Ee bir de ihtiyarım var, daha ne isterim."
Biz orda bir süre konuştuktan sonra John hyung'un yanına gittik.
Odaya girdiğimiz gibi neye uğradığımı şaşırdım. John hyung sandalyeye çıkmış dans ediyor.
"Hyung noluyo?"
"İhtiyar sen kafayı mı yedin? Napiyosun? İnsene şuradan, düşüp bir yerini kıracaksın. Sonra Felix'le uğraşacağız bir de."
Hyung konuştu.
"Felix'im bekle beni oğlum geliyorum. Kurtuluyorum bu cehennemden."
"Hyung ne demek bu şimdi?"
"Buldum Chris buldum. Bizim bu cehennemden nasıl çıkacağımızı buldu. Hem de bulduğum şey öyle gelip geçici değil resmen kanıt lan kanıt. Elimizde iki kanıt vardı zaten. Senin kardeşin benim oğlum. Bitti mi sandın, hayır bitmedi. Hem bir şahit daha buldum hem de o çeteyi çökertmek için bir bildi buldum."
"Hyung sen ciddi misin?"
"Hem de nasıl."
"Ne buldun ihtiyar?"
"Kanıtı sonra anlatırım ama şahiti şimdi söyleyeyim. İnternete bakarken bir kız gördüm. Abisi de bizim gibi içeri atılmış, aynı sebepten. Çocuk Avusturya'lı. Kızla konuşursak gerisi kolay zaten."
"Kızın numarasını nerden bulacağız ihtiyar bunu da düşündün mü?"
"Düşündüm tabi. Birinizi kullanmamız lazım. Kızı ayartacaksınız. Artık hanginiz olursa."
"Hyung olmaz, ben yapamam."
"He ben yaparım ya... Manyak mısın be adam, asıl ben yapamam."
"Chang senin sevgilin yok sen yap."
"Senin var mı?"
"Yok, ama Seungmin bunu yaptığımı öğrenirse yaşatmaz beni."
"Seungmin kim be?"
"Şey işte, şe..."
"Hahahahahaha ay siz ne salaksınız. Kızı niye ayartasınız. Biri diyo benim sevgilim var diğeri diyor ben yapamam. Ya kızın Twitter hesabından yazacağız. Derdimizi anlatacağız. Abisini çıkartmak istiyorsa bizi dinleyecektir, emin olun."
"İhtiyar sen cidden iyi değilsin."
"Hyung korktum bir an."
"Tamam tamam sakin olun. Kızın hesabını buldum zaten sorun yok. Yazarız ve burdan kurtuluruz... Hee bu arada, Chris Bey şu Seungmin kimmiş onu da bir ara konuşalım seninle."
~~~~~~~~~~~~~~~~
İyi okumalar...
Vote ve yorum güzel olur sanki hm...Uzun bir aradan sonra bölüm attım sonunda. Sınavlarım vardı özür dilerim. Tatile gideceğimiz için bölümleri daha sık yazmaya özen göstereceğim aşkımlar...
🍓🍓🍓🍓🍓🍓🍓🍓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
42 / chanmin
FanfictionNe olursa olsun, annemin rüyalarımı neden bu adama bıraktığını bulmam lazım... "Seungmin, yardım et bana. Bul beni, çek çıkart bu cehennemden." Not: bu hikayede küfür ve cinsellik vardır. Okumadan önce dikkate alınız ;)