12, parmaklıklar hep aşılabilir görünür

222 24 1
                                    

Senelerce tutsak olan insanlar, hele suçsuzken tutsak olanlar güneşi garipserlermiş ve bir hurafeye göre eğer demir parmaklıkların arkasında değilseniz parmaklıklar hep aşılabilir görünürmüş.

Regulus Acturus Black, çokça bu demir parmaklıkların aşılabilir olduğunu düşünmüştü, çocukken annesinin cezalandırmak için Black Malikanesinin zindanına attıklarını gördükçe onların aptal olduğunu düşünmüştü. Annesi suç işlemeyen kimseye bunu yapacak değildi zaten, eğer suç işlemezsen o parmaklıklar ardına tıkılıp kalmazdın, ha eğer suç işlediysen de oradan nasıl kaçacağını bilmeliydin. Hep suçlu, hem de güçsüz olmak ne derece mantıklıydı ki?

Sonra Regulus yavaşça büyüdü, her şeyi puslu görmesine neden olan tülü yakana kadar, böyle düşünürdü. Ama tül yandı, her şey açığa çıktı ve Regulus kendi zihniyle bir şeyleri sorgulamaya başladı, safkan öğretileri ve asilzade zihniyeti ile değil.

Gözleri ve kulakları işlevini yitirsin isteği çok şey olmuştu, annesini, o yıkılmaz ve dimdik annesini birinin eteğini öperken görmüştü; abisi onu her zaman her yerde koruyan abisi, yine onu ardında bırakıp gitmişti, çok yalnızdı; Severus'un kendi kendine ne kadar zarar verdiğini görmüştü; işkenceleri, ihanetleri, büyünün bir aileyi dağıtmasını görmüştü.
Çığlıkları, acı haykırışları, inlemeleri, acıdan zevk alan kahkahaları duymuştu.

Sonra Regulus hiçbir şey duymak istemedi, hiçbir şey görmekte. Aslında ölmek istedi. O abisi gibi değildi, annesine olan bağlılığı birçok şeyden çok daha fazlaydı, o yüzden çekip gidemezdi ama kime olduğunu bilmeden ölmek için çok yalvardı. O zavallı ev cininin kendisine biraz yemek yedirmek için olan çabalarını gözardı ederken, çok ağladı, sadece ölebilmek için. Çünkü biliyordu eğer burada, bu insanlarla kalsaydı ancak bir canavar olurdu.

Sonra hortkuluk avına kimseye ses vermeden çıkmaya karar verdi, önce hepsinin yerini öğrenip bir harita çizdi, sonra da ilk adımına doğru yol aldı.

Hortkuluğu yokederken öleceğini farketmişti, dileğinin kabul olmasına sevinmiş sayılırdı. Çünkü, en azından yaşasaydı yine öleceğini biliyordu biri farkedecek ve onu ortadan kaldıracaktı. Belki de sevgili Karanlık Lord'una bir kurban olarak verecekti kendisini. Ama ölmedi, Lucius Malfoy onu buldu, kendi malikanesine kapattı, herkese öldüğü haberini verdi. Regulus başta neden kendisini öldürmediğine anlam veremese de sonra nedeni meydana çıktı. Birçok kara büyünün deneği oldu. Gözlerini kaybetti, hep dilediği gibi.

Yıllar, o işkence çekerken devam etti, Voldemort ortadan kaybolduğunda onun geri geleceğini bilerek asla rahat edemedi, sonra bir gün zindanının önünde küçük bir beden belirdi. Blacklerin bağı ilginçtir, kendi kanları biraz bile bir başkasının kanında varsa onu tanırlar, bir şekilde hissederler. Regulus da Draco'yu hissetmişti. Draco ondan başta korkmuştu, nasıl göründüğünü artık asla bilemeyecek olsa da vücudundaki kiri hissediyor, neden bedenindeki yara izlerinin nasıl olduğunu biliyordu. Draco o sıralar sekiz yaşında bir çocuk olarak öyle merhametliydi ki... Öyle sevecen ve sevimliydi ki... Regulus ona bayıldı, kendi oğlu gibi sevdi onu, ne isterse ona vermek istedi ama kendisi buraya tıkılıp kalmıştı. Draco on bir yaşındayken ona bedenindeki yaraları geçirecek iksirler getirmeye başladı, onunla her zaman konuşuyordu. Lucius oğlunun kendisi ile konuştuğunu biliyordu ama bu ona aşağılıkça bir zevk veriyordu. Daha çocuk bir Malfoy, Black soyundan gelen birine nasıl isterse öyle eziyet ediyor onu parmağında oynatıyordu. Bu Lucius'un çok hoşuna giden bir şeydi. O yüzden Regulus'a işkence çektirmeyi bıraktı, onu tamamen oğluna verdi, bir oyuncak verir gibi.

Draco on iki yaşına geldiğinde, bir şekilde zindanın kilidini nasıl açacağını öğrenmişti ve o zaman seneler sonra ilk kez Regulus Black, dışarı çıktı. Geceydi, Güneş terk etmişti günü ama Ay buradaydı. Uzun zaman sonra gözlerinden yaşlar düştü, Ay'ı göremedi ama hissetti, önceden saatlerce onu izlerdi halbuki.

Etrafta uzun süre dolaştı, bir şekilde eskiden anılarını sakladığı o ağacın dibine geldi, büyüyle orayı kazdı sonra da sandığa yerleştirdiği o zamanlar daha Narcissa hamileyken Draco'ya aldığı ama asla verme şansı bulamadığı oyuncağı el yordamıyla bularak genişletilmiş sandığı kapattı, tekrar kilitledi ve zindanına dönmeden önce onu Draco'ya armağan etti. O gün Draco ilk oyuncağının kendisine verilmiş olması nedeniyle saatlerce mutluluktan ağladı. O gece Draco, Winter'a sahip oldu ve bir şekilde baba sevgisinden yoksun kalbi ilk kez tattığı bu ilgi nedeniyle sımsıkı o koca aslana sarılarak uykuya daldı. Kalbi çok sıcaktı.

♥️

Regulus, onca insanın arasında, kendisine bakan; şaşkınlık, belki acıma, belki özlem duyguları içinde küçük oğlunu göğsüne bastırıp ona sımsıkı sarıldı. Ona ulaşamadığı günleri hatırladıkça yüreği burkuldu, bu çocuk onun en değerlisiydi belki de.

Saçlarını okşarken, onun sessizce ağlamaya başladığını farketti, zaten ağlama izni hiç olmayan çocuklar hep sessiz ağlardı. Onu kendinden ayırarak yüzündeki yaşları sildi, saçlarının arasına birçok öpücük bıraktıktan sonra onun kollarının arasından çekildiğini hissetti. Sıra galiba Severus'a geçmişti.

"Hiç öyle birkaç damla gözyaşına beni kandırabileceğini sanma seni küçük yılan!"

Severus Draco'yu hafifçe kaldırıp sımsıkı doladığı kolları ile onun kahkaha atmasına neden olurken Regulus gülümseyerek sol elinin serçe parmağını iki kez kıpırdattı hemen elini tutan Pinky onu koltuğa yönlendirirken sağ kolunun sıkıca tutulduğunu hissettikten sonra bir omza başı yaslandı sıkı bir sarılmadan hemen sonra iki yanağına yerleştirilen el başını yukarı kaldırarak konuşmaya başladı.

"Bu benim Reggy'm değil mi? Benim minik kardeşim. Beni tanımadın mı, hm? Neden? Artık eski bana benzemiyor muyum? Yoksa benimle konuşmak mı istemedin? Hm? Bana cevap ver Acturus, lütfen..."

Regulus dolan gözleri nedeniyle başını aşağı eğdi, insan senelerdir hasretini çektiği kişiyi görmek istemez miydi? Sadece, artık o eski Regulus değildi, ne kendinden emin yanı kalmıştı elinde ne güzel bakan gözleri, ne de o hoş tınılı sesi.

Draco, aniden Regulus'u kendine doğru çekerek konuşmaya başladı.

"Onu sıkıştırmayı hemen kes, bir daha da böyle cümleler kurma, onu üzüyorsun."

Regulus, yanından rüzgar gibi geçen abisini hissetti, kendini başka bir yöne döndüren Draco'yu da, omzunu hafifçe okşayan Severus'u da.

Ama tepki vermedi, o kadar uzun zamandır o kadar az şey hissetmişti ki. Artık tepki vermeye ihtiyaç duyduğu çok az şey vardı, bir şekilde Regulus Acturus Black yarım kalmış bir insan olmuştu.

♥️

Regulusum, gel bana annemm

Ay karne hediyesi yazdım size, karneninizin nasıl olduğunun hiçbir önemi yok bu seneyi o kadar zorla bitirdiniz ki hepiniz ben sizinle gurur duyuyorum. Aranızda tytye girenler varsa geçmiş olsun, belki iyi belki kötü geçmiştir belki yaralarınızı saramam ama hepinize kocaman iyileşme kelebekleri gönderiyorum.

Sevgilerle...

Ala'smarladık.

İyisiniz umarım.

Ne zaman okuyorsunuz bilmiyorum bu yüzden;günaydınlar, iyi günler, iyi akşamlar, iyi geceler dilerim.
-Lolia


deliotu 'drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin