Bang Christopher Chan
Lavabodan çıkıp diğerlerinin yanına döndük.
Changbin sırıtarak konuştu.
"Güzel vakit geçirdiniz galiba, yüzünüzde güller açıyor resmen."
Seungmin'in yüzü anında kırmızıya büründü.
Felix bunu fark edip Changbin'e dönüp konuştu.
"Utandırıyorsunuz onları. Susun lütfen."
"Hey bana bak! Bu kadar resmi konuşmak zorunda değilsin aramızdaki yaş farkı fazla değil, beni arkadaşın gibi gör ve saygı çerçevesi içinde konuşma. Çok itici duruyor."
"Peki... Sadece babamın arkadaşısın diye böyle konuşuyordum."
John hyung konuştu bu sefer.
"Arkadaş gibiyiz ama değiliz Felix. Changbin benden çok küçük. Seninle arasında dört yaş var sadece. Onu da oğlum gibi görüyorum. Bu yüzden daha samimi konuşabilirsin onunla."
"Peki. Daha samimi davranacağım Changbin hyung."
Changbin elini alnına vurdu.
"Keşke samimi konuş demeseydim... Hyung ne be!"
Changbin'in söylediklerini sadece Seungmin ve ben duymuştuk.
Felix babasıyla vakit geçirirken biz de pür dikkat onları izliyorduk. Felix'in babasına düşkün olduğunu hepimiz biliyoruz ama onu bu şekilde, mutlu ve heyecanlı görmek beni de mutlu etti.
Kısa süre sonra zamanımızın dolduğunu öğrendik ve John hyung'la vedalaşıp odadan ayrıldık.
Seungmin Felix'in ağlayacak gibi olduğunu görünce onun yanına gidip sıkıca sarıldı.
Felix bu hareketi beklemediği için şaşırdı ama kısa süre sonra Seungmin'e karşılık verdi ve göz yaşlarını serbest bıraktı.
Birkaç dakika sonra birbirlerinden ayrılıp yanımıza geldiler.
Seungmin Felix'in elini bırakmadan benim de elimi tuttu.
Taksi durağına kadar üçümüz el ele yürüdük, Changbin ise yanınızda Felix'in kızarmış gözlerine bakarak yürümeye çalışıyordu.
Bu mücadele uzun sürmeden, Changbin yerde olan taşı fark etmeyip ona basarak ayağını burktu.
Felix Seungmin'in elini bırakıp hemen Changbin'in yanına gitti.
"Hyung iyi misin? Canın çok yanıyor mu?"
"Hem de nasıl."
"Neresi tam olarak... Chan hyung yardım etsenize kaldıralım Changbin hyung'u."
"Felix!"
Changbin'in gür çıkan sesi hepimizi susturdu.
"Efendim hyung?"
"Bana hyung deme... Lütfen."
"Neden ki? Benden büyüksün ve samimi olmamı sen istedin."
"Ben böyle bir samimiyetten bahsetmedim... Neyse boşver, yok hyung'unun bir şeyi."
"Hyu..."
Seungmin Felix'in kolundan tutup kendine çekti.
"Sus Felix."
"Ama ben kötü bir şey demedim ki."
"Demedin ama senin anlamadığım başka bir şey var... Neyse ben sana evde anlatırım, gel binelim biz de."
Hep beraber taksiye bindik.
Ben ön koltukta şoföre yolu tarif ediyordum.
Seungmin Felix ve Changbin'in arasında oturmuştu.
Felix sürekli göz ucuyla Changbin'e bakıyordu ve bu bizim gözümüzden kaçmıyordu.
Bir süre sonra Changbin evinin burda olduğunu söyleyip indi arabadan.
Felix etrafa baktığında eve dair hiçbir şey göremediği için şüphelendi ve bize hiçbir şey söylemeden o da indi arabadan.
Seungmin'e döndüğünde gidelim dediği için Felix'i beklemeden eve döndük...
Lee Felix
"Changbin beyy!"
Seslendiğimi duymasına rağmen durmadığı için adımlarımı hızlandırıp kolunu tuttum ve onu durdurdum.
"Size sesleniyorum, neden duymamazlıktan geliyorsunuz?"
"Çünkü duymak istemiyorum."
"Neyi duymak istemiyorsunuz."
"Hoşlandığım adamın bana hyung ya da bey diye hitap etmesini duymak istemiyorum Felix anlatabildim mi? Açıklayıcı oldu mu?"
"... Baya açıklayıcı oldu."
"Boşversene, bu senin için hiçbir şey ifade etmeyecek sonuçta. Daha yeni tanıştığın birinin sana açılmasını önemseyeceğini düşünmüyorum."
"Alakası yok, beni tanımıyorsun.
Benim bunlara takılmayacağımı bilmiyorsun bile. Sen benimle ilgili hiçbir şey bilmiyorsun.""Bırak da bileyim o zaman, öğreneyim. Neyi sevdiğini, neyi sevmediğini. En sevdiğin yemeği, müzik grubunu, en sevmediğin tatlıyı ne olursa olsun bileyim... Bana izin ver senin her şeyini öğreneyim Felix. Ben bir şeyleri araştırmayı sevmem ya da düşünmeyi ama ben seni saatlerce araştırıp öğrenmek, gece gündüz seni düşünmek istiyorum Felix. Ben seni bilmek istiyorum... Kurduğum hayallerde sen de ol istiyorum Felix."
Söylediği sözler çok güzel ve özeldi benim için. O an ona sarılmamak için kendimi çok zor tuttum.
Babamdan sonra ilk defa birinin bana bu kadar güzel cümleler kırması ve beni güvende hissettirmesi hoşuma gitmişti açıkçası.
Biraz düşündüm, bu adamı onaylayıp üzülsem bile kaybedecek hiçbir şeyim yok ki benim.
Ona karşı boş değilim. O çok yakışıklı ve iyi. Bana iyi davranıyor. En önemlisi beni sevdiğini hissedebiliyorum.
Bu adamı reddetmem için hiçbir sebep yok.
"Peki."
Şaşırmış bir ifadeyle sordu Changbin.
"Ne peki?"
"Bil beni, araştır, öğren. Neyi sevdiğimi, neyi sevmediğimi öğren. Sana yardımcı olurum."
Son cümleme ikimizde güldük .
"Pişman olmayacaksınız Felix. Seni asla üzmeyeceğim."
Dediği gibi sıkıca sarıldı belime. Karşılık verip ellerimi omuzlarında birleştirmeye çalıştım ama nafile, adamın kasları buna engel oluyordu resmen.
"Yalnız bu kadar kaslı olman sarılmamızı engelliyor haberin olsun."
"Senin de belin o kadar ince ki kollarım boş kalıyor resmen."
"Birimizi tamamlıyoruz desene."
"Öyle galiba."
O günü sarılarak ve sohbet ederek bitirdik.
Changbin dediği gibi beni araştırmaya başlamıştı. Sürekli bana soru soruyor ve cevabımı tekrar ediyordu.
Her tekrar ettiği cümlede tebessüm ediyordum.
Günün ilerleyen saatlerinde Changbin beni evime bıraktıktan sonra kendisi de evine gitmişti ve biz bugünü çok güzel bitirmiştik...
~~~~~~~~~~~~~~~~
İyi okumalar...
Vote ve yorum güzel olur sanki hm...🍓🍓🍓🍓🍓🍓🍓🍓
Uzun bir aradan sonra bir bölüm daha attım...
Kitabın bitmesine son bir ya da iki bölüm falan kaldı...;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
42 / chanmin
Hayran KurguNe olursa olsun, annemin rüyalarımı neden bu adama bıraktığını bulmam lazım... "Seungmin, yardım et bana. Bul beni, çek çıkart bu cehennemden." Not: bu hikayede küfür ve cinsellik vardır. Okumadan önce dikkate alınız ;)