13 Şubat 2012- Kim Jonghyun'un Evi
"Ya ! Seni aptal! Telefona gömüleceğine ders çalış biraz ! Sayende hep beraber sınıfta kalacağız!"
Sabahtan beri Jiyoung'un tiz çığlıkları kulağımı tırmalıyordu.Jonghyun'a bağırmakta sonuna kadar haklıydı ama ya ben? Ya benim zavallı kulaklarım? Dibimde bağırarak onları da kanatmak zorunda mıydı?
Jiyoung'un Jonghyun'a her bağırışında yaptığım gibi "Jonghyun o telefonu bırak artık." diye uyardım. "Bu sefer de projeyi yetiştiremezsek Bay Anderson acımaz."
Jonghyun'un ise verdiği tek tepki, sağ bacağını sol bacağının üzerinden çekmek olmuştu.
İç çekip yerimden kalktım ve Jiyoung'un yanından uzaklaştım.Jonghyun lafımızı dinlemiyordu, ki bu, Jiyoung beş dakika sonra yeniden cırlamaya başlayacak demekti.
Elimdeki eskizleri Jonghyun'un çalışma masasına bırakırken göz ucuyla en yakın arkadaşıma baktım.Birkaç gündür ne zaman bir araya gelsek elinden telefonunu düşürmüyordu.Sevgilisi var diyecektim ama bu ihtimal Jiyoung'un samimi olma ihtimali ile yarışırdı.
Elime kalemi yeni almıştım ki sol yanımda bir hareketlilik sezdim.Oraya baktığımda Jiyoung'un mora yakın bir renge dönen ve gittikçe çirkinleşen yüzünü gördüm.
Bu sefer patlarsa cidden komşuları başımıza toplardı.
"Jiyoung," dedim o ağzını açmadan saliseler önce.Yüzü eski rengine dönmeden bana baktığında elimden geldiğince yumuşak ve şirin gözükmeye çalıştım."Buzdolabında bizim için aldığım donut ve kapkekler var.Biraz kahve yapıp onları buraya getirebilir misin? Ben o zamana kadar Jonghyun'u kıçının üstüne dikebilirim."
O zamana kadar Jonghyun'un ne haltlar karıştırdığını öğrenebilirim.
Jiyoung bir an için itiraz edecekmiş gibi dursa da sonra derin bir nefes aldı ve hepimizin hayrına olan odadan çıkmayı tercih etti.
Jiyoung odadan kaybolduğunda mutfağa kadar ulaşmasını bekledim.Bir süre sonra mutfaktan tabak çanak sesleri geldiğinde Jonghyun'un uzandığı yatağa damladım.
Elinden telefonu çekmek istiyordum ama telefonuna sıkıca yapışacağını biliyordum.Bunun yerine kollarımı sıvadım ve kafasının arkasına hızlıca bir tane geçirdim.
Jonghyun can havliyle yatakta zıpladığında "Seni tembel köle!" diye haykırdım sinirle."Ders çalışman gerekiyor aptal bey!"
"Tamam !! Çalışacağım ! Tamam!" Jonghyun geçiştirir gibi elimi ittikten sonra telefonu cebine sokmaya çalıştı ama ne işler çevirdiğini merak ediyordum.O hedefine ulaşamadan elinden telefonunu çektim.
Sırtımı ona dönüp bir şey yapamasın diye zemine kapanırken telefonu açıp şifresini girdim.Aptal çocuk internet ekranını bile kapatmamıştı.Neye baktığı kabak gibi ortadaydı.
Ama beklediğim gibi bir şey de değildi.
"Seul üniversitesi itiraf sitesi mi?" Ağzımdan istemdışı bir kahkaha çıkınca Jonghyun'un sert bakışlarıyla karşılaştım.Özür diler gibi kendimi toparlayıp hafiçe öksürdüm.
"Ne var yani? Erkeğim diye böyle şeylere bakamaz mıyım?"
"Hayır, hayır, ondan değil." Elimi sallayıp telefonu Jonghyun'a geri uzattım. "Sadece şimdiye kadar hiç ilgilenmediğin için.Şaşırdım."
Jonghyun gözlerini kısarak gülümsedi ." Ama baya bağımlılık yapıyor.İnsanlar hislerini o kişinin yüzüne söyleyemeyince buraya yazıyor.Değişik itiraflar var."
Kapıya kısa bir bakış atıp Jiyoung'un gelmeyeceğinden emin olduğumda "Bana da okusana," diye teklif ettim. Mutfaktan gelen sesler kesilse de Jiyoung'dan bir atak yoktu.Kahkahalarımı duyup işi tamamen saldığımızı düşünmüş ve çekip gitmiş olabilirdi.Olmayabilirdi de ama olsa iyi olurdu.
" 'Sürekli yemekhanede aynı masada oturup profesör park'ı keserken burnundan puding fışkırtan kız, bunu okuyorsan beni bul. -Sen pudingini fışkırtırken kendi pudingini de fışkırtan fışıkçı sunbaen.'"
Jonghyun okuduktan sonra kahkahalara boğulduğunda suratımın buruşmasına engel olamadım.Bu komik miydi ?
"Sevmedin mi?" Jonghyun kafasını yana yatırıp yüzümü okumaya çalıştı."Başka şeyler de var."
Ve sonra Jonghyun sorduğum soracağıma pişman edip köpek kostümlü kız ve domuz burunlu çocuk hakkında iki metin daha okudu.İkisi de ilkinden beterdi ama arkadaş arkadaşı rezil etmez diyerek sadece tepkisiz kalmakla yetindim.
"Dur bakalım başka var m- o bir tane yeni yüklenmiş."
Gönder gelsin zaten ölmüşüm.
Elimi hafifçe sallayıp sıradaki rezillikte bayılmamak için yüzüm Jonghyun'a dönük olacak şekilde sırtımı koltuğun altına yasladım.
" 'Son iki aydır suratı inanılmaz asık olan kalp dudaklı çocuk .Seni bankta hüzünle otururken görüp yanına gelememek canımı çok yakıyordu.' " Jonghyun okumaya devam ederken yazan kişinin hitabı dikkatimi çekmişti. Kalp dudaklı çocuk.
" Bugün üniversiteden ayrıldığını öğrendim.Başka bir üniversiteye geçecekmişsin.Bunun sebebinin suratını asan şey olduğunu düşünüyorum,haklıyım değil mi?Sadece öylece oturup acını gidermediği için noonan senden özür diliyor güzel çocuk. Adını geç öğrendiği için senden özür diliyor Do Kyungsoo.Yanına gelemediği için.' Son."
Jonghyun elindeki telefonu yavaşça bırakırken ne düşüneceğimi bile bilmiyordum.Sadece onun, düşündüğüm Do Kyungsoo olmamasını istiyordum. Ama bal gibi de o olduğunu biliyordum.
"J-jonghyun?" diye sordum sessizce.Jonghyun iç geçirip yataktan inerken bacaklarımı karnımda topladım.
Eğer giden kişi Do Kyungsoo'ysa bu kadar üzgün olma sebebi ben miydim? Onu en son gördüğümde suratında beş parmağımın izi vardı.Bana hata yaptığımı söylemişti.
Ama hata yapmış olamazdım değil mi? Jiyoung onun uzun zamandır beni gözlediğini söylemişti.
"Jonghyun, Kyungsoo benim yüzümden gitmemiştir değil mi?" Kontrolden çıkmış titreyen alt dudağımı ısırarak durdurmaya çalıştım.Şimdi Jonghyun benimle aynı seviyeye -zemine- inmiş kollarını bana dolamıştı.
"Saçmalama, o çocuğun tek derdi sen miydin?"Jonghyun kafasını omzuma koyarken rahatlatıcı bir sesle konuşmaya devam etti."Sırf sen ona tokadı bastığın için gidecek biri değil.Çünkü sen haklıydın Areum.Hem Jiyoung da onun seni gözlediğini söylememiş miydi?"
"Doğru," dedim üzerimdeki burukluğu atmaya çalışırken.Jonghyun'un kollarından ayrılarak gülümseyen suratına baktım. "Acaba neden okuldan ayrıldı?Birden,dönem ortasında?"
"Eyy," Jonghyun kahkaha atıp omzuma bir tane geçirdi. İçinde yatan on kaplan gücü yüzünden önce ileri doğru ona sonra da koltuğa geri çarptım ama fark etmemişti bile.
"Boşver şimdi Kyungsoo'yu.Jiyoung cadısı gelmeden sana birkaç itiraf daha okuyayım."
Elimi karnıma koyup öğürür gibi yaptım ve Jonghyun'un elindeki telefonu alıp 2 metre ötedeki masaya fırlattım."Asla ! Bir daha o zehirli dünyaya dalmayacaksın ! Çalış köle !"
Jonghyun bana ve espri anlayışımın ne kadar çöp olduğuna söylenirken masaya geçip eskizleri yeniden düzenlemeye başladım.
Gülümsüyordum,zihnim Kyungsoo sorununu açılmayacak zindanlara hapsetmişti bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Choose Him ! √
FanfictionHatırlıyor muydu ? Peşimden ne kadar koştuğunu ? @haybinekso'ya -Usman'a- Not : Yaoi değildir. 10 Mayıs 2015