i always wanna die, sometimes

154 11 9
                                    

tw: intihara değinme

-


''Katlarda kimse kalmadı, kapıları kilitleyin!''

Ekiplerin başındaki kişinin kantine inip duyuru geçmesiyle görevlilerden biri bahçeye çıkan kapıya, diğeri ise kantini katlara bağlayan kapıya yönelmişti. Kalabalıktan sesler yükseliyor, ortamın gerginlik seviyesi her geçen saniye biraz daha artıyordu. Çok geçmeden bir anons daha gelmişti.

''Öğretmen arkadaşlar öğrencilere üst araması yapmaya başlayabilir. Lütfen kimse zorluk çıkarmasın.''

Grup bir anda oturdukları yerden ayağa kalkmış, herkes birbirine 'ne yapacağız' tarzı bakışlar atmıştı. San'ın gözleri ise kilitlenmek üzere olan kapıda takılıydı. Kalbiyle verdiği savaşı beyninin kazanmasıyla arkadaşlarına dönmüş, vakit kaybetmeden konuşmuştu.

"Arka kapıyı kapatmadılar daha, ordan yukarı çıkarsam bulurum ben Wooyoung'u ama kapının başında görevli dikiliyor. Birinizin oyalaması lazım,"

"Tek sorun oyalamak olsa amına koyayım. Belki tüfekli adam dolaşıyor okulda, ne demek ben bulurum Wooyoung'u? Vahiy mi inecek sana yeri?" Seonghwa'nın azarlayan tonu belki de haklıydı ancak şuan sadece San'ı daha çok gaza getiriyordu.

"Arkadaşın belki yukarda can çekişiyor ama daha iyi bir fikrin varsa seve seve dinlerim hyung, vakit bol nasıl olsa değil mi amına koyayım?"

San'ın gergin ifadesine sadece derin bir nefes almakla yetinen Seonghwa, başka birine dönüşmüş gibi konuşmaya başladı. "O zaman ne yapıyoruz biliyor musunuz? Ben ve Jongho görevlinin dikkatini dağıtırken San, Yunho ve Yeosang yukarı çıkıyor. Hongjoong ve Yeosang tedbir amaçlı sürekli konuşma halinde kalacak. Mingi de,"

Herkesin Mingi'ye dönmesiyle Mingi gözlerini devirip konuştu. "Ben de size destek olacağım. Yani ben burdan olacağım siz de hissedeceksiniz, falan filan. On numara plan hadi gidin şimdi." Mingi San'ın sırtına destek verircesine vurmuştu.

Herkes kafalarını sallamış, Jongho ve Seonghwa kapıda dikilen görevliye doğru ilerlemişlerdi. San'ın içi Seonghwa'nın konuşmasından beri rahat değildi, sonuçta yukarıdaki herkesi bulmak dakikalar önce onun göreviydi ve dönüp Wooyoung'u tek başına araması gerektiğine inanıyordu. Daha Wooyoung'un yukarda ne hâlde olduğunu bilmeden diğerlerini de riske atmayı hiç istemiyordu. Seonghwa ve Jongho çoktan görevliyi oyalamaya başlamışken San; Yunho ve Yeosang'ı durdurdu.

"Beyler, gelmeyin siz, ben dikkatli olurum yeterince. Bir de size bir şey olursa dayanamam. Lütfen,"

"Sana bir şey olursa biz de düğün yaparız zaten değil mi amına koyduğum? Yürü konuşma sik sik," Yunho San'ı geçip yürümüş, Yeosang da San'ın yanından geçerken 'ciddi olamazsın.' bakışı atıp Yunho'ya yetişmişti. San arkalarından sadece iç çekebilmişti.

Seonghwa Jongho ekiplerle konuşurken tedirgin bir suratla Sanlara dur işareti yapmış, fısıldayarak Mingi'yi çağırmıştı. Kendisini çağırdığını anlamadığı için birkaç saniyelik cebelleşmenin ardından Mingi Seonghwa'nın yanına koştu.

"Lan sıkıntılı mısın amına koyayım sabahtan beri gel diyorum, inadına yapar gibi ben mi diyorsun. Mingi şurdan bi çıkalım beynine baktırmaya kendi ellerimle götüreceğim seni," Seonghwa Mingi'yi köşeye çekerek fısıldadı.

"Ne bileyim hyung vermedin görev bende milleti izliyordum. Ne yapacağım ben?"

"Oğlum her yer görevli kaynıyor, bölüşmemiz lazım ki bizimkiler aradan geçerken gözükmesin. Sen Jongho'nun konuştuğunu al, biz az öteye gidiyoruz. Adamın kafasını sikebildiğin kadar sik. Anlaştık mı?"

öpücükleri silme, ateez (yarı texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin