bulanıklık hissi geldiği gibi kayboldu. görüşü düzelirken sarışın gözlerinin döndüğünü hissetti ve birden kendini yemek masasında buldu.
gözlerini kırpıştırıp etrafı süzerken anne ve babasının onunla yemek yediğini ve sağlıklı göründüklerini rahatça kaydetti. beyninde dönen çarklar aynı zamanda ona her kum saatini çevirmesinde fazla uzağa gitmediğini hatırlattı.
ikisinde de evdeydi.
bir sonraki fark ettiği şey sofrada izuku'nun olmayışı ve gergin havaydı. aile kavgalarından sonra sofrada çıkan tek sesin çatal kaşık sesleri olduğu sahne, onu öfkelendirecek şekilde tanıdıktı.
izuku'nun olmamasıyla sıkışan göğsü masada fazladan bir tabak olmasıyla gevşedi. inek muhtemelen bir şeylerle uğraşıyordu ve geç falan kalmıştı.
ne için kavga ettiklerini düşündü, ortamı okumaya çalışarak önündeki köriden bir kaşık aldı. annesi çatık kaşlarla hızlıca yemek yiyor, masaru üzgün hâlde izuku'nun oturması gereken yere bakıyordu.
izuku ile annesi mi kavga etmişti? katsuki bunun imkansız olduğunu söyleyebilirdi - eğer işin içine bu kadar olağanüstü etken girmeseydi - .
boğazını temizledi. "deku nerede?"
babasının nefesini tuttuğunu ve mitsuki'nin bıçak tutan elini sertçe masaya vurduğunu gördü.
"seni velet, lanet olası benimle dalga mı geçiyorsun?"
annesi ona dik dik, alevlenmiş bir öfkeyle baktığında kendini geri çekmedi. ne oluyordu cidden? annesi burada izuku'ya kötü falan davranıyorsa kafayı yiyecekti.
"hayır."
annesinin onun gözlerinde alaycı bir bakış aradığını gördü. sarışın kadın onu bulamadığında alaycı ve acı bir kahkaha ile sandalyesinde geri yaslandı.
"onunla yine kavga edip burada olmasını istemediğini söylediğin için odasında olabilir mi? gitmek için ısrar etti ama onu zar zor tuttuğumu biliyorsun."
masaru olası bir kavgayı engellemek için ayağa kalktı ama katsuki'nin gözleri şaşkınlıkla açıldı.
cidden. ne. oluyor.
annesi izuku ile kavga etmiş olsa daha az şaşırırdı. ne demek onlar kavga etmişti? katsuki salak bir ergen olmayı bıraktığından beri araları çok iyiydi.
demek bu evrende bırakmamıştı.
"bunu neden tekrar konuşuyoruz anlamıyorum. temelde defalarca tartıştık ve bir faydası yok." artık yemek yemek istemediğini belli eden mitsuki ayağa kalktı.
sinirle kızıl gözler oğluna saplandı.
"bu noktada sen bir pisliksin. izuku gibi sadece tatlı bir çocuğu üzmekten başka bir şey yapamazsın. bundan daha fazlası olduğunu sanıyordum."
kelimeler suçlulukla göğsünü büktü. başını eğmesine neden oldu. çenesini sımsıkı kitledi ve sertçe ayağa kalktı.
izuku'yu görmesi gerekiyordu. o kadar kötü olmamalıydı. burada hepsi sağlıklı gibi duruyordu ve aralarını düzeltirse her şey hallolurdu.
odalarına doğru giderken acı verici birkaç ayrıntıyı daha fark etti: normalde izuku ile onun resimlerinin olduğu duvarların nasıl boş olduğunu, evdeki kasvetli havayı, izuku'nun her gün özellikle çiçek getirdiği vazonun boş oluşunu..
kahretsin. belki de düşündüğünden daha kötüydü?
yeşillinin kapısının önüne gelince durdu ve incelemek için kendine süre verdi. aklında kalan birkaç tatlı çiçek deseni yerine boş bir görüntü aldı.
gerginlik içinde büyürken kapıyı tıklattı.
"teyze," kısık ses ve nefes alma şeklinden sarışın onun ağladığını hemen fark etmişti. saklamaya çalışırken sesi kısılıyor ve kesik nefesler ona hiç yardımcı olmuyordu. "şu an yalnız kalmak istiyorum lütfen."
beyni birkaç saniye gerçeği kayıt edemedi. izuku ağlıyordu. izuku onun yüzünden ağlıyordu.
kapıya asılması ile sertçe itmesi bir oldu. yatağında kıvrılmış, dizlerini kendine çekmiş gencin görüntüsü irkilmesine neden oldu. elleri bu durumda hep yaptığı gibi diğerine sarılmak, teselli etmek için kaşınıyordu.
"deku."
yeşilli aniden başını kaldırdı. hayal kırıklığı ve üzüntüden başka bir şeyin zar zor görülebildiği güzel gözler ona dikildi. güçlü durmaya çalıştığı görülebiliyordu.
"ne istiyorsun bakugou? gidecek bir yerim yok tamam mı?" son sözlerden sonra engel olamadığı göz yaşları şiddetle arttı. onları silmeye çalıştıkça yenileri geliyordu.
katsuki dehşetle yerinde donduğunu hissetti. aşina olduğu samimi bakış yerine o hayal kırıklığı, tatlı lakap yerine soy ismi ve daha önceki kavgalarına dair izler bu evrendeki kendine olan nefretini arttırdı.
şu andan itibaren burda durmayı kesinlikle istemiyordu. ama hep yaptığının aksine bu sefer giderse, burada kalan izuku'ya ne olacağını merak etmeden edemedi.
"hayatına zorunlu şekilde girmemden nefret ettiğini falan biliyorum." izuku hıçkırıkların arasında zorlukla konuştu. "bunu ben de istemedim. üniversitede buradan defolup gideceğim yani lütfen beni rahat bırak."
bir şey yap. siktir, bir şey söyle aptal.
ağzı kurudu ve söyleyecek hiçbir kelimesi olmadığında dudaklarını oynatamadı. gözyaşlarını silen izuku toparlandı, bu sefer yeşil gözler hiç görmediği bir sinirle dolmuştu. ona karşı hiç yöneltilmemiş bir öfke.
katsuki, izuku'nun kin tutmasının imkansız olduğunu ve onu öfkelendirmenin bile acı verici şekilde zor olduğunu biliyordu. bu bakışı alacaksa diğer katsuki'nin bunu hak edecek şeyler yaptığı kesindi.
"deku, ben-"
"hayır." izuku alayla güldü. ağlamaktan kıpkırmızı olmuş yüzü ve sinirle dolmuş göz bebekleri ile bir çelişki oluşturdu kahkahası.
"hayır, seni yeterince tanıyorum. bana tek kelime daha etme, bana yaklaşma, benimle konuşma, bana bakma, bana dokunma."
sözcüklerin her biri bir balyoz gibi vurdu. sert, kocaman bir çekiç onun kalbini parça parça eziyor. yumruğunun eklemleri acıtacak şekilde sıkılaştığını hissetti. nefesi düzenlişleşmişti, panikliyordu.
"üzgünüm." zorlukla fısıldayabildi sadece. bir daha o istenmeyen bakışı görmekten korkarak göz göze gelmekten kaçındı. dışarı çıkıp kapıyı kapatmasıyla nefes nefese duvara yaslanması bir oldu.
bu bir lanet miydi? bu kum saati, ikinci şans.. hepsi bir şaka mıydı? sarışın gitgide kötüye gittiğini görebiliyordu.
izuku'nun onu sevmediği bir yer vücudunun derinliklerinde çirkin bir titremeye neden oldu. sürpriz kahvaltılar ve birlikte izlenen filmler yok, okul çıkışı yavaş yürüyüşler yok, karanlıkta el tutuşmak yok, sarılmak yok, izuku'nun ona hep gönderdiği güzel gülümseme yok, bakışlarında karşılıklı samimiyet ve anlayış yok, birbirleriyle dalga geçmek yok, evlerindeki o tatlı rekabetçi hava yok..
hepsi sağlıklı olabilirdi ama asla ev gibi hissettirmedi. bu ev olamazdı. kendini karşılaştırmamak için zorladı ama bu daha önce geldiği her yerden daha kötü hissettirdi.
kolyeyi çıkardı. çevirirken dudaklarına bakan biri, sessizce söylenen 'özür dilerim' sözcüklerini okuyabilirdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/344726822-288-k745384.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
charm | bakudeku
Fanfictionkatsuki, değer verdiklerini korumak için her şeyi göze alabilirdi. ! violence, protective katsuki ! bakudeku