Kaos is coming...
İyi okumalar 😏😏
₪₪₪
5 Ağustos 2010 - Han Cafe
Ellerimin titremesini bir türlü durduramıyordum.O bana böyle güzel bakarken olmuyordu.
Sadece izliyordu ama bu bile sol tarafıma tatlı bir ağrı saplamaya yetiyordu.
Wu Yi Fan...
Bu kadar kısa sürede hem aklıma hem de kalbime girmeyi nasıl başarmıştı? Üstelik bütün engellere rağmen.
"Grafik/Tasarım okumaya karar verdim." dedim sesimin titremesini engellemek için hızlıca konuşarak. "Yapabilir miyim bilmiyorum ama..."
Yi Fan'ın yüzündeki gülümseme genişlerken kalbim ritmini sıklaştırdı.Yanaklarımın kızardığını hissedince başımı eğip mochamla bakışmaya başladım.
"En iyisi olacaksın." dedi Yi Fan."Sen her şeyin en iyisine layıksın Areum." Bileğimde sıcak bir el hissedince kızarmaya devam edeceğimi biliyordum.
Onun bana karşı bir şeyler hissettiğini biliyordum.Güzel olduğumu söylemişti ve Kyungsoo denen çapsıza rağmen peşimi bırakmamıştı.Sevilmesi zor biriydim ama Yi Fan'ın zoru sevdiğini zamanla öğrenmiştim.
Sadece tek bir sorun vardı: Henüz itiraf etmemişti.Duygularını sürekli hissettiriyordu zaten ama kelimelerle sorunu vardı.Ve ben artık beklemekte zorlanıyordum.
Hem 'her zaman erkekler teklif eder' diye bir şey yoktu değil mi ? İki tarafın da cevabının 'evet' olacağı belliyse kimin ilk teklif ettiği önemli olamazdı.
Derin bir nefes alıp alnıma düşen saçlara üfledim.Bileğimdeki elin üzerine yavaşça ellerimi koyarken "Biliyorum." diye fısıldadım."Neyi kastettiğini de biliyorum."
Yi Fan dudaklarını büzdü."Neyi kastediyormuşum?" Göz kırptığında zihnim uyuşmuştu.
"Diyorsun ki-" Yi Fan gözlerini arkamda sabitlediğinde durdum.Uzun bir süre gözleri orada takılı kaldığında ne olduğunu soracaktım ki Yi Fan elimi daha da sıkıca kavradı ve "Kısa?" dedi.
Kısa?
"Uzun adam ?" dedi hemen arkamdan deli sakinliğindeki ses. Yanımdaki sandalye çekildi ve güneş gözlüklü Kyungsoo oraya yerleşti. "Ya da gerzek?"
Yi Fan'ın yüz ifadesi değişirken Kyungsoo'ya sinirle baktım.Gözlüğünü yarı yarıya indirip ellerimize baktığında az önceki ortamın tamamen yok olduğunu anlayıp elimi Yi Fan'ınkinden çektim. Kyungsoo gözlüğünü çıkarıp rahatça arkasına yaslandığında daha fazla bu masada oturmak için bir nedenim kalmamıştı.
Yi Fan için bile.
Kyungsoo geldiğinde bütün düzenim alt üst oluyordu çünkü.
Çantamı alıp ayağa kalkmıştım ki Kyungsoo'nun eli koluma dolandı.Geri oturtuldum.Az sonra iki veliahtın taht mücadelesini izlemek zorunda kalacaktım.
Yi Fan sinirle ona bakıyordu."Boyundan büyük işlere kalkışıyorsun çocuk."
"Neyin uzun neyin kısa olduğunu tartışacaksak..." Kyungsoo neşeli bir sesle başlayınca şaşırdım."Senin vadenin kısalığından da bahsedelim,değil mi?"
Kyungsoo'ya basıp gitmesini söylemek için ağzımı açmıştım ki dediği cümleyi yeni idrak edebildim.
Kyungsoo ellerimin arasında bükmemek için zor tuttuğum karton bardağı kendine çekerken daha belirgin sırıtıyordu.Bardak el değiştirirken bir cevap umuduyla Yi Fan'a döndüm.Yüz ifadesi tamamen değişmişti.Sinirli ya da alaycı değildi.Yorgun görünüyordu.
"Yi Fan ?" dedim korkuyla.
Kyungsoo kahvemden bir yudum alıp ona göz kırptı."Anlat hadi," diye teşvik etti onu."Buraya boşuna gelmedim."
"Tamam," diye sakinleştirmeye çalıştım kendimi.Tek bir imayı bile anlamadığım bir konuşmanın ortasında kalmak ölüm gibiydi.
Cevabından korkarak "Benden bir şey mi saklıyorsun Yi Fan?" diye sordum.
"Buradan gidiyorum." dedi Yi Fan; hızlı,düz ve iş bitirici bir sesle. Önce, bunlara daha fazla katlanamadığını ve kafeden çekip gideceğini zannettim ama sandalyesini milim bile oynatmamıştı.Bu 'gitme' başka bir şeydi.
"Sen ondan hoşlanırken o Çin'e dönme planları yapıyordu kafasında." diye açıkladı Kyungsoo.
"N-nasıl yani ?" Endişeyle Yi Fan'ın kolunu tuttum.Kyungsoo tıslarken tekrar sordum."Sadece bir kaç aylığına değil mi ?" Bu yaptığım umutsuzca ve saçmaydı. Yi Fan cevap vermeden önce bile cevabı biliyordum.
"Kalıcı."
Gözlerim hızla dolarken ayağa kalktım.Az önce oturduğum sandalye devrilirken masadaki çantamı aldım. "Bunu daha önce söylemeliydin !" diye öfkemi kustum.Sesimin çatlamasını umursamıyordum bile.
"Senden hoşlanmıştım ! Seni..." Sesim iyice kısılınca kafamı iki yana salladım.Ben kime, ne anlatıyordum ki? Haftalar öncesinden belli olan bir şeyi bile bana söylememişse onun için ne önemim vardı ?Benden hoşlandığını sanmıştım ama benimle resmen oynamıştı.
Yi Fan ağzını açmadan önce elimi kaldırıp tek kelime bile duyacak halde olmadığımı gösterdim."O bana söylemeseydi..." Diğer elimle rahatça oturmaya devam eden Kyungsoo'yu gösterdim."Çin'den mi haber salacaktın kahrolası?!"
"Areum-"
"Sus," güçsüzce fısıldarken kafeden çıt bile çıkmadığını fark ettim.
Bir nefes sesi bile.
Herkes bizi dinliyordu.
Hep böyle olurdu zaten.Sen belki de hayatının en büyük hayal kırıklığını yaşarken etrafındaki insanlar için bu,TV'de dönen pembe dizilerden farksızdı.
Parmağımı dönüp ikisine döndürdüm."Sakın.." diyebildim sesim titrerken."Sakın karşıma çıkmayın.İkiniz de."
Kafeden bir hışım çıkarken göz yaşlarım gömleğimin yakasından içeri damlıyordu.
Yi Fan beni ayakta uyutmuştu,Kyungsoo üzüleceğimi bile bile yılların intikamını alır gibi gerçekleri suratıma çarpmıştı.İkisinin de birbirinden aşağı kalır yanı yoktu.
İkisi de erkekti işte.
İkisi de ölmek istememe neden oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Choose Him ! √
FanfictionHatırlıyor muydu ? Peşimden ne kadar koştuğunu ? @haybinekso'ya -Usman'a- Not : Yaoi değildir. 10 Mayıs 2015