☆
Minho her zaman gerçek bir ateş olmuştu hatta öyle ki o öfkesiyle sadece kendini yakmıyordu, çevresindeki herkesin yanmasına da sebep oluyordu ve bu durumdan gram çekinmiyordu ama şimdi odasında titreyerek, iki eli önünde bağlı ve kafası önde bir şekilde duran Seungmin'le derin bir nefes aldı ona ne ceza vereceğini bilmiyordu.
Seungmin onun bu saraydaki kıymetlilerinden biriydi evet ama kimse, hiç kimse ruh eşi kadar kıymetli olamazdı. Minho ruh eşini ilk hissettiği zamanlar onun bu saraya geldiği zaman yalnız hissetmemesi için özel olarak birinin yetiştirilmesini istemişti ve daha sonra bu iş için en uygun kişinin Seungmin olacağına karar verip yıllarca Seungmin'e saray ve kraliyetle ilgili eğitimler verilmesini sağlamıştı.
Seungmin bir gün bile şikayet etmemişti bu eğitimlerden ama dün ve bugün yaptıkları onun bu iş için yeterli olmayacağını düşündürtmüştü Minho'ya. "Sabah neredeydin?" Seungmin kendisine yöneltilen soruyla hemen konuştu "Felix'le birlikte..." Minho susan Seungmin'le hızla Seungmin'e döndü "Felix'le birlikte ne Seungmin? Sana tek bir görev verdim canın pahasına Hyunjin'i koruyacaksın dedim sana yıllar önce ve sende kabul ettin DEĞİL Mİ?" Seungmin titremeye başlayan vücuduna inat kafasını salladı "Sen ne yaptın? Hiçbir şey! Belki de saray hayatı sana kolay gelmiştir, belki de senin hakettiğin yer o bok çukurudur Seungmin." Seungmin derin bir nefes alıp konuştu "Beni oraya göndermeyeceksiniz değil mi bir daha? Kralım ben yemin ederim çok üzgünüm. Söz. Söz bir daha prensin yanından tek bir saniye daha ayrılmayacağım" Minho ateş saçan gözlerle Seungmin'e baktı "Tek bir şans. Sana bir şans veriyorum Seungmin en ufak hatanda gideceğin yer belli. ŞİMDİ ÇIK DIŞARI O APTAL SURATINI GÖRMEK İSTEMİYORUM" Minho arkasına dönüp Seungmin'in çıkmasını bekledi ve kapanan kapıyla sıkıca gözlerini kapattı. Seungmin'in zor bir hayatı olduğunu biliyordu Minho zaten o yüzden Seungmin'i seçmişti bu yardımcılık işi için.
Seungmin'in o çukura dönmemek için canı pahasına Hyunjin'i koruyacağına emin olmuştu artık. Gözucuyla kendisine bakan Jisung'a baktı "Söyle. Neyi yanlış yaptım yine? O bakışlarının altında bir şey olduğu belli." Jisung Minho'nun söyledikleriyle buruk bir gülümseme kondurdı "Yanlış olan bir şey yok sadece..." Minho duraksayan Jisung'la hemen konuşmaya başladı devam etmesi için "Sadece ne?" Jisung derin bir nefes alıp konuştu "Seungminle Hyunjin arasına mesafe koymalısın. Farkında değilsin ama büyük olaylar olacak bu sarayda." Minho kaşlarını çatıp kahkaha attı "Bu ara kahinle fazla takılmaya başladın sanırım. Kimse Hyunjin olamaz benim için Jisung bunu en iyi sen biliyorsun" Jisung kafasını iki yana salladı onaylamaz bir biçimde bu sarayda çok kötü şeyler olacaktı hissediyordu. Evet Minho haklıydı onun için dünya Hyunjin'den ibaretti ama Hyunjin alelade biri değildi bir gün gelecek ve herkes o olmak isteyecekti ve Minho bunu atlıyordu.
Minho odada oluşan sessizlikle dolabının kapağını açtı ve üstündeki gömleğini çıkarmaya başladı. Gömleğini çıkaracağı zaman burnuna gelen kokuyla gülümsedi. Üstüne Hyunjin'in kokusu sinmişti, hafif okyanus kokusuyla kendinden geçmeye başlamıştı bile. Minho'nun Hyunjin'den etkilenmesi için Hyunjin'in yanı başında olması gerekmiyordu artık bunu anlamıştı. Tuhaf durduğunu düşünüp üstündeki gömleği tamamen çıkartıp yeni bir gömlek giyinmeye başladı. Bugün Hyunjin'i sarayda gezintiye çıkarmak istiyordu onun çok hoşuna gideceğini tahmin ettiği bir yere götürecekti. Son kez aynadan kendine bakıp kapıya doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Should See Me In A Crown||Hyunho
FanfictionMinho, güzeller güzeli Hyunjini ilk gördüğünde henüz 17 yaşındaydı. Ona aşık olduğunda ise 19. Onu her şeyden koruyup saklamak istediğinde ise 20 yaşındaydı ve onu gördüğü günü unutmasının ihtimali bile yoktu çünkü suyun içinde yüzünden gülücükler e...