Var gücümle sürüyordum. Sokak tabelası sürekli değişiyordu. Nefes alış verişlerim düzensizleşirken zaten bir lastiği az sönük olan bisikletin dengesini kaybettim.
Alnımda bir sızı hissediyordum, sıcak bir sızı. Anın şokunu atlattıktan sonra zaten arka sokağında olduğum için koşmaya başladım.
Sonunda malikeneyi görünce derin bir nefes verdim. Kapısı hasar almıştı bile. Çok geç kalmış olmamayı dileyerek içeri koştum.
Felix'in buna sebep olacak kadar kötü olabileceğine asla inanamıyordum. Ama görmüştüm gözlerinde, hırs yanıp tutuşuyordu.
Kaybedilen bir canın bedelinin ödenmesini istiyordu. Cana karşılık can iyi bir hesaplaşma biçimi miydi ki?
Direkt o adamın çalışma odasına yöneldim. Bana, tüm Paris'e zarar vermeyi amaçladığı planları burada mı yapıyordu diye düşünmeden edemedim.
Çalışma odasının zemini parçalanmıştı. Şanslı Tılsım ile bunu nasıl yapmış olabilirdi ki?
Düşünmeden atladım içine, zaten yeterince canım yanmıştı. Sesler duyuyordum.
"Her şey senin yüzünden oldu! Her şeyimi senin yüzünden kaybettim!" diye bağırıyordu.
Yoyo ile vurduğu anda derin bir inleme yükseldi. O vuruşun sertliğini karnımda hissedebiliyordum. Hiç bu kadar kanı bir arada görmemiştim.
Kanlar akmaya başladığı anda Adrien'ın beti benzi atmıştı. Kırmızı kostüm kararmaya başlamıştı.
"K-kostüm... Zehirliyor." Ağzımdan çıkan cümle ile koşmaya başladım.
"Adrien! Adrien! Adrien, hayır!" Onu kollarımın arasına aldığımda ağlıyordum.
"Beni bırakma, yalvarırım..."
Öksürdü ve zorla "Ölmek istemiyorum." dedi.
Hayır, hayır, hayır!
"İyi olacaksın! Her şey düzelecek kediciğim." dedim ve küpeleri kulağından çıkardım.
Zehir dudaklarına kadar yükseldiğinde küpeleri kulağıma takmaya çalışıyordum. Elim titriyordu.
"Benekler!"
Arka arkaya dönüştüm ve şanslı tılsımı kullandım. Her şey düzelmeye başladı. İki şey dışında: Gabriel Agreste'in cansız bedeni ve kollarımda yatan sevdiğim çocuk.
"Neden işe yaramıyor, yaramak zorunda!"
"Ağlama leydim, elinden geleni yaptın." dedi dolu gözlerle. "Sorun değil."
Saniyeler içinde iki cansız beden ile kala kalmıştım.
Yarım saat önce
Felix derdini anlatınca hepsi donup kalmıştı. Adrien'ın hayal kırıklığı yüzünden okunuyordu ve bu Kara Kedi'nin Adrien olduğunu daha yeni öğrenen Marinette'e acı veriyordu.
Luka da yanlarındaydı, o da bir o kadar şaşkındı. Adrien'ın şaşkın hali saniyeler içinde nefret dolu bir hale dönüşmüştü.
"O adam yüzünden hayatım mahvoldu." diye başladı. "İlk önce annemi, sonra özgürlüğümü elimden aldı. Tam mutluluğu buldum derken hatalar yapmama sebep oldu, bu sefer de sevdiğim kızın hayatından çıkmak zorunda kaldım. Kara Kedi olmak benim son çıkış yolumdu. Sahip olduğum her şeyi yine aldı. Plagg benden nefret ediyor!"
Yüzündeki öfke Luka'yı şimdiden korkutmuştu.
"Senden nefret etmiyorum Adrien." dedi Plagg.
"Ne fark eder ki Plagg, bana kırgınsın. Marinette de öyle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kulağa Hoş Gelmiyor •|Miraculous New York Special|•
FanfictionAcı dolu bir inleme yükseldi New York şehrinin sokaklarından. Tek bir an birbirlerini buldu mavi ile yeşil. Sonra yavaşça kapandı mavi gözler. Sonra hızlıca doldu yeşil gözler... °•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°• New York Özel Bölümünün ardınd...