Bizler bir satranç piyonuyduk. Oyundan farkımız yoktu çünkü bizleri yönetenler vardı. Eksiklik parada değildi yahut sözde de değildi, belirli bir grup vardı herkesi yöneten ve biz de bir gün herkesin içine girdik.
Bizler, onlar için sadece tebaaydık.
_______________________________________Büyümekle acılar son bulmuyordu, büyümekle geçmişi unutamıyordun. Aksine karşına daha büyük engeller çıkıyordu, yaş büyüdükçe alman gereken kararlar artıyordu. Geçmişi unutamadan gelecek sancılarını hissediyordun. Zamanı şimdiye göre yaşayamıyordun. Ben insan mıydım? Yoksa onlar için yönetilebilecek bir robot, piyon veya köle miydim? Şekilden şekle girmiştik. Niye girmiştik? O bir grup insan için mi? Evet, o küçümsenen ama karşına çıkınca seni yaşatmayan o bir grup insan için.
Dazai'nin de dediği gibi 'İşte bu noktada aklıma soytarılık geldi.'
Yapacak başka bir şeyim yoktu eğer kimsenin piyonu olmazsam benim de oyunda bir yerim olmayacağını düşündüm.
Oyuna girmek için soytarımı kullandım. Ve sanırım başarılı da oldum.
"Hey Ardel? Bakar mısın?" Nazikçe kadınsı bir ses yükseldi arkamdan. Dönüp yüzüme bir duvar ördüm, bütün öfkemi ve kinimi bir kenara bırakıp insanların olmamı istedikleri kişi oldum. "Merhaba, tanıdık geliyorsun tanışmış mıydık?" Bu konuşan da ben değildim, insanların yüzlerini asla unutmazdım. İsim hafızam pek yoktu ama bir kişinin yüzünü gördüğümde hemen o kişinin kim olduğunu hatırlardım.
"Geçenlerde bir partide tanışmıştık hatırlamadın mı? Kubilay'ın arkadaşı." Güldü. Hislerime göre onu tanımamam üzmüştü, ellerini birbirlerine kenetleyip parmaklarıyla oynadı, dudağı hafiften büzülmüştü belli etmemek için tebessüm kondurmuştu. Belliydi üzüldüğü.
"Kubilay... o gün çok kişiyle tanışmıştım, bekle ismin dilimin ucunda." Yasemin, söylediğine göre ismini babası koymuştu. Annesiyle ilk çıkmaya başladığı sıralar aldığı çiçeklerden biriymiş. Sonrasında bir kızı olursa adını Yasemin veya Gonca koymak istemiş. Annesi Gonca değil Yasemin olsun deyince bunda karar kılmışlar.
"Şey.. Melisa?" Kız gülümsedi. Kenetli parmaklarını birbirinden ayırıp yüzüne düşen tutamı kulağının arkasına itti. Çünkü yüzünü ön plana getirmek istedi. Bir nevi 'Melisa benden çirkin, beni gerçekten onla mı kıyasladın?' dedi. "Melisa arkadaşım, ben Yasemin. Nasıl unuttun?" Nasıl unutabilirim dimi. Prensesimizin babası çok ünlüydü keza annesi de. Ailesinin ünlü ve paralı olması bu kızı nasıl etkilemişti? Her neyse umurumda değil.
"Üzgünüm Yasmin, bir arkadaşımla buluşacaktım sanırım geç kaldım. Daha sonra konuşalım." Geri geri yürüyüp kıza istediğini verdim. "Yasemin." İsmini yanlış telaffuz ettiğim için sinirlendi. "Aynı şey değil mi zaten?" Gözlüğümü takmadan önce gözümü kırptım, ellerimi cebime yerleştirdim ve kızdan uzaklaştım.
Neden mi böyle yaptım?
Bazen çoğu insana ders vermek gerekirdi, benimse işim buydu. Elveda Yasmin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanat
Teen FictionBizler bir satranç piyonuyduk. Oyundan farkımız yoktu çünkü bizleri yönetenler vardı. Eksiklik parada değildi yahut sözde de değildi, belirli bir grup vardı herkesi yöneten ve biz de bir gün herkesin içine girdik. Bizler, onlar için sadece tebaaydık...