Blaise'in yaraları tamamen tedavi edilmiş sayılırdı. Draco uyandığı sırada Severus Snape ona uyku iksiri veriyordu. Draco hızla arkadaşına yönelip ona sarılana kadar diyelim. Theo devamlı başında durduğu Blaise'den Draco ile sarılmalarıyla beraber ayrıldı. Kalkıp masada dizilmiş insanların yanına geçmeye karar vererek Harry Potter'ın yanına oturdu. Herkes ikiliyi biraz şaşkın izlerken Theo Harry'nin kıskanç bakışlarını farkederek kıkırdadı.
"İlk başta ben de böyleydim Potter, hatta Blaise benim ağlamama dayanamadığı için ağlayarak bir süre onları birbirinden uzak tutmuştum. Ama bir işe yaramadı. İkisi, kardeş gibiler; şimdiye kadar ,en azından biz olmadığımız sürede diyelim, her zaman birbirlerine yardım edip destek olmuşlar. Bilirsin, bazen bize bir baba şefkatiyle yaklaşan arkadaşlara sahip oluruz, Blaise ve Draco birbirlerine babalık ve annelik yapmaya o kadar alışkınlar ki..."
Harry, Theo'nun cümleleri ile rahatlamıştı. Çünkü ne kadar aralarında bir şey olmadığını söylese de kendi kendine bunun için kıskançlık yapmayacak değildi. Biz insanlar ilginç varlıklarızdır, bir şeyden emin olmamız bazen o şey ile ilgili düşüncelerimizi değiştirmez.
"Theo, Draco bize bir oda gösterecek. Uykum var." Blaise kalkınca Theo hızlı adımlarla yetişti. Theo onun ilgisini istediğini ama insan içinde söyleyemeyecek kadar da utangaç olduğunu biliyordu. Blaise'in bu yanını seviyordu. Toprak kadar koyu teni, utandığında ateş gibi yanardı. Theo bu görüntüye bayılıyordu. Ona bayılıyordu. Aşk onun için buydu, birinin her zerresini sevmek, iyi ve kötü yanlarını değiştirmeye çalışmadan sevmek. Blaise onu hiç değiştirmeye çalışmamıştı, ona hiç aptal gibi davranmamıştı, ona yalan söylememiş ve onun istemediği bir şeyi yapmamıştı, en önemlisi ne olursa olsun Blaise her gece ona onu sevdiğini hatırlatırdı.
Theo, Blaise'i sevmek için birçok nedene sahipti ve onun da birçok nedeni olmasını umuyordu. Çünkü aşk nedenleri, sebepleri, soruları, cevapları, hüznü, sevgiyi, şefkati, acıyı, değeri ve saygıyı kapsardı. Aşk nedensiz, sorunsuz, saygısız ve sevgisiz olmazdı. Bunu ona Blaise öğretmişti.
♥️
Draco, bedeninin yükünü aniden Harry'e bırakarak onunla uğraşmaya bayılıyordu. Harry hemen endişeleniyor, onunla bebeği gibi ilgileniyordu. Onunla böylesine uğraşmak, daha doğrusu kendisi için endişeleneceğini bildiği aşırılıklar yapmak bir şekilde Draco'nun içinde yaşayan ve ilgi için ağlayan çocuğu susturuyordu işte.
Draco, bedenini aniden Harry'e doğru bıraktığında bu sefer ayaklarının yerden kesildiğini hissetti. Kıkırdayarak bacaklarını kalın bele dolarken gayet memnundu. Harry o kadar güçlü değildi ama kendisi de pek ağır sayılmazdı o yüzden sıkıntı yoktu. Hem Draco onu hasta ederse iyileştirirdi de.
"Bakıyorum da, bu sevimli oğlan yine şımarıyor." Draco kollarını ona sararak kafasını omzuna yasladı. "Ben senden büyüğüm şapşal!" Draco kıkırdayarak daha sıkı sarıldı ona. "Ah, hadi ama sadece bir aycık!"
Onlar kıkırdayarak odalarına girip yataklarına yerleştiklerinde sakince birbirlerine yaklaşıp sarıldılar tekrar. Draco "Seni seviyorum," dediğinde Harry Draco'nun burnuna bir öpücük kondurarak cevapladı. "Biliyorum ve ben de seni seviyorum."
Sevgili okuyucu; aşkın tanımı ağızdan ağıza, dilden dile, aşktan aşka değişir. Ama sen burada geçen birkaç tanıma ve özelliğe kulak ver olur mu?
♥️
Ulan şurada bir aşk hikayesi yazıcaktım çocukları öldürmeye çalışmaktan yazamadım ama ama ama yazdım bugün. Oh oh maşallah böule devam eder inşallah.
Ala'smarladık.
İyisiniz umarım.
Ne zaman okuyorsunuz bilmiyorum bu yüzden;günaydınlar, iyi günler, iyi akşamlar, iyi geceler dilerim.
-Lolia
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deliotu 'drarry
FanfictionGittikçe güzel elmasları ferini kaybediyor, teninin güzelliği soluyor, gülüşünün sesi kısılıyordu. O kayboluyordu. ♥️ Ailesi tarafından asla yeterli görülememiş, içindeki kuş şarkı söylemeyi hatırlasa da cesaretini kaybetmiş, sevdiklerine olan kırgı...