''Hava karardı dönelim mi? Soğudu da sanki biraz,''''Ne o, üşüdün mü?'' Yanında hafifçe titreyen çocuğa karşılık alayla konuştu San.
''10 derece ve sahildeyiz, yanmamı mı bekliyorsun gerizekalı?'' Wooyoung sinir olmuş bir ifadeyle elleri cebinde, dizleri titrerken San'a bakıyordu.
Onun aksine San'ın yüzünde minik bir gülümseme vardı. Hafif hafif esen rüzgar kapüşonunun içinden saçlarını dalgalandırırken konuştu. ''Yarış?''
''Kaç yaşına geldik San,''
''Olsun,'' San Wooyoung'un gözüne düşen perçemini hafifçe kulağının arkasına attı. Biraz onu inceledi, fısıltıya yakın bir tonda konuştu. ''Ne olacak?''
Wooyoung sesi beyninde yankılanacak bir şekilde yutkundu. Daha sonra yerden birkaç ufak taş aldı, ellerinden destek alarak yavaşça ayağa kalktı. ''Kaç saattir oturuyoruz? Götüm ve adını bilmediğim başka taraflarım uyuşmuş.'' Elindeki taşları birer birer karşılarındaki denize fırlatmaya başladı.
San telefonunu kontrol etti, esneyerek konuştu. ''Çok saattir, okuldan beri dışardayız.''
''Gel de eve intikal edelim o zaman,'' Wooyoung elindeki taşlar bitince kafasını hala yerde oturan San'a çevirdi, sırıtarak konuştu. ''Hiç de gidesin yok.''
San Wooyoung'a bakarak cık sesi çıkardı. ''Hiç yok.''
''Yat burada?''
''Yatarım.''
''Gel hadi, üşütürsün.'' Wooyoung sırıtmasını durdurmadan elini San'a uzattı. San'da ağırlığını vermeden, ancak elini sıkıca tutarak ayağa kalktı. Biraz arkalarında ağaca yaslanmış bisiketlerine doğru yürüdüler.
San yaklaşınca adımlarını biraz daha hızlandırmış, çantasını da takarak ondan önce binmişti bisikletine. Durduğu yerde pedallarını çevirerek konuştu. ''Eve kadar yarışıyoruz. 'San ben yoruldum, ay San bu sayılmaz' yok. Adam gibi sür her seferinde aynı boku yiyorsun.''
Wooyoung sırıtışlarının arasında dudaklarını yaladı. ''Kaybedene ne olacak?''
Bu sefer sırıtan taraf San'dı. ''Ona da yolda karar verirsin.''
Ve daha Wooyoung'un bisiklete binmesini beklemeden sürmeye başladı.
''Lan? Bana diyorsun kendin hile yapmadan kazanamıyorsun amına koyayım,'' Wooyoung hızla bisikletine binmiş, peşinden gitmişti. Ona seslenmeyi de unutmadı. ''Yavaş sür orospu çocuğu!''
-
''Al işte, boşuna mı hız yapma diyorum ben sana. Kalpten gideceksin amına koyayım şu haline bak.'' Wooyoung bir kilide, bir San'a bakarak anahtarı sokmaya çalışıyor, bir yandan da onu azarlıyordu. Kendisinin aksine nefes nefese kalan San kapının kenarına yaslanmış, gülerek onu izliyordu.
''Cezanı düşündün mü? Ben düşündüm senin yerine,'' Nefesi biraz daha düzene giren San nazikçe anahtarı Wooyoung'dan almış, kapıyı kendisi açmıştı. ''Hafta sonuna girdik, kahvaltı sende yarın. Ben bir güzel zıbaracağım,''
''Hayhay,'' Wooyoung da San'la birlikte içeri girmiş, yorgunca çantasını kenara bırakmıştı. ''İşime gelir.''
''Doğru ya, seni alan yaşadı desene.'' San kendini salondaki koltuğa sırtüstü atmış, küçük yastıklardan birini göğsüne almıştı. Aklına gelen şeyi düşünmeden ağzından kaçırdı. ''Sunyeon n'apıyor?''
San'a sırtı dönük bir şekilde sürahiden su dolduran Wooyoung bir anlığına duraksamış, sonra suyu doldurup arkasına dönmeden konuşmuştu. ''İyi, ne yapsın.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
öpücükleri silme, ateez (yarı texting)
Fanfiction"hep 8'dik biz. hiçbir zaman 7 olmadık, 6 olmadık, 9 olmadık. 0 olduk ama. ben kimliğimi kaybettim o gün." • • • ateez high school au, çoğunlukla texting. kitabın adı "don't delete the kisses" adlı şarkıdan geliyor. anlamından kısaca bahsedecek olur...