''Ben durur muyum? Siktiri çektim tabii ki. Kahpelerle işim olmaz beyler,'' Mingi az önce dünyanın en önemli şeyini anlatmış gibi şekilden şekle girmiş, daha sonra da şapırdatarak çayını yudumlamıştı. Kalbinin kırıldığı ortadaydı ancak havalı gözükmek için elinden geleni yapıyordu. Olaya hala anlam veremeyen diğerleri ise sorgular şekilde onu dinlemiş, Yunho ve Jongho'nun yemek sesleri dışında sessiz kalmışlardı.
''Bro şimdi, yanlış anlama da,'' Ağzındaki yemekler yüzünden dediklerinin yarısı anlaşılmayınca Seonghwa hafifçe Yunho'ya vurdu. ''Pardon hyung,''
''Neyi yanlış anlayacağım lan? Bitti diyorum beyler, gösterdi gerçek yüzünü. İstediği kadar yalva-''
''Mingi bi' tık abartıyon sanki lan,'' Hongjoong'un bacak bacak üstüne atmış haliyle kahvelerdeki elit dayılardan farkı yoktu. ''Öptü falan demedin mi oğlum? O kadar da ileri gitmez sanki,''
''Aynısını düşündüm hyung ama bu mal olayı götünden anlamakta ısrarcı,'' Yeosang ağzına Jongho'nun patateslerinden atarak konuştu.
''Lan ben günlerdir ne diyorum zaten, kızı niye dinlemedin sen yarrağım?'' Yunho sağından yine hafif bir yumruk yemiş, bu sefer sessiz kalmamıştı. ''Hyung kraliçe elizabeth misin sende amına koyayım? Bak kulağının dibinde şapırdatırım on gün duyamazsın,''
''Asmr deniyor ona malın doğurduğu,'' Seonghwa klasik iğrenir ifadesiyle Yunho'ya bakmış, sonra tekrar normale dönüp yanağından makas almıştı. ''Doğru söylüyor Mingi, niye dinlemiyorsun kızı? Hayır bayıldığımdan da değil; depresyona girer ders çalışmayı falan salar belki, benim yolum açılır. Ama sen de harika durmuyorsun yani şuan.''
''Gurur yapıyor anlamadınız gitti.'' Jongho ağzını sildikten sonra arkasına yaslandı. Elleri göbeğinde, doblocu enişteleri andıran tipine Yunho bakış atıp sırıtmıştı. Jongho da fark edince kendine bakmış, sonra ona göz kırpmıştı.
"Ne gurur yapacağım lan? Kaşar gurur mu bıraktı? Bi özgüvenim vardı toza dumana karıştı beyler, uçup gitti. Ben artık kendimi tanıyamıyorum," Atarlı atarlı konuştuktan sonra Mingi yanında oturan Wooyoung'un başına vurmuş, hafifçe sıçrayarak ona dönmesini sağlamıştı. "Çıkar sende şu kulaklığı amına koyayım, önemli bir şey anlatıyoruz."
"Ya ne kızıyorsun? Kulağım sende zaten hayatımın anlamı," Wooyoung kulaklıklarını boynuna indirmiş, Jongho'nun patateslerinden alıp Mingi'nin ağzına atmıştı. "Burada 6 tane has orospu çocuğu var, Youra gibi kusursuzlara bırakmayız seni."
"Bu şimdi iyi bir şey mi dedi kötü bir şey mi amına koyayım?" Yunho dilini ağzında gezdirerek konuşmuş, kaşlarını çatarak Wooyoung'a bakmıştı. Mingi hariç diğerleri ise çoktan gülüyordu. Daha sonra Mingi herkese 'ciddi misiniz?' bakışı atmış, herkes tekrar yalandan somurtmaya başlamıştı.
''Oo, yüzünüzü gören cennetlik.'' San da kantinde aralarına katılınca grup tamamlanmıştı. Masalarına gelince hafifçe Wooyoung'un başından öpüp çaprazına oturdu, ardından herkese tek tek göz atıp parlayan gözlerle konuştu. ''Kime sövüyoruz?''
''Karıma,'' Mingi dalga mı ciddi mi belli olmayan bir tonda konuşup dramatik bir şekilde uzaklara baktı.
''Karına sıça-''
''Senin ananı sikerim,'' Mingi saniyesinde rolden çıkıp San'a dönmüş, Jongho'nun patateslerinden birini ona fırlatmıştı. Grubun geri kalanı önce kendini tutmaya çalışmış, sonra kahkaha ve püskürme sesleri birbirine karışmıştı.
''Sövüyoruz dedin lan, ben ne yapayım?'' San da yakınarak diğerlerinin kahkahasına katılmıştı.
''Sövmüyoruz kimseye. Konuyu kapatıyoruz adam gibi oturuyoruz,'' Mingi söylendikten sonra sesli bir şekilde sandalyesini itip ayaklandı ve kantine yöneldi, 4. çayını almaya gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
öpücükleri silme, ateez (yarı texting)
Fanfiction"hep 8'dik biz. hiçbir zaman 7 olmadık, 6 olmadık, 9 olmadık. 0 olduk ama. ben kimliğimi kaybettim o gün." • • • ateez high school au, çoğunlukla texting. kitabın adı "don't delete the kisses" adlı şarkıdan geliyor. anlamından kısaca bahsedecek olur...