Bölüm 5: Bar

108 38 9
                                    

Bölümleri okuyup yorumlarınızı yaparsanız eksiklerimi görüp düzeltebilirim, iyi okumalar:)





Darbe, yüzlerce darbe.. Yüzüne tokat gibi yapışan gerçekler. Bağırsam çağırsam ne fark eder? İnkar etsem tüm doğruları, karşı koysam insanlara ne değişir? Kim kaybeder? Onlar mı? Ben? Ben daha kendimden ne kaybedebilirim ki?


Kendimi düşüncelerimin kolları arasına bırakmış, hıçkırıklarımın arasında kaybolurken dönüp ona baktım. Saatlerdir yanımda oturuyordu. Konuşmuyor, sahte insanlar gibi tesellide vermiyordu. Hangi insanın suskunluğu bu kadar iyi gelebilir?


Sonunda dayanamayıp ayağa kalktım. "Sende tüm gününü benim yüzümden burada geçirdin. Özür dilerim bu halimi görmeni istemezdim."


Yüzüne alayla karışıkta olsa bir gülümseme yerleştirdi. "Boşversene, zaten bu okulun çokta meraklısı değilim." Değişik biriydi, umursamazdı, öküzdü, bir o kadar sinir bozucuydu ama her şeye rağmen saatlerce yanımda oturmuş, Başağın eksikliğini hissedip daha kötü olmamı engellemişti, bilmedende olsa.


"Teşekkür ederim, yani, yalnız bırakmadığın için."


"Aslına bakarsan canım sıkıldı ve geldim" Ne denirdi ki şimdi? Ne? Tabikide ilk günden bana 'ağlamana dayanamadım seni yalnız bırakamazdım' cümleleri kurmasını beklemiyorum ama en azından bu derece öküz davranmamalıydı.


"Tamam bende benim için geldiğini düşünmedim, rahat olabilirsin"


İsterik bir kahkaha atıp anında kaşlarını çattı. "Sence yeterince rahat gözükmüyor muyum?"


Artık gerçekten sinirlerim bozulmaya başladı. "Tamam, benim için gelmedin ve gayet rahatsın, oldumu? Sus yeterki" Bana ters bir bakış atıp önüne döndü. Onunda canına minnet zaten, yalnızda sözümü dinlemesini beklemiyordum. Ki dinlemedi de zaten.


"Ne var biliyor musun? Saatlerdir burada oturmamın sebebi senin küçük bir kız çocuğu gibi zırlaman değil. Sahi niye zırlıyorsun? Selinin anlattıkları yüzünden mi?" Sonra bana baktı. Gözlerimi kaçırdım, ne verecek bir cevabım, neden konuşmaya gücüm vardı. Sonra önüne döndü ve dudakları hafif yukarı kıvrıldı. Cevap alamayınca devam etti. "Tamda tahmin ettiğim gibi. Zaten acizliğin dışarıdanda yeterince belli oluyor." Ayağa kalktı bana döndü ve "Sana bir tavsiye, acizliğini insanların gözüne sokmak için bu kadar çaba sarf etme, bu arada ben Aras" Ağzım istemsiz aralanırken göz kırptı ve yanımdan uzaklaştı. Ah, hadi ama susması iyi geliyor demiştim neden konuştu bu çocuk? Söylediği sözler düşüncelerimi ele geçirirken bir kez daha öküzlüğünü kanıtladığı için içimden ana avrat düz gidiyordum. Şurada ağlıyorum söylediklerine bak, 'daha çok ağla beter ol' der gibi. Öküz. Bide ben Arasmış. Geber arrrras.


Şuan o kadar berbat hissediyorum ki yaptığı öküzlüğe söylediği sözlere bile takılamadım. Aslına bakarsanız umurumda bile değildi. Sadece bugün insanların yüzüme sürekli doğruları vurup durmasından sıkılmıştım. Bakalım sırada ki kim. Evet daha fazla burada durursam yeni bir vakayla karşı karşıya kalabilirim. Sonunda bunun bilincine varıp saatlerdir oturduğum yerden kalktım. Burası benim Utkuyla her kavga ettiğimde, Utkuyu Başaktan her kıskanışımda gelip kendime sövdüğüm yerdi. Şimdiyse buraya kıskançlıklarımın doğruluğunu kanıtlayıp gelmiştim. Buraya geliş amacım bile değişmişti artık. Buraya gelince düşündüklerim bile değişmişti. Eskiden buraya hissedip de konduramayıp 'onlar senin en yakınında olna iki kişi nasıl onlardan şüphe edersin' diye kedimi yemek için gelirken şimdi her şeyin farkında olarak geliyorum. Her şeyi bilerek geliyorum. Bilmek istemesem de, biliyorum kim değiştirebilir? 'Boynuzlu' damgasını kim söküp alabilir benden? Bazı şeylerin şaka olmasını dilerdim. Kötü bir şaka. Ama yaşadıklarım şaka olamayacak kadar gerçekti. Artık kuruntu değildi, his değildi. Farkındalıktı. Artık her şey gerçekti ve ben, ben artık kör değildim.

DARBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin