Ve yeni bölüm 😀❤👍
Hepimizin kurban bayramı mübarek olsun 🐑 😘✋
₪₪₪₪₪
12 Haziran 2010 - Coex Eğlence Merkezi
"Hadi çocuklar sallanmayın !!"
İngilizce dili ve edebiyatı öğretmeni Bay Sung elindeki dergiyi dürmüş bize doğru sallarken diğer bütün öğrenciler gibi ben ve Jonghyun da olası bir darbeden kaçınmak için adımlarımızı hızlandırdık.
Okulun son demleri...Sıkıcı üniversite sınavı geçti ve okulda yapacak bir şey kalmadı.Öğrencileri okulda tutmanın tek yolunun eğlenceden geçtiğini anlamış olmalılar.
Cümbür cemaat sinemaya gidiyorduk da...
"Acele edin !!" İngilizce öğretmeninin sevimli nişanlısı stajyer öğretmen bizi sinemaya yönlendirirken Jonghyun'u kolundan tutup "Bana mısır al köle," dedim.
Bu birkaç hafta önce keşfettiğimiz birbirimizle alay etme şeklimizdi, sıkıldıkça o köle ben de sebastian oluyordum.
Jonghyun suratını ekşitince "Acele et köle !!" diye bağırdım ve onu kafeterya olduğunu zannettiğim kapıya doğru ittim.Şimdi o kölelik yaparken benim de bir uşak gibi efendime yer bulmam lazımdı.
İtiş kakış arasında binanın en geniş sinema salonuna girebildim.3. ve 4. sınıflar bütün koltuklara hızla nüfuz ediyorlardı, eğer ikili koltuklardan birini kapmazsam Jonghyun'la ben, filmi Tarih öğretmeninin yanında asker selamıyla izlemek zorunda kalacaktık.
Hızlı hareket etmeye çalışarak koltukların arasında dolaşmaya başladım.Sonunda gözüme bir çift koltuk kestirdiğimde oraya ulaşmadan önce ceketimi çıkartıp koltuklara fırlattım.Koltuğa oturmak üzere olan 3.sınıftan liseli aşıklar sesli bir şekilde oflayıp başka koltuklar bulmak üzere aşağı inmeye devam ettiler.
Sonunda.
Mutlulukla gidip koltuklardan birine kuruldum.Diğerine ceketimi bıraktım.Umarım Jonghyun ışıklar kapanmadan mısırları alır ve beni bulabilirdi.
Birkaç dakika sonra beklediğimin gerçekleşmeyeceğini fark ettim.Öğretmenler işi oldu bittiye getirir gibi filmi öne aldıklarını söylediler, ışıklar hızla kapatıldı ve reklamlar özellikle atlanıp film başladı.
İç çekip Jonghyun'un tarih öğretmeninden kaçıp başka koltuklara sığınmasını ummaktan başka çarem yoktu.
Film başladı, Jonghyun'dan çok mısırın yokluğunu hissediyordum.Bu yüzden önüme uzatılan bir kutu mısır patlağını fark edene kadar başkalarına bakıp yalandım durdum.
İşte.Jonghyun beni bulmuştu.
"Geç kaldın köle," dedim diğer koltuktan düştü düşecek vaziyetteki ceketimi alırken. "İyi bir cezayı hak ettin."
"Köle mi ?" diye sordu Jonghyun'a ait olmayan yumuşak ses. "Bu hoşuma gitmedi."
Sinema ışıkları yüzüne çarpsa da onu tam olarak görmem mümkün değildi, onun da beni nasıl bulduğunu anlayamamıştım. Başından beri geride beni izleyip yanıma gelmek için doğru anı mı kollamıştı yoksa ?
"Ben başka birini bekliyordum," dedim oturduğum yerde sırtımı dikleştirirken. "Seni değil Kyungsoo."
"Jonghyunnie'ni beklediğini biliyorum." dedi Kyungsoo.Bir iki hışırtıdan sonra dirseğimin yanında kolunu hissettim."Az önce tarih öğretmenine yakalandı.Yazık."
Tüh.Görev başarısız o zaman.
"Arkadaşlarının yanına git." dedim derin bir nefes verdikten sonra. "Beni bari burada rahat bırak."
"Hepsi cezaya kaldı." Kyungsoo önümde ensesini gördüğüm arkadaş grubunu bile bile yalan söyledi.
"Hadi canım," Kaşlarımı kaldırıp mısırlardan birini aldım."Hangi cezaymış ki bu, önümde film izleyebiliyorlar?"
"Do Kyungsoo'dan mahrum kalma cezası." Kyungsoo'nun hazır cevaplığını sevmiyordum.Bir gıdım bile.
"Şimdi izin ver film izleyeyim."
Birden elinin tersiyle mısırlı kolumu itti ve ben kutunun dengesini sağlamaya çalışırken kucağıma kafasını koydu.
Yağlı ellerimi suratına koyup onu yere yapıştırmakla mısırımı yemeye devam etmek arasında kararsız kaldım.İşin tuhafı saniyeler geçtikçe hangi kelimelerin ağzımdan çıkması gerektiği konusunda gittikçe çıkmaza düşüyordum.İçimde karnıma doğru bir sıcaklık dalga dalga yayılmaya başlamıştı, kalbim boğazımda atıyor gibi hissediyordum.Yutkundum.
"K-Kyungsoo," dedim zorlukla."Filmi o şekilde izleyemezsin.Önündeki koltukları bile göremezsin o halde."
"Oradaki filmle ilgilenmiyorum." Işık yansıyan suratında görebildiğim tek şey kalp şeklindeki gülümsemesiydi. Tekrar yutkundum. "İzlemek istediğim film sensin."
Diğer tarafımdaki kızlar birbirlerini dürterek fısıldaşmaya başladıklarında biraz olsun kendime gelip Kyungsoo'nun saçını sıkıca kavradım ve bağırmasına aldırmadan onu kucağımdan çektim.
"Flört bitti Bay Do," dedim elimi saçından çektiğimde."Burun deliklerim izleyebileceğiniz filmler arasında ilk binde bile değil maalesef."
Kyungsoo saç derisini ovalarken şimdiye kadar onunla konuşarak ona açık kapı bıraktığımı fark ettim.Aslında hediyelerini ve sözlerini kabul ederek ona umut veriyorum.
İki senedir.
Ona o kadar fazla kendimi gösteriyordum ki hayatıma müdahele etme hakkını kendinde bulmaya başlamıştı.
Tıpkı birkaç ay önce Bayan Park'a resim çizebildiğimi söyleyip meslek seçim zamanında onu başıma sarması gibi...
Bu yanlıştı.
Hala diğer kolumu etrafına sarılı tuttuğum mısırdan bir anda soğuyup kutuyu önüme getirip iki elimle kavradım ve sağıma dönüp kutuyu sertçe Kyungsoo'nun kucağına bıraktım.
Sarsılmanın şiddetiyle birkaç mısır patlağı kutudan fırlayıp Kyungsoo'nun yüzüne çarptı, bu mimiklerini değişik bir hale sokmasına neden olmuştu.
"Mısırını al ve git."
"Woah, Areum " dedi Kyungsoo kafasını iki yana sallarken." Bu yaptığını sonsuza kadar hatırlayacağım ve evlendiğimizde iki yaşlı insan olsak bile başına kakacağım."
"Neyse ne," diye mırıldandım.
Evlilikmiş,peh!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Choose Him ! √
FanfictionHatırlıyor muydu ? Peşimden ne kadar koştuğunu ? @haybinekso'ya -Usman'a- Not : Yaoi değildir. 10 Mayıs 2015