yeah, you're my medicine

141 14 2
                                    

medyayı hongjoong kulaklığını taktığında açıp sonraki bölümde de devam ettirmenizi tavsiye ediyorum <3

-

Günün çoğunda aynı sınıflarda olmalarına rağmen aralarında hiçbir konuşma geçmemişti dün. Hongjoong Seonghwa'nın rahatlığına sinirlenip ders sırasında yazmıştı ona, ondan sonra da hiç dönüp onun tarafına bakmamıştı. Seonghwa'nın ara ara ona baktığını hissedebiliyordu ancak bu onun sadece sinir kat sayısını arttırıyordu.

Seonghwa'nın ona yaptıklarından dolayı sinirliydi, ancak Seonghwa'nın kendisine daha çok sinirleniyordu çünkü dönem ortasında böyle ani bir karar alması sadece zararınaydı. Zaten son sınıflar arasında derece yapmış, hocaların gözdesi öğrencilerden biriydi ve bir anda alanını bambaşka bir şeye çevirmesi onun için her şeyin baştan başlayacağı anlamına geliyordu. Kısacası anlık bir şey değildi ve sebebinin sadece onu kötü hissettirmek olma olasılığını saçma buluyordu Hongjoong.

Seonghwa düne nazaran bu sefer hocadan erken gelmiş, aynı yerine oturmuştu. Biraz durgun görünüyordu, en azından kaçamak bakışlarla Hongjoong'un anladığı buydu. Sınıftaki birkaç kişi onu kendi aralarına çağırdığında o nazikçe reddediyor, kendi resmine dönüyordu. Aradaki mesafe yüzünden Hongjoong onun ne çizdiğini göremiyordu ancak Seonghwa'yı en son ne zaman bu kadar odaklanmış gördüğünü de hatırlamıyordu.

-

''Geçen haftadan önceki hafta böyle yaparsan daha iyi olur demiştiniz, onu dikkate alarak devam ettim ama-"

"Dedim de ben bunu mu kastettim evladım? Kaç ay oldu sınıfa geleli, bi çizgin var onun dışına çıkmıyorsun. Geri kalıyorsun Hongjoong," Hoca eliyle resmi işaret ederek küçümser bir bakışla Hongjoong'a döndü. "Bu mu?"

"Elimden gelenin en iyisini yapıy-"

"Bu mu en iyisi?"

Hongjoong resmine bakarak nefes verdi ve üst dudağını dişledi, gözlerinin dolmasını yavaşlattığını düşündüğü yöntemlerden biriydi. Son kez hocasına baktı ve defterini aldı. "Daha çok çalışacağım."

Hoca çalışmasını göstermesi için sonraki öğrenciyi çağırdığında, Hongjoong defterini kapatıp sırasına yöneldi. Dünyası başına yıkılmış, başı da öne eğik şekilde sırasına ilerlerken, Seonghwa'nın onun sırasının önünde oturan biriyle konuştuğunu fark etmemişti. Hongjoong sırasına oturduktan saniyeler sonra ise Seonghwa da kalkıp kendi sırasına yöneldi.

-

Haftanın son günü sonunda gelmişti. Hongjoong'a 5 yıl gibi gelen bu 5 günlük süreçte Seonghwa çoktan sınıftakilerle ve hocalarla kaynaşmış, her ne kadar Hongjoong hiçbirini görmemiş olsa da çalışmalarıyla övgü toplamıştı. Arada bir de Hongjoong'un tarafına bakmayı ihmal etmiyordu ama daha fazlası yoktu. İkisinden birinin diğerine bakması, sonra diğerinin de ona bakması, saliseler süren bakışma ve tekrar hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etmeleri ikili yaptıkları tek aktiviteydi. Hongjoong için bu bile yeterince sinir bozucuydu.

Sonunda zil çalmış, Hongjoong sınıftan ilk çıkanlardan biri olmuştu. Koridordaki dolabına yönelip kitaplarını sanki yük taşıyormuş gibi ağır ağır yerleştirirken bir yandan da tarih dersine sövüyordu. Bilerek yapılmış gibi cuma günleri son iki saatleri tarihti ve bir ayağı huzurevinde olan hocasıyla asla çekilmiyordu.

İçinden tam içli içli söverken bir anda tarih hocasının yanında başka bir hocayla sohbet ederek arkasından geçmesiyle Hongjoong kafasını çevirip gittikleri yöne baktı. İyi insan lafın üstüne gelirdi ancak bu kadar sövüşe gelmemeliydi. Hongjoong dolabına geri dönecekti ancak, ilerideki ufak grup o an için daha çok dikkatini çekmişti.

öpücükleri silme, ateez (yarı texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin