üç

759 73 22
                                    

"sen benimle dalga mı geçiyorsun?"

üzüntüsü yavaş yavaş öfkeye dönmeye başlamıştı. bu adam da kimdi şimdi? hırsız falan mı?

"ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum." adam başını salladı, "sana kanıtlamama izin ver."

sarışın gencin hiçbir şey anlamamış bakışları eşliğinde devam etti.

"bakugo katsuki, annen baban ve çocukluk arkadaşın ile birlikte yaşıyorsun; yani yaşıyordunuz. baban bugün kalbindeki bir sorundan dolayı öldü. ölmeden önce yere yığıldı, arkadaşın korkudan haraket edemediği ve annen endişeden yerinde duramadığı için ambulansı sen aradın. yol boyunca ikisini sakinleştirmeye çalıştın. şimdi de arkadaşının uyumasını beklemiş, dışarıda kafanı dağıtmak için yürüyüş yapıyorsun."

katsuki'nin gözleri inançsızlıkla açıldı. sonraki hamlesi aralarındaki bariz yaş farkını umursamadan adamın yakasına asılmak oldu.

"ne sikimsin sen?" tepkisizce ona bakan adama nefretle bakıyordu şimdi. "yaşımı küçümseme eğer stalker falansan şuracıkta-"

"beni yanlış anladın, çok fevri davranıyorsun."

"bu dediklerinin ne gibi bir açıklaması olabilir pislik herif? nereden biliyorsun lan bunları?"

"dediğim gibi." sol elindeki parıltılı mavi kolyeyi kaldırdı. "sana ikinci bir şans iletmek için buradayım."

sarışın yakasını bırakmadan eline göz attı. ardından adamın gözlerine dikkatlice bakıp yalan söylediğine dair bir iz aradı. en sonunda kendinden emin tavırları ve bir yere kaçamayacağına dair düşünceleri onu bırakmasını sağladı.

"konuş." dedi. "söylediğin gibi güzel bir gün geçirmiyorum, ne diyeceksen sadede gel. sabrımı zorlamak istemezsin."

sanırım az çok anlıyorum, diye düşündü adam. neden böyle genç birinin seçildiğini..

yakasını düzeltip açıklamaya başladı.

"dediğim gibi, ikinci şans. tekrar bölmeden sonuna kadar dinle çünkü benim görevim açıklama yapmak ve ondan sonra ne olacağı tamamen sana kalmış."

kontrolün onda olduğunu hissettirmesi katsuki'nin hoşuna gitmişti, yine de en ufak şüpheli bir haraketinde adama dalmaktan çekinmeyecekti.

"hayatlarında büyük yıkımlar yaşayan kişilere, bir risk alıp bunu değiştirme şansı veriliyor." ifadesiz bakışları genci süzdü.

"bu insanların neye göre seçildiğini bilmiyorum ama elçilik yaptığım en genç kişi sensin. seni uyarmama izin ver evlat, benim görevim açıklamak olduğu için sana verilen şansı belirtmek zorundayım ama sonunda iyi bir sonuç elde etmeyeceksin."

"bana ne yapacağımı söyleme." tısladı sarışın. "anlatman gerekeni anlat ve defol git."

adam pes ediyormuşçasına başını salladı. üstelemenin faydası yoktu.

"bu." başından beri elinde olan kolyeyi kaldırdı. "tılsım, en azından onu verdiğim insanlar böyle adlandırdı. her kullandığında seni aynı zaman diliminde ama farklı şeylerin yaşandığı yere götürecek. yani babanın öldüğü zaman dilimine, ama o anda baban ölmemiş olacak."

katsuki göğsünde filizlenen çocukça umudu görmezden gelmeye çalıştı. "ya ne olacak?"

"her şey olabilir." adam bastırarak tekrar etti. "her şey; sadece dışarı bakıyor olabilirsin, kaza geçirebilirsin.. nasıl işlediğini bilmiyorum. bir tılsımı 5 kere kullanabilirsin, mantıklı düşün."

"benimle dalga geçmiyorsun değil mi?"

"hayır. tılsım sahiplerini inandırabilmemiz için onlar hakkında bilgiler veriliyor, sana onları saydım zaten."

gözleri tekrar birleşti. katsuki hâlâ ona tam anlamıyla güvenmiyordu ama düşman olarak da görmüyordu.

gerçekten daha fazla konuşmaması gerekiyordu ama çocukta adamın içini acıtan bir şeyler vardı.

"bunları söylemek zorundayım ama tekrar ediyorum, riskleri göz önüne al. kullanmak zorunda değilsin."

uzanıp eline tılsımı aldı sarışın genç. göğsündeki filiz yeşermeye başlamıştı.

"ihtiyar." dedi. "babamı kaybettim, ailem kelimenin tam anlamıyla hayatımdaki en değerli şey ve bu gidişle o dağılacak."

acısı bakışlarından okunuyordu.

"riskli olduğunu görebiliyorum, ama ailemin dağılmasından daha riskli ne olabilir?"

"dikkatli ol." dedi sadece adam. gitmesi gerekiyordu. "umarım bir daha görüşmeyiz çünkü bu işler sarpa sardı demek olur, ama eğer öyle olursa buraya geri gel. beni bulacaksın."

katsuki'nin bir kelime daha demesine izin vermeden geri ilerledi ve göz açıp kapayıncaya kadar gölgeler içinde kayboldu.

katsuki kolyeyi gözlerine yaklaştırdı. bir kürenin içindeki kum saatiydi bu tılsım. kumlar yerine mavi simli, sihirli gibi görünen tanecikler vardı ve sıradışı görüntüsü beklentisini arttırdı.

etrafa göz atması ile kolyeyi cebe indirmesi bir oldu. koşarak evlerine geri döndü.

kaito-san'a iyi olduğunu söyleyip teşekkür etti, vakit kaybetmeden izuku'nun uyuduğu odaya yöneldi.

onu uyandırmamak için nazik adımlarla yanına geldi, eli kolayca diğerinin yanağına yerleşti.

"hey deku," fısıltısı yumuşak sesini yeşilliden başka herkesten gizliyordu sanki. "bak bir çözüm yolu buldum."

şişmiş göz altlarını okşadı baş parmağı. "seni böyle ağlatmayacak bir yer bulacağım."

kalbi göğsünü yumrukladı ve yüzüne yaklaştı. parmaklarının olduğu yere şimdi dudakları yerleşirken nazik bir öpücük koydu güzel yeşil gözlere.

"her şeyi düzelteceğim." risklerin farkında değildi tam olarak ve açıkça normalde olduğu gibi mantıklı düşünemiyordu. daha yeni babasını kaybetmişti ve aklındaki tek şey onu geri kurtarmaktı.

ayağa kalktı, tılsım elindeydi. son kez izuku'ya bakıp derin bir nefes aldı.

kum saatini bir kez çevirdi ve birden bulanık bakışları ona bembeyaz bir mekanı gösterirken gözlerini daha fazla açık tutamadı.

charm | bakudekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin