"Yalın yalvarırım dur yapma." Yalın ona bakarak ağlayan kardeşini umursamamaya çalışıyordu, ona söylenileni yapıyordu. Dayanamıyordu artık yanında ne annesi ne de babası vardı. Kardeşine bakması lazımdı, yapamazdı, yapamazdı çünkü ona her bakışında babası gelirdi aklına. Küçücük bir çocuktu ama asla yaşını belli etmezdi, hep olgunca davranırdı ve artık Yalın buna dayanamaz olmuştu. Kardeşi küçük gibi olsun istiyordu, ona bakması gerektiğini bilsin istiyordu. Ama kardeşinin ayaklarının üzerinde durabileceğini de biliyordu.
Ardel'in saçlarını okşadı, pamuktan olan saçlarını öptü hem de doya doya. "Ardel ben biliyorum sen çok iyi bir çocuksun, benim için her şeyi yaptın. Ama.. ama ağabeyciğim artık dayanamıyorum.. yaşadığım baskılara dayanamıyorum." Hıçkırıkları gökleri inletecek şekildeydi bütün bedeni titriyordu. "Gitme zamanım geldi Ardel. Özür dilerim.. Eğer beni özlersen diye yatağımın altına tonla mektup koydum, her doğum gününde ve her beni özlediğinde onları açabilirsin." Göz yaşlarını sildi, yüzüne bir gülümseme koydu. Elindeki silahın kabzasını tuttu. Kardeşine bakamadı.
Son sözleri tekrardan özür dilemek oldu. Bir yaprak gibi olan bedeni herhangi bir rüzgarla uçacak gibiydi. Ve de bir rüzgarla uçtu. Silahını kafasının hizasına getirdi, son kez kardeşine baktı. "Armağan'ı bul ağabeyciğim. Bu silahı hiçbir zaman yanından ayırma bu babamızın silahıydı.." Tekrardan gülümsedi ve tetiği çekti. Kanlar içinde yere yığıldı, Ardel bakakaldı, ağlayamadı, tepki veremedi. Yerde yatan Yalın'a baktı. "Armağan'ı bulacağım, intikamınızı alacağım.." Abisinin bedeninin önünde diz çöktü, ellerini avuçlarının arasına aldı.
"Annem gibi öpüyorum elini, hani anlatırdı ya senin küçüklüğünü. Bebekken uyumazmışsın o da seni sakinleştirmek için ellerini öpermiş." İstemeden gülümsedi çocuk. "Seni seviyorum abi. Seni çok seviyorum." Yalın, Ardel için bir çınar görevini görürdü. Ne zaman korksa, üzülse onun himayesi altına girerdi. Bir dağdı o, bir evdi bazen bir baba. İstersen arkadaşın olurdu, kısaca her şeyiydi. "Hani dağlar yıkılmazdı abi? Neden yerdesin?" Kendi dağına baktı, onu koruyup kollayan her türlü kötülükten sakınana baktı. Son bakışıydı.
Avcunun içindeki kocaman eli öptü. "Anneme de babama da iyi bak olur mu? Sizin intikamınızı alınca yanınıza geleceğim merak etmeyin." Küçücük bir bedene yakışır mıydı böyle ağır laflar? Yakışmazdı. Ama bu çocuğun çektikleri küçücük bedenini bile aşardı. İşte o gün Ardel dağını kaybetti ve birçok çocuğun dağı oldu. O da birçok çocuğun hayallerini süsleyen Ardel Abisi oldu. Ve o günden sonra Ardel, abisi gibi biri oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanat
JugendliteraturBizler bir satranç piyonuyduk. Oyundan farkımız yoktu çünkü bizleri yönetenler vardı. Eksiklik parada değildi yahut sözde de değildi, belirli bir grup vardı herkesi yöneten ve biz de bir gün herkesin içine girdik. Bizler, onlar için sadece tebaaydık...