Bölüm 10: Değişim

71 13 1
                                    

Sınıftaki sessizliği bozan saatin 'tik tak' sesine oldukça kafayı takmıştım. Beynimin içinde yankılanıyordu sanki. Çıldırmak üzereydim çünkü şuan önümde bir Geometri sınav kağıdı var ve ben tam anlamıyla odanklanamıyorum! Ben ve takıntılarım. Normalde çok iyi olduğum bir dersti ve eğer sırf şu lanet saat yüzünden düşük alırsam dağı taşı sikeceğimi bildiğim için aniden ayağa kalktım. Çılgın bakire bana anlamayan gözlerle bakarken ona gülümsedim ve saati yerinden alarak pilini çıkardım. Yaptığım şeyle sınıf oldukça eğlenmişti ama komik bir şey yoktu. Siz ne anlarsınız takıntıdan? Yerime geçerek sınava odaklanmaya başladım. İşte şimdi olmuştu. Hızla soruları çözerek, saatin sesi yüzünden o kadar oyalanmama rağmen kağıdını ilk veren ben olmuştum. 20 dakikalık bir sürem vardı ve ortak sınav olduğu için telefonlarımız toplanmıştı. 20 dakika boş boş oturmak hiçte mantıklı gelmediği için kıreyzimden izin alarak sınıftan çıktım. Bilirsiniz işte 'ah, hocam karnım ağrıyor, anlarsınız ya' numaraları felan. Tuvalete doğru ilerledim ve kapıyı açarak içeri girdim. Girmemle karnıma gerçekten büyük bir ağrı saplandı. Sen yalan söyler misin Çağla hanım? Al işte gördün karın ağrısını diyerek iç geçirirken birden aklıma gelen şeyle olduğum yerde durdum. Ay başımdı ve ben bunu sınav haftası yüzünden resmen unutmuştum! Sınıfa girip tekrar çıkamazdım. Ve yerime oturursam günün sonuna kadar oradan kalkamama gibi bir durumum vardı buda iç açıcı değildi. Ne yapsam diye düşünürken tuvalete Gülcenin girmesiyle ufak bir çığlık attım. Sonra okulda olduğumuzu farkederek anında elimi ağzıma götürdüm. Gülce önce korkmuş, sonra benim halime gülmeye başlayarak ne olduğunu sormuştu. Ona kısaca durumu anlattım. Şimdi gidecekti ve benim için pedi alıp tenefüste getirecekti. Tamamdı işte, bugün Allahın sevgili kuluyum diyerek iç geçirdim. Sonra Gülcenin bakışlarını üzerimde hissettim ve ona döndüm.


"Gitmeyecek misin?" dedim sadece. Bakışlarının nedenini anlayabiliyordum ama onunda beni anlaması gerekiyordu.


"Ne zaman yanımıza gelip bizimle takılmaya başlayacaksın Çağla? Sencede çok uzun sürmedimi bu iş?" sıkıntıyla iç geçirerek cevap verdim.


"Gülce sizle bir alakası olmadığını biliyorsun. Arası görmek istemiyorum. İster kaçmak de, ister acizlik. Ben artık olanları kaldırabilecek güçte değilim. Ve o beni yıkmaktan bıkmıyor. En iyisi yüz yüze bile gelmemek. Sürekli yanınızda olduğu için sizinlede konuşamıyorum biliyorum ama mecburum. Biliyorsun işte olanları." Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.


"Çağla kızıcaksın biliyorum ama oda çok durgunlaştı farkında değil misin?"


"En son durgunlaştığını düşündüğümde Selinle arabadan inmişti." diyerek alayla güldüm. Düşünür gibi yüzüme baktı.


"Bilmiyorum, farklı gibi yani.. O şeyi neden yaptı bilmiyorum aslında hep yapar ama bu sefer.. Çağla konuşamıyorum işte anlasana biz bile şaşırdık"


"Siz bile şaşırdınız evet o yüzden benim şuanki durumum çok normal değilmi? Lütfen beni anlamaya çalışın, böyle daha mutluyum. Sizin eksikliğiniz elbette var ama okul çıkışlarında yaparız bir şeyler veya o olmadığı zamanlar gelirim yanınıza. Sadece biraz daha zamana ihtiyacım var."


"Peki" dedi ve dudakları hafif yukarı kıvrıldı. Sonra beni kendine çekerek sarıldı.


"Üzme kendini lütfen, her zamanki Aras işte." dedi ve teselli verdiğini sanarak yarama tuzu bastı. Evet, her zamanki Arastı. Sorunda buydu ya. Onlar dahil herkes benle farklı olduğunu düşünürken, o her zamanki Aras olmuştu bir anda. Belki canımı en çok yakan şeyde buydu.

DARBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin