Bölüm 12: Ulaşmak

92 6 5
                                    

Zihnimdeki düşünceler almış başını giderken, gözlerimin önünde beliren kızgın bakışlarla saatlerdir yatağımda kıvranıyordum. Odamın bu zamana kadar görülmemiş yerlerini bile keşfetmiş, en ince ayrıntısına kadar zihnime kazımıştım. Irmağın düzenli nefes alış verişlerini işitirken, ona imrenmemek elimde değildi. Aldığı alkolünde etkisiyle gelir gelmez kendini uykuya teslim etmiş, uykusunda olduğunu belli edercesine mırıltılar çıkarıyordu. Saatlerdir odadaki tek ses olan Irmağın nefesi, zihnimdeki sesleri bastırmaya yetmiyordu. Aldığım alkol Irmağınkinin kat kat fazlasıyken hala neden bu derece iradeli olabildiğimle ilgili kafamda ufak tefek bir çatışmaya girmiştim. Ertesi günün hafta sonu olduğu gerçeğiyle kendimi uyumak için zorlamıyor, dolayısıylada zihnimde yer arayan düşüncelere teker teker yer veriyordum.

Kızgın bakışlar... O an yaşanalı saatler olmasına rağmen hala aklımdan bakışlarının tek bir zerresini bile çıkaramıyordum. İnsanların, eskiden herkesin suyuna gitmeyi seven, kaybetme korkusuyla hiçbir şeye ses çıkaramayan ufak bir kız çocuğunu bugün, kimseye hayatında yer vermeyen asabi bir gence çevirmeyi başardıklarına sevinmelimiydim, üzülmelimiydim bilemiyordum. Evet, artık tek biri insanın bile yüzünü görmek, düşüncelerini işitmek istemiyordum. Hayatım fazlasıyla karmaşık bir hal alırken, içimdeki minik umursamazlık tohumları gün geçtikçe büyüyordu. Belkide hayatım boyunca olmasını istediğim şey, yavaş yavaş kendini belli ediyordu. Hissizlik. Umursamazsan, üzülmezsin kafasını yaşayan genç bir kızdım ben. Kafasını yaşıyordum yaşamasına, uygulama konusunda büyük sıkıntılarım vardı. Bir tarafım umursamayan genç ve güçlü kızı büyütmeye çalışırken, diğer tarafım insanların şakayla karışık söyledikleri kırıcı cümlelere bile zırıl zırıl ağlayan minik kız çocuğunu oyunda tutmaya çalışıyordu. Evet, bu zamana kadar galip gelen tarafım o minik kız çocuğu olmuştu. Sadece kırılmayı, üzülmeyi bilirdim. Mutluluksa, kendi kendime uydurduğum yalanlar sayesinde bulurdu beni.
Düşüncelerim zihnimin kıyılarına çekilirken, uykunun yavaş yavaş bedenimi ele geçirmesini izledim. Ağır ağır kapanan gözlerim, uykunun zaferini temsil ediyordu.

**

Kulağıma gelen tiz çığlıkla gözlerimi istemsiz araladım. Sol tarafıma doğru yattığım için odanın bir bölümünü görebiliyordum. Görebildiğim kadarına göz attığımda bir sorun olmadığını, o çığlığın zihnimin bana bir oyunu olduğunu düşünerek gözlerimi tekrar kapatıyordumki ikinci çığlıkla yerimden sıçradım. Arkamı döndüğümde Irmak, yatağımın hemen yanındaki boy aynasında korkulu gözlerle kendini izliyordu. Tekrar bir çığlık attığında elimin altındaki yastığı kafasına fırlattım. Şok olmuş surat ifadesini bana çevirdiğinde çığlıklarının sebebini anlamam bir kaç saniyemi aldı. Gece gelir gelmez ayakkabılarını bile çıkarmadan kendini yatağa bırakıp uykuya daldığı için, yüzündeki koyu makyaj akmış, saçı başı birbirine girmişti. Gülmemek için dudaklarımı ısırırken Irmağın hala aynı pozisyonda, aynı surat ifadesiyle durmasına anlam verememiştim. Sanırım gerçekten şoka girmişti. Bir kaç defa elimi gözünün önünde sallayıp seslenmeme rağmen hala aynı ifadeyle duruyordu. Tek çarenin, kolundan sürüye sürüye banyoya götürüp yüzünü temizlemek olduğunun farkına vardım. Yatağımdan kalkarak 'belki bir ümit' diye içimden geçirip omuzlarından sarstım. Hala tık yoktu, aslında nasıl kendine geleceğinin bir yolu daha vardı ama bunun sonucunda Irmak değil, ben zararlı çıkardım. Yinede dün beni kandırarak Randoma götürmesinin elbette bir bedeli olacaktı diye içimden geçirip saçına yapıştım. Irmak demek saçları demekti, koca bir yangının ortasında kalsa saçları yanmasın diye uğraşmak yüzünden her yerini yakabilirdi. Bazı zamanlar saç köklerinde yaşadığını falan düşünmüyor değildim. Saçına attığım elime büyük bir güç yükleyerek aşağıya doğru çekmemle Irmağın dağları delecek büyüklükteki çığlığını duymam bir oldu. Ardından kafama yediğim taş kesilmiş el ile gözlerim dolunca çarenin kendimi odadan atmakta olduğunun farkına vardım. Irmakla hiçbir şekilde bedensel bir kavgaya giremezdim. O cılız bedeninden çıkan darbeler küçülüğümden beri en korkunç kabuslarım olmuştu.Belki bir ihtimal annem beni koruyabilir umuduyla aşağıya indim. Irmağın çığlıkları evin en ücra köşesine ulaşırken, annem ve babamın şaşkınlıktan kocaman olmuş gözleriyle karşılaştım. Onlara en masum bakışlarımı atarak yüzüme suçlu bir gülümseme yerleştirdim.

"Dün biraz dağılmışta kendisi." dedim gülümseyerek. Annem olayı anlamış bana kızgın bakışlarını yollarken, babam kafasını iki yana sallayarak bakışlarını önündeki gazeteye çevirip gülmeye başladı. Onun gülüşünden cesaretlenip kendimi masadaki yerime attım. Fazlasıyla açıkmıştım ve şuan düşünülecekler listesinin en sonunda bile Irmak ve saçları yer almıyordu. Büyük bir açlıkla kahvaltımı yaparken Irmağın sesi ile kafamı kapıya doğru çevirdim. Duşa girmiş, yüzünü büyük bir özenle yıkamış eski Irmağa geri dönmüş gözüküyordu.

"Günaydın ev halkı" diye bağırarak güldü ve masaya yaklaştı. Annem ve babam ona gülümseyerek günaydınlarını sunarken ben etrafa kaçamak bakışlar atıyordum. Irmağa döndüğümde masaya bakıyor diye sevinecekken bir anda bakışları beni buldu. Gözlerindeki ışıltı kayboldu ve gülümsemesi yavaşça soldu. Bakışlarını benden çekmeyerek yavaşça masadaki zeytin tabağına uzandı ve bir zeytin alarak tekrar doğruldu.

"Kızınızı öldürücem." diyerek elindeki zeytini kafama fırlattı. Kafama yediğim zeytinle, peynirle, ee ne biliyim, patates kızartmasıyla kendimi savunmaya çalışırken cıyaklamalarını duymamaya çalışıyordum. Babamın kahkahaları sinirimi bozmaya başlamıştı. Ben burada yürüyen kahvaltı tabağı olma yolunda minik minik adımlar atıyorum, öz babam benim bu halime kahkahalarla gülüyor! Sonunda Irmağın eline aldığı bardakla bir an aha dedim, sütüde yedim mi tamamdır. Ama benim annem, canım annem kızının bu durumuna üzüldümü yoksa evin daha fazla kirlenmesine gözmü yumamadı bilmiyorum, Irmağın elindeki bardağı çekip aldı. Ben zafer sırıtışlarımı Irmağa yollarken o dudaklarını oynatarak bir şeyler söylemeye çalışıyordu. İlk başta ne dediğini anlamaya çalışmakla bir kaç saniye dudaklarına odaklansamda sonunda küfür ediyordur diye düşünerek bakışlarımı masaya çevirdim.

"Siz böyle olursanız biz bu evi size nasıl emanet ederiz kızlar?" diye yakındı annem. Şaşkınlığımı gizleyemeyerek anneme döndüm. "Nereye gidiyorsunuz ki?" diye hafifçe bağırdım. "Öğlen İstanbula uçağımız var. Siz düğüne gitmek istemediğinizden emin misiniz?" diye sordu babam. Tabi ya, son zamanlarda yaşadıklarımdan dolayı bu tamamen aklımdan çıkmıştı. Aslında düğüne gitmek istiyordum ama Irmağın gelmesiyle işler değişti. Annemleri postalayıp üç,dört gün yalnız takılmanın daha güzel olacağını düşünerek evde kalmaya karar vermiştik. Bir anda Irmakla aynı anda "Eminiz!" diye bağırmamız onları biraz şüphelendirmiş gibi görünüyordu ama çokta üstünde durmadılar. "Ayselede izin verdik, dört gün evde olmayacak. Ona göre yemek şu bu her şey size ait ve evi geldiğimde aynı şekilde bulmak istiyorum." diye uyardı annem. Irmakla biraz önceki atışmamızı tamamen unutmuş, birbirimize gülücükler yollarken anında annemi onayladık. "Sen merak etme sultanım, ev bize emanet." dedim ve anneme doğru uzanarak yanağından bir makas aldım. Annemin "Bende bundan korkuyorum ya" diye mırıldanışını duymamazlıktan geldim ve masadan kalktım. "Irmak yukarı çıkalımda bizde bugün ne yapsak onu düşünelim hadi." diyerek Irmağa göz kırptım. Başını sallayarak ayağa kalktı. Annemlere döndüm"Gitmeden önce haber vermeyi unutmayın" dedim ve Irmağı kolundan çekerek merdivenlere sürükledim. Odaya girdiğimizde kapıyı örttüm ve ikimizde yatağa oturduk.

"Bence ilk başta Ozanlarıda çağıralım alışverişe gidelim. Akşama doğruda bize geçer film falan izleriz." diyerek önerimi sundum. Irmak önce biraz düşünür gibi yaptı ama sonra yüzündeki kocaman gülümsemesiyle "Harika olur!" diye bağırdı. Ozanları aramak için telefonu elime aldığımda "Bu aralar Ozanla pek iyisiniz bakıyorum." diye sinsice sırıtarak Irmağın ağzından laf almaya çalıştım. Karşımda kızarıp bozarmasıyla cevabımı almıştım aslında. Irmak "Ne demek istiyorsun Çağla" diye çığırınca istemsiz yüzümü buruşturdum. "Tamam be, bir şey dediğim yok sus sen Ozanı arıyorum" diyerek telefonu kulağıma götürdüm. Bir iki çalıştan sonra Ozanın uykulu sesi duyunca gözlerim duvardaki saate takıldı. Saat 11 olmuştu ama çocuğum hala uyanamamış. Gerçi Irmak olmasa büyük ihtimal bende uyanamazdım ya, her neyse diyerek kendimi konuşmaya verdim. "Bugün annemler İstanbula gidiyor bir kaç gün olmayacaklar. Bizde dedikki bugün mükemmel ötesi yakışıklı arkadaşlarımızıda alalım alışverişe gidelim." sonlara doğru sesim incelmiş, tatlı küçük Çağlayı arar gibiydi fakat, tatlı küçük Çağla diye bir şey yoktu. Ozan umursamaz ses tonuyla "Tahmin ediyorum, o yakışıklı arkadaşlarda biziz." diye söylenince görmesede yüzümü kızgın bir surat ifadesine çevirmeye çalıştım. "Bizim başka arkadaşımız mı var Ozan" dedim sert ses tonumla. Ozanın cevap vermesini beklemeden devam ettim. "Neyse sus bi, ondan sonrada bize geliriz film falan izleriz Aysel teyzede yok ev bizim." dedim gülerek. "Gerçekten süper planmış kızlar ama maalesef bugün sınıftakilerle sözleştik. Anlayacağınız kendinize bugünlük başka yakışıklı arkadaşlar bulmak zorundasınız." dedi ve güldü. Planlarımız tamamen suya düşerken Irmağa işleri varmış diye mırıldandım. "Tamam o zaman, başka gün izleriz filmimizi. Keremi öp bizim için iyi eğlenceler." diyerek telefonu kapattım. Irmağın suratının düştüğünü fark ettiğimde onu eğlendirmek için başka şeyler bulmayı düşündüm.

"Hemen suratını asma ama!" dedim sahte bir kızgınlıkla. "Tüm gün evdemi oturucaz Çağla, ben çok sıkılırım." demesiyle aklıma Merve ve Gülce geldi. Umarım başka bir plan yapmamışlardır diye iç geçirirken telefonumda Mervenin adına dokundum. Bir kaç defa çaldırdım, tam umutsuzca telefonu kapatacakken sesini duymamla yüzümdeki kocaman gülümsemeye engel olamadım.

"Güzelliğim" dedi neşeli bir tonda.
"Hemen konuya giriyorum, bugün bir planınız varmı?" diye sordum gülmemi eksik etmeyerek.
"Yok da neden?" diye sorunca içimdeki rahatlamaya engel olamadım. Irmağa kocaman gülümsedim ve Merveyle konuşmaya devam ettim.
"Annemler bir kaç günlüğüne İstanbula gidecek yani ev bize kaldı. Irmakla bende sıkıldık, diyorum ki bize mi gelseniz?" Merveden büyük bir sevinçle "Süper olur! Ben Gülceye haber veririm." cevabını duyunca gülümsedim. Tam ağzımı açtım konuşacakken Mervenin sözleri beni engelledi. "Şey, kızacaksın biliyorum ama Araslarda gelse sorun olur mu?" İlk başta bu sorunun cevabını kendi kendime uzun uzun düşünmek istesemde Mervenin bir cevap beklediğini aklıma getirip kendime geldim. Aras gelse sorun olmazdı, hatta belkide daha eğlenceli bile olabilirdi. Bunu birazda içimde ona karşı hissettiğim duygulara yorsamda sonuç olarak Arasın varlığı beni rahatsız etmezdi. Hem, umursamaz davranırsam belkide bir kaç günün intikamını alabilirdim. "Hayır hatta daha iyi olur, hepsini ayarla o iş sende artık. Biz alışverişe çıkıcaz, ayrıca istediğiniz bir şeyler var mı?" diye sorunca Mervenin derin bir iç çektiğini anladım. "Süpersin! Yok canım, biz gelirken alırız bir şey istersek. Hadi öpüyorum!" dedi ve telefonu suratıma kapattı. Kendi eğlencesinden çok Arasla benim bir arada olacağıma sevindiğini az çok tahmin ediyordum. Irmağın meraklı bakışlarını fark ettiğimde artık onuda sevindirmenin vaktinin geldiğini düşündüm. "Merveler geliyor ve birde sevgili Arascığın" dedim yapmacık bir gülümsemeyle. Irmak tuhaf bir şekilde Arası çok benimsemişti ve bizi birbirimize yapmadan ölürse gözünün açık gideceğini söyleyip duruyordu. Irmak sevinç çığları atıp bana sarılınca odanın kapısı açıldı. "Kızlar, ne bu mutluluk?" diye sordu annem. Ondan bir şey saklamak istemiyordum, zaten böyle şeylere kızan biri değildi sadece yalnız olduğumuz için aklının kalacağını biliyordum ama yinede söylemeliyim diye düşünerek konuşmaya başladım. "Arkadaşlarla ev boş diye dışarda dolanmak yerine bizde oturalım dedik." dedim anneme bakarak. "Ee" dedi ve omzunu kapıya yaslayarak bize baktı. Ayağa kalkarak ona yaklaştım. "Eesi bize gelecekler. Bak söz evi dağıtmak yok." dedim anneme yalvaran gözlerle bakarak. Irmağa baktığımda oda aynı surat ifadesine bürünmüş anneme bakıyordu. Annem bir bana bir Irmağa bakarken iç çekti. "Tamam ama dikkat ediceksiniz ve saçma sapan şeyler yapmıyorsunuz. Size güveniyorum." diyip gülümseyince Irmakla aynı anda annemin boynuna atladık. Ne yaptığımı bilmiyordum ama gerçek şu ki bir gün boyunca Arasla aynı evin içinde bulunacaktım ve belkide, köşe kapmaca oynuyormuş gibi sürekli birbirimizden kaçacaktık. Ama her şeye rağmen güzel bir gün olacağını söylüyordu içimden bir ses, süper bir gün olacağını.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 26, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DARBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin