doktorun ağzından çıkan sözlerden sonra katsuki uyuşmuş hissetti. tepki veremiyordu bile.
orada öylece durmuş, birinin bunun bir eşek şakası olduğunu söylemesini bekliyordu.
ama bu gerçekti. ve acı gerçeği nefesi kesilecek derecede şiddetli hıçkıran izuku ona hatırlattı.
hayata geri dönüp yeşilliyi kendine çekerken içinden küfretti. kahretsin. izuku durdurulamaz şekilde şiddetle ağlıyordu.
annesine göz attığında onun da kendisiyle aynı olduğunu gördü. inançsız gözlerle doktora bakıyordu.
tepkileri de aynı oldu. üzüntüsü öfkeye dönüşen mitsuki, gözyaşlarıyla doktora bağırmaya başladı.
"hanımefendi lütfen-"
"BANA YALAN SÖYLEME!" sarışın kadının sert sesi koridoru çınlattı. "MASARU'NUN HİÇBİR ŞEYİ YOKTU!"
"kalbinde sorun var. hanımefendi tekrar ediyorum lütfen sakin olun, yoksa size sakinleştirici vurmak zorunda kalacağız."
eşini kaybetmiş kadının acı çığlığı kesildi. doktoru iterek ameliyathaneye girmeye çalıştı. birkaç görevli ve doktor onunla baş ederken katsuki'nin gözleri manzarayı dehşete düşmüşçesine yutuyor, kolları tanık olmaması için diğer genci göğsüne bastırıyordu.
izuku'nun hıçkırıkları ve kesik nefesleri göğsünü delip geçerken daha sıkı sarıldı.
annesinin çığlıkları yankılanırken daha sıkı sarıldı.
her şeyi unutabilirmişçesine sımsıkı sarıldı yeşilliye ve hepsinin kötü bir rüya olmasını umdu.
eve nasıl geldiklerini hatırlamıyordu. tek bildiği annesinin hastaneden ayrılmayı reddettiği ve onların yalnız kalmamak için komşularına geldikleriydi.
"acınız için çok üzgünüz katsuki." kaito-san uzanıp ellerini tuttu. sarışın onun samimiyetini ve acısını gözlerinden okuyabiliyordu.
boğazı kurumuşçasına karşılık veremedi ve başını sallamakla yetindi. kadın ikisine misafir odasında hazırladığı yatakları gösterdi, ısrarla bir şeye ihtiyaçları olursa gelmelerini tembih etti.
izuku'ya sarıldığında artık ağlamamak için dudaklarını ısıran genç, kendine engel olamadı. bu sefer sessizleşen hıçkırıkları sahneye şahit olan iki kişinin de kalbini kırdı. kaito-san kendi gözyaşlarını silip çocuğa sıkıca sarılırken katsuki tırnaklarını avucuna geçirdi.
güçlü olmak zorundaydı. izuku için, ailesi için.
karanlık odada baş başa kaldıklarında ikisinin de ağzından tek kelime çıkmadı. ayakta öylece birbirlerine baktılar, katsuki sabahtan beri tutmaya çalıştığı bir şeylerin parçalandığını hissetti.
kaybının acısı iğrenç bir virüs gibi göğsünde çınladı ve göz pınarlarını acıttı. gücünün son demleri tükenirken bakışlarını yere indirdi.
"siktir."
"kacchan.." roller değişip izuku onu tutarken ağzından başka hiçbir şey çıkmadı. hepsinin gitmesine izin verdi. onu rahatlatan tanıdık kokuyu takip edip burada olduğunu teyit etmek istermişçesine sıkıca sarıldı.
hayat onunla dalga geçiyor olmalıydı. birkaç gün önce ne kadar mutlu olduğunu düşünüyordu ve birkaç saat ile bozmuştu hepsini.
düşünceler kafasını, gözyaşları görüşünü bulandırıyordu. ne yapacağız, annem ne yapacak? ya izuku? toparlayabilecek miyiz, eskisi gibi olacak mı? babam olmadan ne yapacağım?
bastırdığı duygularını tamamen bıraktıktan sonra, sabahtan beri defalarca kez ağlamaktan gözleri şişmiş yeşilliyi gördüğünde yeniden güçlü durma zamanının geldiğini anladı. gözlerini koluna sildi, yatağa doğru ilerledi.
"gel, inek. daha fazla ağlarsan sabah gözlerini açamayacaksın."
gözünde yaşlar yokmuş gibi sarışının sözlerine kıkırdadı izuku. yerde 2. kişi için hazırlanmış yatağı ve neredeyse reşit oldukları gerçeğini ikisi de görmezden gelerek dar alanda birbirlerine yaklaştılar.
duygusal boşluk veya ihtiyaç ; ne derseniz deyin. sabahtan beri birbirlerinden ayrı durmuyorlardı ve katsuki şu an bunu yapacak gücü kendinde bulamıyordu.
annesinin iyi olduğunu umdu. onun ne kadar güçlü bir kadın olduğunun farkındaydı ama masaru'yu ne kadar sevdiğinin de farkındaydı. hastanede haberi alınca neredeyse geçirdiği sinir krizini hatırlayarak yatakta yeşilliye daha da yaklaştı.
asla bırakmayacağım seni. sözler dudaklarından çıkmadı ama kalbi tüm dürüstlüğüyle kabullendi onları. o yüzden sen de benden uzaklaşma, izuku.
aynı şeyi düşünüyormuş gibi, diğer gencin bir eli, kıyafetinin kumaşına sıkıca sarılmıştı. izuku fazla zorlanmadan uykuya daldı, sabahtan beri kendini tükettiği için bu normaldi.
aksine, katsuki asla uyuyabileceğini düşünmüyordu. yeşillinin uyuduğundan emin olduktan sonra avucunu kendinden uzaklaştırdı, yavaşça kapıyı araladı.
kaito-san'a bunaldığını söylediğinde, kahve gözleri endişe ile büyüyen kadın yanında biri ile gitmesi için çok ısrar etti ama sarışın yalnız olmak istediğini söyledi.
isteği telefonunun sesini açması için yapılan tembihlerle kabul edildi.
dışarı çıktığında başını gökyüzüne kaldırdı. yıldızlar, ona hep belli bir tatlı çocuğun çillerini hatırlatıyordu.
nereye gittiğini bilmeden yürüdü. yeterince derin nefes alırsa göğsündeki sıkışıklığın gideceğini sanarak havayı ciğerlerine doldurdu. bomboş sokaklarda, başbaşa kaldığı düşünceleri ile yürüdü.
babası artık yoktu, güçlü olmak zorundaydı. annesi ve izuku için, daha güçlü olmak zorundaydı. gerekirse tüm acısını bir daha açığa çıkmamak üzere kalbinin en derinlerine hapsedecek, yeşillinin acısını da kabul edecekti.
beyniyle savaş içinde olan kalbi, ona babası ile özel anlarını hatırlattığında tekrar gözleri yandı. bu kadar ağlamaktan cidden nefret ediyordu ama engelleyebileceği gibi değildi.
babası hep oradaydı, annesine bir şeyi açıklamak zor olduğunda onu dinledi. anlayışla karşıladı, onu destekledi. izuku'yu almak için koruyucu aile konusunda ısrar eden oydu, izuku ilk onlarla kaldığı gün hiç görmediği babasının acısını çıkartmak istercesine sıkıca sarılmıştı masaru'ya ve hiçbiri ikisini ayıramadı.
yeşillinin niye bu kadar kahrolduğu barizdi, ikinci kez babasını kaybetmişti neredeyse.
annesi ile her kavgasını babasının nasıl ayırdığını, ortamı nasıl yumuşattığını hatırladı,
ilk kaybettiği maçında karşısına geçip ona nasıl oğluyla gurur duyduğunu söylediğini hatırladı,
bisiklet sürermeyi ona öğretmek için küçücük bisiklete binip onu güldürdüğünü hatırladı,
izuku ile ilk kavgalarında ona nasıl anlayışla yaklaştığını hatırladı,
inko'nun ölümünden sonra onun davranışları için onu nasıl takdir ettiğini hatırladı.
eski anılarla kalbi ağır gelirken içindeki savaştan sıyrılmasına başka birinin varlığını fark etmesi sebep oldu. gecenin bir yarısı bu sokakta ondan başka biri vardı.
başını kaldırdı, takım elbiseli ve bir evrak çantası ile ona bakan adamla karşılaştı. diğer elinde mavi, ışıl ışıl ışıldayan bir kolye var gibi duruyordu.
"evlat," dedi sanki bu saatte görünüşü çok normalmiş gibi.
"ikinci bir şans ister misin?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
charm | bakudeku
Fanfictionkatsuki, değer verdiklerini korumak için her şeyi göze alabilirdi. ! violence, protective katsuki ! bakudeku