☆
1800'lerin daha başlarındayken Dünya dört hanedanlık tarafından yönetiliyordu Kuzeyde Hava Hanedanlığı Seortell, Güneyde Toprak Hanedanlığı BangStark, Batıda Ateş Hanedanlığı GreyLee ve son olarak Doğuda da Su Hanedanlığı TarganHwang. Dünyanın tüm güçleri bu dört hanedanlığa aitti onların sözlerin üstüne kimse söz söylemeye cesaret dahi edemezdi. Kimse kendi canını basit bir hanedanlık savaşı için tehlikeye atmazdı değil mi nasıl olsa? Peki ya küçük bir prens tüm dengeleri değiştirse de aynı güçlerden bahsedebilir miydik?
Su Hanedanlığının hakimi Hwang Krallığında bu gece diğer gecelerin aksine bir koşuşturma hakimdi ve bu koşuşturmanın tek ve yegane sebebi Kral Hwang'ın biricik eşinin saray koridorlarında yankılanan çığlıkları ve sarayda Kraldan korkularına bir oraya bir buraya koşturan saray çalışanlarının ayak sesleriydi. Bu sesler bir mucizeye mi yoksa lanete mi gebeydi bilinmez ama dünyaya gelecek olan prens şimdiden diğer krallıklar arasında konuşulmaya başlanmıştı bile. Daha doğmadan küçük bedeniyle yaşayacağı zorlukları hissetmiş gibi çığlık çığlığa ağlarken güzel kraliçenin kolları arasına verilmişti. Bu bebek şu ana kadar yalnızca Hwang Krallığının değil Su Hanedanlığının görüp görebileceği en güzel bebekti belki de.
Kral Hwang güzel bebeği eşinin kucağından alıp onu incelemeye başladı ama bu bebek daha doğduğu gün onu hayal kırıklığına uğratmayı başarmıştı tıpkı diğer üç kardeşi gibi. Tanrı aşkına yüce Kral Hwang'ın nasıl bu kadar güzel bir erkek evladı olabilirdi ki onun da tıpkı Lee Kralının biricik oğlu gibi güçlü ve kudretli bir oğlu olmalıydı güzellik abidesi bir bebeği değil. İleride krallığı emanet edip gönül rahatlığıyla güzel eşiyle yıllarca yapamadıkları tatilleri bu bebek belki de onlara sağlar diye düşünmüştü ama hayır düşünceleri sadece bir hayal olarak kalacaktı bu bebek koca bir hayal kırıklığı getirmişti Hwang Krallığına. Ne yazık daha doğduğu gün babasını hayal kırıklığına uğratan bir bebekti o ah doğru ya bir adı bile yoktu henüz.
Sinirle odadan çıkmaya yeltendiğinde onu durduran tek şey biricik eşinin hayal kırıklığıyla çıkan ipek sesi oldu "Kralım oğlumuza ismini siz vermeyecek misiniz yoksa?" Bir de bu velede isim vermesi gerekiyordu ah doğru ya belki de hiç sevmediği dedesinin ismini vermeliydi sonuçta o da yıllar önce veremden ölmüştü belki bu da aynısını yaşardı. "Hyunjin.Hwang Hyunjin olsun adı. Rahmetli dedemi ne kadar sevdiğimi biliyorsun onun ismini yaşatsın bebeğimiz hayatım hmm ne dersin?" Eşi ise heyecan ve mutlulukla kafasını sallamakla yetinmişti. Kralının dedesinin ne kadar güçlü ve yardımsever olduğu dilden dile dolaşan bir gerçekti sonuçta, belki de oğulları da onun gibi merhametli ve iyi biri olurdu. Kraliçenin aşkı gözünü kör etmişti, Kralın nasıl biri olduğunu görmeden geçireceği bir ömür, aynı takvim yaprakları altında bir ömrü devirmekti yalnızca onların aşkı.. Hwang kralı ise böyleydi işte herkese esip gürler, her şeyi kırıp dökerdi ama kıymetli eşinin gözünden akacak tek bir damla yaş için tüm krallıkları karşısına alırdı.
Kral sinirle odadan çıktığında kapıda kardeşlerini görmek için can atan çocuklarını görünce iyice sinirlenmişti. Ah hadi ama o küçük velette görülmeye değer bir şey yoktu ki ne diye bu kadar heyecanlanmışlardı ki? Tanrı biliyor ya eğer elinde olsa,güzel karısının üzülmeyeceğini bilse,onu saray zindanında aç susuz bırakırdı. Ama güzel karısına böyle bir acı yaşatamazdı o kadar kötü biri değildi o.
Akrep yelkovanı kovalarken Kral tek başına oturup düşündü. Peki ya bundan sonra ne olacaktı koruması gereken bir Krallık daha da önemlisi bir Hanedanlık vardı. Pişmanlık şimdiden tüm vücudunu sarmıştı belki de bu tahta geçmek için yaktığı binlerce canın acısını böylesine çekiyordu ah kimi kandırıyordu ki eğer Tanrı diye bir şey varsa şayet onun kaybetmesinin imkanı yoktu değil mi sonuçta o yüzyıllar boyunca görülen en güçlü kraldı ve ne demişti babası 'Tanrı her zaman güçlünün yanında olur.' Peki neden şimdi ona güçlü bir bebek vermek yerine güzel bir bebek vermişti ki bunlar koca bir saçmalıktı. Bir an önce büyücüyle konuşup şu bebekten kurtulmanın bir yolunu bulmalıydı çünkü o da biliyordu ki eğer bu bebekten kurtulmazsa bu bebek onun sonunu getirecekti tıpkı son rüyasında gördüğü gibi...
☆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Should See Me In A Crown||Hyunho
FanfictionMinho, güzeller güzeli Hyunjini ilk gördüğünde henüz 17 yaşındaydı. Ona aşık olduğunda ise 19. Onu her şeyden koruyup saklamak istediğinde ise 20 yaşındaydı ve onu gördüğü günü unutmasının ihtimali bile yoktu çünkü suyun içinde yüzünden gülücükler e...