dangerously.

49 5 1
                                    

Haewon'un içinde sıkışıp her saniye kat be kat artan korku dolabın kapağının açılmasıyla hafif bir endişeye dönüştü.

Jungwon aklını başından alıyordu.

Onun yanındayken içinde bulunduğu durum ya da birazdan ölecek olması önemli değildi.

Ona çok aşıktı.

Ophelia'dan daha çok seviyordu.

Romeo'dan daha sadıktı.

Anna'dan daha tutkuluydu.

Jungwon'u için her şeyden vazgeçmeye hazırdı.

Canından bile

(...)

Jungwon elini sertçe Haewon'un siyah kapüşonlusunun yakasına yerleştirdi.

"Evime 'gizli' bir şekilde 3 defa girdin."

"NEDEN?"

"Ne bok yiyorsun sen bu evde?"

Haewon'un ona kaygısız ve 'sevgi' dolu bakışları Jungwon'un ondan bir kez daha iğrenmesine neden oldu.

"Aptal..."

Haewon'un umrunda bile değildi.

Aşık olduğu çocuk onu yakasından tutarak silkeliyordu, ona bağırıyordu ama Haewon fazlasıyla mutluydu.

Aşkından öldüğü çocuğun müthiş kokusu ciğerlerini doldururken, hayranı olduğu çekik gözler ona bakıyordu.

Daha ne isteyebilirdi ki?

"Salak salak bakmayı kes!"

"Cevap ver bana."

Haewon Jungwon'un ne dediğini tabiri caizse sikine bile takmıyordu.

Haewon'un kendince soruları vardı ve onlara yanıt bulmak için tehlikeyi göze alacaktı.

Jungwon'un babası normalde Haewon'un kapıda beklediği saat aralığında mutlaka evden çıkıp bara giderdi ama Haewon onu görmemişti. Üstelik adam çalıştığı yerde de değildi.

Haewon dersini çalışmıştı.

Jungwon'u ellerin sahibini bildiğini belli ederek manipüle edecekti. Zira polisler her an gelebilirdi. Haewon'a göre Jungwon'un kontrolü ondaydı.

Şikayetini geri çekmesi ya da inkar etmesi şartıyla belki de Jungwon'u elde edebilirdi?

"Baban nerede Jungwon?"

Jungwon'un yüzünü ukala bir gülüş kapladı.

Haewon'un ne yapmaya çalıştığı açıktı.

Ama Jungwon öldürdüğü insan sayısının 2 değil 3 olmasını dert edecek raddeyi çoktan aşmıştı.

"Bahçede."

Jungwon Haewon'u yakasından ittirdi.

"Ziyaret etmek ister misin?"

Jungwon çeviklikle arkasını döndü ve önce eline cebindeki deri eldivenleri geçirdi. Ardından yerden 5 kilogramlık ağırlıklardan birisini aldı ve rutubetli kilerin ortasında büyük bir kafa karışıklığıyla ayakta dikilen kıza döndü.

"Güle güle!"

Jungwon genç kızın şakak ve alnının arasına doğru ağırlığı hırsla savurdu.

Haewon ona doğru gelen siyah demir parçasına karşı hiçbir şey yapmadı.

Eğer ölecekse bu Jungwon'un elinden olmalıydı.

Ona ölmeden önce son kez dokunan ellerin o eller olması gerekirdi.

"Hoşçakal aşkım..."

Genç kızın zarif bedeni yere yığıldı.

Aynı Soojin'e olduğu gibi Haewon'un da alnından bir kan nehri delilercesine akıyordu.

(...)

Jungwon polis sirenlerini duyduğu gibi genç kızın öldüğünden emin olmak için elindeki ağırlığı son bir kez yerdeki kanlar içindeki bedene vurdu.

Polisler geliyor acele et!

"Lanet olsun, lanet olsun, lanet olsun"

Jungwon eldivenleri çıkardı ve mutfağa doğru koştu. Tezgahın üzerindeki çakmağı ve bir miktar parayı alarak giriş kattaki mutfağın penceresinden atladı.

Jungwon elindeki kanlı eldivenleri çakmak yardımıyla tutuşturdu ve yanan eldivenleri yola fırlatıp koşmaya başladı.

Çok kısa oldu, özür diliyorum.
Ama gece hiç uyuyamadım ve biraz dinlenmeliyim.
Beğendiyseniz lütfen oylayın ve yorum yapın!
Zaman ayırdığınız için teşekkürler<3

all of them ' enhypenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin