annemin ışığı açıp "hadisene kahvaltı saatleri kısıtlı kimse senin keyfini bekleyemez" sözleriyle uyanmıştım. Ne güzel uyandırıyor ya kesin beni çok seviyordur diye düşünerek göz devirdim kalkıp tuvalete yürüdüm ve duşa girdim. İyi gelmişti sabah duşu gibisi yok! Aklıma geminin içinde nasıl duş olduğu sorusu takılmıştı çok tuhaf diye mırıldanırken bornozumla odama doğru yürüyordum ki odamın kapasını açınca Mark'ın odamda oturduğunu gördüm. "sen! odamdan çıkar mısın!"dememle kafasını telefondan kaldırıp bana baktığını gördüm. "kocanım ya hani burda olmam gayet normal " *ya bi siktir git allah aşkına adının mark olması dışında senin hakkında tek bişey bilmiyorum nasıl kocam oluyorsun acaba, BİZ SADECE KÂĞIT ÜZERİNDE EVLİ OLUCAZ SENİ SEVEBİLECEĞİMİ AKLINDAN BİLE GEÇİRME* aklımdan aynen bu kelimeler geçiyordu ama bunları ona söyleyemezdim "tamam" dedim ve gidip bir köşede giyindim zaten mark'da telefonuyla ilgilendiği için bana pek bakmıyordu.
giyinince önden kahvaltı yapılacak olan alana yürüyordum, annemin "kocanıda bekle birlikte yiyceksiniz" demesiyle arkamı dönmem ve tiksinmiş bir ifadeyle anneme bakmam bir oldu ama o aksine halinden çok memnuna benziyordu. Kahvaltıda mark bana üç beş allah'ın bile siktir ettiği, kimsenin gram umrunda olmayan sorular sordu sorarken kendi bile ne kadar saçmaladığını biliyordu, içimden salak diye geçirdim. Yemek bitince odalarımıza doğru yürüyorduk mark yine koluna girmemi istercesine kolunu bana açtı *bebek miyim sanki, beni her saniye tutmasına gerek yok bu çok mide bulandırıcı bişey* diye aklımdan geçirerek annemin bakışlarından korkup koluna girmiştim. Yanımdan geçen birinin omzuma çarpması ile yere düşmem ve markla kollarımızın ayrılması bir oldu. Yere düşmüştüm ve kafamı vurmuştum, kafamı yerden kaldırdığımda yanımda gemini'ı gördüm bir saniye burda ne işi vardı ve bana çarpan o muydu? Bakışlarından birşeyden rahatsız olduğu veya tiksindiği çok net görülüyordu, onun gözleri mi dolmuştu? evet evet kesinlikle gözleri dolmuştu ama niye ki, bir yeri mi acımıştı acaba? ama ben ona bu soruları soramadan o kaçtı evet yanlış duymadınız o kaçtı. Mark ve annemin ne terbiyesiz biri hem vuruyor hem kaçıyor demesiyle yavaşça ayağa kalktım. Şimdi durduk yere niye böyle hissediyorum ki, sanki on yerimden bıçaklanmış gibi...
annemler geminin içini gezerken bende odadaydım. aklımdan çıkmıyordu, ağlamaklı gözleri bana o bakışları aklımdan çıkmıyordu. kahve gözlerine hiç yakışmamıştı neyi vardı acaba bana vurmasıyla bir yeri mi acımıştı, olamaz ama o bakış öyle bir bakış değildi bilmiyorum bilmiyorum of of bilmiyorum, düşüncelerine kapılmışken aklıma beni görmek istediğini söylediği aklıma geldi acaba bu yüzden mi bana kızmıştı, onun yanına gitmedim diye mi?ama ben akşam buluşuruz sanmıştım. Neyse ne, ne olduysa oldu fourth seni alakadar etmez sonuçta siz onunla sadece arkadaşsınız, arkadaş... onu bu kadar merak etmem normal mi acaba *tabikide normal salak o senin arkadaşın* "offfff" diye bağırdım çok kafama takıyordum bu düşüncelerden kurtulmam lazımdı gemiye binmeden önce telefonuma yüklediğim diziyi açtım. Diziyi izlerken saatin nasıl geçtiğini fark etmemişim saat akşam olmuştu. Annemlerin odaya gelmesiyle birlikte, yemeğe gitmemek için uyumuş numarası yapıyordum ve salak oldukları için inandılar, onlar hazırlanıp odadan çıkınca ayakkabılarımı giyip dün gemini'ın beni kurtardığı yere doğru yürümeye başladım. *Kalbim niye bu kadar hızlı atıyor? hasta mı oluyorum acaba?* diye mırıldanırken onu gördüm...
evet gemini'ı, karşımdaydı arkası dönük bir şekilde denizi izliyordu. hafif rüzgarın esmesiyle saçları savruluyordu, çok tatlı bir manzaraydı çok hoşuma gitmişti. Yanına doğru yürümeye başladığımda arkasına dönüp bana baktı ve gözlerini gözlerimden ayırmadı. bir süre sonra ağzını bişey söylemek istercesine araladı "bugün yanında olan adam kimdi?" kimden bahsediyordu marktan mı? ne demem lazımdı ki *annem beni zorla evlendiriyor hahaha* mı? "o konu biraz karışık" demeyi tercih ettim. Yüzünü görmeliydiniz gözlerindeki hayal kırıklığını görebiliyordum "senin için bişey ifade ediyor mu, onu seviyor musun?" mark'ı mı sadece adını bildiğim bir adamı nasıl sevebilirim ki? " hayır benim için o bir kimse" yüzüne bakılırsa rahatlamıştı ama bunu niye sormuştu ki şimdi? bana niye çarptığını sormalı mıydım? "bir yerin acıdı mı?" bana anlamamış gözlerle bakınca " bugün bana çarpınca bir yerin ağrıdı mı?" başını denize doğru çevirip eliyle kalbini işaret etti ve "kalbim" dedi. Anlamıyordum bu ne demekti şimdi? ne anlama geliyordu, kesinlikle aklım karışmıştı "anlamadım gem, ne demek istiyorsun?" dediğimde ona yanlışlıkla gem diye hitap ettiğimi fark ettim hay sıçayım yanlış anlamaz umarım. "gem?" al işte yanlış anlamış ne yapmam gerekiyor şimdi? "özür dilerim bir daha demem" başımı aşağıya doğru eğdiğimde çenemi tutup başımı yukarıya kaldırdı "hoşuma gitti, hep böyle seslensen olur mu?" kalbimin ne kadar hızlı attığını şuan denizdeki balıklar bile duyuyor sanırsam. bir süre öyle elini çenemde tuttuktan sonra elini çenemden çekmesi için elini tuttum ve bana karşılık verip elimi tutmuştu, asıl amacım o değildi ama *KALBİM NİYE BU KADAR HIZLI ATIYOR GEM'IN KALBİMİN SESİNİ DUYDUĞUNA YEMİN EDEBİLİRİM* " gem saat geç oldu odama gitmem lazım, özür dilerim" deyince elini bırakmak istemediğim için sıkı sıkı tutuyordum, oda aynı şekilde elimi sıkı sıkı tutuyordu " o zaman yarın yine seni görebilir miyim güzel çocuk?" güzel çocuk? o beni cidden güzel buluyor sanırsam! gülümseyerek "bende seni görmek istiyorum yani gelicem yarın yine buraya gelicem! iyi geceler gem" ben heyecanlı bir şekilde bunları söylerken sırıtıyordu "iyi geceler güzel çocuk" demesiyle arkamı döndüm ve ondan uzaklaştım, uzaklaştıkça ellerimiz yavaşça ayrıldı ve ikimizde odalarımıza doğru yürümeye başladık...
hello arkadaşlar 👋 bügün gem bebeğimin doğum günü burdanda kutlamazsam olmaz happy birthday my precious baby❤️🎂🥳 şimdiden yazım hatalarım için özür dilerim