tw: intihara değinme
-
Yılın mümkün olabilecek en yağışlı ve soğuk gününde; kütüphane çıkışı yürümeyi seçmişti Wooyoung, aptallık yaptığını kendine tekrar ede ede.
Bu yaşına kadar gün içinde asla evde duramayan, sürekli buluşmalar ayarlayıp arkadaşlarını dışarı çıkmaya zorlayan Wooyoung, yaklaşık son bir yıldır bunun tam tersi bir hayat yaşatıyordu kendine. Ailesi, arkadaşları, en çok da kendisi bunun farkında olmasına rağmen ne onları dinliyor, ne de kendince bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Şimdi, neredeyse hiç arkadaşı kalmamışken bu durum daha da artmış, haftalarca dört duvar arasına kendini sıkıştırmıştı.
Grubu dağılmıştı, son bir ayda sadece Yeosang'la konuşabilmişti ama ikisi de aralarındaki soğukluğu fark ettiğinden konuşma ne olursa olsun birkaç saniyeyi geçmiyordu. Seonghwa ve Jongho onu tanımıyormuş gibi yapıyor, o Hongjoong'un yanına gitmeye çalıştığında Hongjoong anında ortadan kayboluyordu. Yunho ve Mingi'den ise açıkça kendisi çekiniyordu.
Ve San'a gelirsek.
Son konuşmalarının arasından o kadar da uzun bir süre geçmemesine rağmen çok özlüyordu onu. Zaten nadiren ortak dersleri olduğu okulda onu hiç görememeye başlamıştı. Gözleri belki de en çok - yanına gidip selam vermeye bile cesareti olmadığı halde - onu arıyordu. Ona dokunamasa, onunla konuşamasa bile iyi olduğunu bilmek istiyordu. Gördüğü kadarıyla San sadece derslerine giriyor, sonra da ortadan kayboluyordu. Arada bir takımın antrenmanlarını izlemeye gidiyordu Wooyoung, ancak fark edilmek istemediğinden birkaç dakikadan fazla da kalamıyordu.
Kendine neden hala bunu yaptığını soracak olursanız, hiçbir cevabı yoktu. Ufak tartışmalarına, hatta bazı zamanlar günde birkaç kez olanlara ikisi de alışmıştı. Ancak son zamanlarda yaşananlar sanki öncekilerle birleşip ikisine de yük gibi bindiğinden, konuşmaya bile çalışmadan aralarındaki bağı koparmışlardı. San'ı bilmiyordu, ama Wooyoung; belki içindeki, San'la o gün ilk kez konuşan Wooyoung, onu fazlasıyla özlüyordu.
Birkaç gün öncesinde San, buluşmak istemişti.
Wooyoung'a o günün yaşanma fikri bile çok uzak geliyordu, yapamazdı. Kafasında ona söylemek için birkaç şey bile uydurmuştu. Sadece günü kurtardığının farkındaydı, hatta bunu San'ın da fark ettiğini biliyordu. Ancak elinden başka bir şey gelmiyordu Wooyoung'un, gelmesini istemiyordu.
Buna bariz alışmıştı; San'ın hareketlerinden kendine pay çıkarmaya, onları yorumlamaya... San'ı yıllar boyunca fazlasıyla gözlemleme imkanı bulmuştu ama her seferinde kendi düşüncelerine yenik düşüyordu. San'ın onu tek başına bırakacağı, tüm arkadaşlarına karşı soğutacağı fikri Wooyoung'u bitiriyordu. Kendisi San'dan uzaklaşırken, San'ı bir daha göremeyecek olmaktan korkuyordu. Hoş, ortada ne arkadaş kalmıştı, ne de bırakıp gidecek bir San.
Gittikçe kararan havayla beraber daha çok üşüyordu ama durmaya niyeti yoktu. Nereye gittiğine dair de bir fikri yoktu, sadece yürüyordu ve kulaklığındaki müzik yağmur seslerine karışıyordu.
Ara sokakların birinden çıktığında nehre kadar geldiğini fark etti. Dürüst olmak gerekirse kendine şaşırmıştı, yürümekten nefret ederdi Wooyoung. Yağmur biraz daha çoğalmadan geri dönmek yerine birkaç adım daha ilerledi ve köprüye çıktı. Normalde iğne atılsa yere düşmeyecek olan bu köprü, belki de hava yüzünden çok az kişiyi taşıyordu üstünde. Ve kalabalık ortamlardan enerji alan Wooyoung, ilk defa az kişi olduğuna sevindi o gün.
Köprünün ortalarında bir yerde durup kollarını kenarlara yasladı. Yağmur hâlâ devam ediyordu ancak beklemediği bir şekilde azalmış, rüzgar da biraz dinmişti. İçi hala biraz daha üşüyordu Wooyoung'un, hasta olacaktı ve nefret ederdi eve kapanmaktan- ancak tabii, buna alışıktı. Endişelenecek bir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
öpücükleri silme, ateez (yarı texting)
Fanfiction"hep 8'dik biz. hiçbir zaman 7 olmadık, 6 olmadık, 9 olmadık. 0 olduk ama. ben kimliğimi kaybettim o gün." • • • ateez high school au, çoğunlukla texting. kitabın adı "don't delete the kisses" adlı şarkıdan geliyor. anlamından kısaca bahsedecek olur...