i miss you on a train

165 10 7
                                    

tw: intihara değinme

-


Yunho hayatının en güzel gününü geçirdiğine yemin edebilirdi.

Hafta sonu gelene kadar aklına gelmeyen senaryo kalmamış, Maya'yla sonunda buluştuklarında ise sanki hepsi uçup gitmişti kafasından. Tüm günü beraber geçiren ikili en sevdikleri yerlerde yemiş, sahil boyunca dolaşarak aralıksız sohbet etmişlerdi. Bazen biri şaka yapıyor, diğeri dakikalarca ona gülüyordu. Aslında normal olanı buydu, aralarındaki bağı yıllar bile eskitememişti. Ancak Yunho'nun kafasından çıkmayan konu bir türlü açılmadığından Yunho doğru dürüst rahatlayamıyordu.

Tam karşılarında kendini yavaşça denizin arkasına saklayan güneş, sadece kayalıklarda oturan ikisine yansıyordu sanki. Yunho ortamın tadını çıkarmak yerine Maya'yı izlemeyi seçmişti. Zaten bu şekilde de yeterine tadını çıkarıyordu, onu izlemek her şeye tercih edeceği aktivitelerden biriydi.

Maya güzellik algılarına kusursuz bir şekilde uymuyordu. Minicik, hokka bir burnu, her noktası pürüssüz bir cildi veya günün her saati parlayan ipek gibi saçları yoktu. Maya'nın çalışmayı son güne bıraktığı sınavları yüzünden mora kaçan gözaltları, ufak tefek sivilce izleri ve şakağında sadece yakından bakıldığında belli olan bir yara izi vardı. Hayatı boyunca güneşten kaçmış gibi soluk, bembeyaz teni; kaşlarına karışan perçemleri, boyun hizasında birbirine girmiş siyah bukleleri vardı.

Kendisinde birçok şeyden memnun olmayan Maya'nın aksine, Yunho için bunların hepsi güzellik tanımının çok ötesindeydi. Ne zaman Maya geç saatlere kadar uyanık kalsa onu yarın çalıştıracağına söz vererek yatırır, kendisi sabahlara kadar sınava çalışırdı. Maya'nın nadir olan ağlamalarında sessiz kalarak ona sarılır, sayamayacağı kadar çok defa yara izinden öperdi. Şuan neredeyse kaşlarını geçen perçemlerini bir seferinde Yunho kesmişti. O sırasında Yunho'ya sarılmış uyurken Yunho tek tek biribine girmiş buklelerini ayırırdı. Lisenin ilk zamanlarıyla şuanki Maya'yı karşılaştırırsanız Yunho'ya göre hiçbir fark yoktu, ancak Maya böyle hissetmiyordu.

"Maya biz," Yunho derince bir nefes alıp verdi, göğsü şişip ardından küçülmüş, gözleri denizin üzerinde bir noktaya sabitlenmişti. Söyleyecek birçok şeyi vardı ancak nasıl toparlayacağını, nasıl başlayacağını bilmiyordu. "Biz çok mutluyduk. N'oldu bize?"

"Sen çok mutluydun Yunho," Yunho'nun aksine bu sefer Maya gözlerini onun üzerinde sabitlemiş, son defa bakıyormuş gibi ancak sakin bir şekilde Yunho'yu inceliyordu. "Bize bir şey olmadı, ben çok yoruldum.''

"Bir şey mi yaptım?" Yunho Maya'ya döndü. Onu incitmek yapmak isteyeceği son şeydi, ancak haftalardır kendine sorduğu soruların içinden çıkamaz hale gelmişti. Elinden oyuncağı alınmış ama ağlayamayan bir çocuk gibi Maya'ya bakıyordu. "Bir şey mi dedim Maya ne bileyim. Arkadaşlarının yanında, bizimkilerin yanında, yalnızken... Rahatsız olacağın bir şey mi yaptım, soğudun mu benden, hiçbir şey bilmiyorum Maya."

Yunho birkaç saniye Maya'nın cevap vereceği umuduyla duraksadı, ancak Maya ani gelen sözler karşısında ne diyeceğini bilemiyordu. Yunho ise içini boşaltmış gibi öncekinden çok daha sakin duruyordu.

"Maya ben ne yapmalıyım bilmiyorum. Biz beraber miyiz değil miyiz bilmiyorum, benden nefret mi ediyorsun bilmiyorum. O gün,'' Yunho sinirle dudaklarını yaladı. ''O gün neden öyle bir şeye kalkıştın bilmiyorum. Hayatımın en güzel günlerinden birini geçiriyorum ama yarın benimle olacağın belirsiz," Yunho kafasını tekrar denize çevirmiş, kısık gözlerle batmak üzere olan güneşe bakıyordu. Bir çift gözün ise hâlâ üzerinde olduğunu hissediyordu. Dünya üzerinde en çok sevdiği bir çift göz.

öpücükleri silme, ateez (yarı texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin