"Kendimi bir anda yerde buldum okula adım atar atmaz." Diye söze girdi. "Etrafım öğrenci kaynıyor ve hepsi aşağılarcasına ve iğrenircesine gözlerini dikmişlerdi üzerime." Etrafında siyah silüetler ve onların bir çift gözleri, yükselen sesler, bitmeyen gürültüler. "Ağızlarından küfürler, lanetler çıkıyordu. Ne dediklerini, neden dediklerini anlamadığım çok açıktı ki bunu anlayan biri önüme gelmiş ve diz çöküp çenemi tutmuştu sertçe." Derin bir nefes aldı. "Bana nasıl orospuluk yaptığımı, ne kadara yaptığımı ve daha bunun gibi türlü iğrenç ithamlarda bulundu, bulundular." Gözlerini tek bir noktaya dikti, sanki her şeyi tekrar yaşıyormuş gibi aklından geçirdi her sahneyi bir bir.
"Korkmuştum, ne olduğunu bile anlamamıştım, derken arkamdan başkaları geldi ve kıyafetlerimi çıkarmaya başladılar." Yutkundu. "Kurtulmaya çalıştım ama her bir yanımdan tutup engelliyorlardı üstümdekiler çıkana kadar. Tenimin kıyafetlerden arınmasıyla bedenimde izler ortaya çıkmıştı ki bu izleri ben bile yeni görüyorken ellerinde telefonlar, bir yandan flaş ışıkları bir yandan sanki daha çok çoğalan sesler ile midemin bulandığını hissetmiştim. Başım dönüyordu, sanırsın yer sallanıyordu." Derin nefes almak için kafasını kaldırdı ve gözlerini kapatarak sakinleşmeye çalıştıktan sonra içine yanındaki kızılın parfüm kokusunu çekti. Kızıllı susuyordu çünkü onu başta tembihlemişti siyah saçlı olan. Bitene kadar araya girmek yoktu.
"Güçlükle neden böyle yaptıklarını sorabilmiştim. Sonrasında bir telefon tutuldu gözlerimin önüne ve o an kör olmayı o kadar çok dilemiştim ki, hatta yok olmayı. Ben... Ben cidden hiç bir şey hatırlamıyordum ve açılan videoda yüzüm ve bedenim tüm çıplaklığıyla ortadaydı. Kahretsin Yeonjun'un adını sayıklıyordum ve bana o şeyi... O şeyi yapan o bile değildi. Cidden lanet olsun ki hiçbir şeyi hatırlamıyordum. Ki hatırlasam bile bunu asla ama asla yapmazdım." Başını kızıl olanın göğsüne bastırdığında paramparça olmuş beden ona zorlukla geri sarılabilmişti. Mahvolmuş hissediyordu hatta o mahvolmuştu direkt.
"Görmemek için gözlerimi kapattığımda zorla açmışlardı ve tüm videoyu baştan sona tekrar tekrar izletmişlerdi. O anki duygularımı tarif edemem ama bir kelime ile özetlesem ölüm olurdu bu. Ölümü yaşıyor gibiydim." Kızıl olanın sarılışı sıkılaştığında dudakları altındaki siyah saçlara uzun bir öpücük bahşetmişti. "Ardından hayranlık duyduğum ama o an sadece acı veren o sesi duyduğumda herkes bir anda sessizleşmiş ve yanıma gelebilmesi için herkes kenara çekilmişti. Gözlerinde neyden olduğunu bilmediğim bir hazzı tutarken yüz ifadesi bunun tersine büyük bir nefret ve iğrenmeyle bakıyordu suratıma. Beni herkesin önünde aşağılarken aynı zamanda alayda ediyordu. Benden iğrendiğini ve büyük utanç duyduğundan bahsedip duruyordu farklı kelimelerle. Ayak ucuyla omzumdan beni ittikten sonra Soobin girmişti koluna. Üzerime sevgilisi Yeonjun'u ayartmak gibi birbirine benzer iftiralarını atarken diğer tarafta Hyunsuk onun altına gelmek için önceki gece ne kadar yalvardığımdan bahsediyordu."
Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında üç yılın ardından tüm içindekileri kusuyormuş gibi gözyaşlarını akıtıyor, alamadığı nefesler için derince yutkunuyor ve acıklı acıklı ağlamaya devam ediyordu. Elleri göğüs kafesini bulup oraya vurmaya başladığında gözyaşlarıyla ona eşlik eden Taehyun tuttu ellerini. Bir krize girmişçesine bağırmaya başladığında Taehyun ona sıkıca sarılıyor, saçlarına öpücüklerini kondurmaya devam ediyor, kulağına yanında olduğunu fısıldıyordu. Hayatı bulduğu dünyası yıkılıyordu Taehyun'un. Hatta yıkılmıştı zaten sadece üç yılın ardından yara bantlarıyla sarmalanan duvarlar eski acıların gün yüzüne çıkarılmasıyla yerlerinden oynayıvermiş, derin izler tekrar can yakmaya başlamıştı.
Uzun bir sürenin ardından derin nefes alışverişleri ve sakince atan kalp atışları dışında bir ses yoktu odada. Beomgyu bir kulağını Taehyun'un göğsüne koyup orada dinlenirken elleri kızıl olanın tişörtünün üzerine tutunuyordu bir kedi gibi. Taehyun ise beline sıkıca sarılmış çenesini siyah saçlara yaslamış bekliyordu sakinleşmesini kolları arasındaki bedenin. "Yaz mevsimi gelmiş ve tatile girmiştik." Diye söze girdiğinde Taehyun engelledi. "Daha fazla anlatma Beomgyu, dayanılmaz olan acıyı kendine tekrar hatırlatmaya devam etme." Beomgyu kafasını yavaşça iki yana salladı. "O zaman dayanamamıştım çünkü sen yoktun yanımda Taehyun. Ama şimdi sen varken bunları aşabileceğimi biliyorum." Taehyun usulca kafa sallayıp alnını siyah saçlının alnına yasladı.
"Bu evin duvarları içine hapsettim kendimi bir ay boyunca. Adam akıllı yemek yemiyordum, belki su sadece. Biliyorsun ailem yurtdışında çalıyor ve beni arayıp sordukları da olmaz. Sadece para yollayıp yaşadığımdan emin olurlar. Yalnızdım ve yalnız kaldıkça kafayı yiyordum. Öyle böyle bir ay geçmişti. Düşünmeyi bırakmıştım artık. Düşünecek bir şey kalmamıştı da zaten. Sanki ölmekten çok yok olmayı bekliyormuş gibi tüm gün yerde uzanıyor beyaz tavanı izlemekten başka bir şey yapmıyordum." İhtiyaç duydu defalarca kez yaptığı gibi yutkunmaya ve nefes almaya. Bu yüzden birkaç saniyesini buna ayırdı.
"Kapım bir anda çalmaya başladı günün birinde. Çalar çalar gider sandım ama bıraksam akşama kadar çalardı. Öyle de oldu. Açmadım ama çalmaya devam etti. Normalde evde kimse yok diye düşünüp geri gitmesi gerekirken evde olduğumu bilirmiş gibi çalmaya devam etmişti. Gidip kapıyı açtığımda ise okulun artık mezun olan son sınıflarından tanıdık bir yüz çıktı karşıma. Yoongi hyungum olur kendisi." Hafif bir kırkırtı çıkardığında Taehyun'da gülümsemişti buna.
"Elinde bir yığın poşetle kendi evi gibi girip bir koltuğa bıraktığında kendini kapıyı açmamın neden bu kadar uzun sürdüğü ile ilgili söylenip duruyordu. Yani tanımıyordum pek ve bu şekilde evime gelmeside germişti. Yanına gittiğimde öldüğümü sandığını söyledi hatta. Dediğine göre intikam planları falan yaptığımı düşünüyormuş ama bir bakmış evden çıkmıyorum bile. Yani kendince takip etmiş beni." Taehyun kaşlarını çattığında Beomgyu buna gülümsemiş ve parmaklarıyla çatılı kaşları düzeltmişti. "Bakma öyle, tamam garip bir durum ama dahası var." Dinlediğini gösterir şekilde dudak büktüğünde Beomgyu devam etti.
"Aslına bakılırsa kuzenim olduğunu söylediğinde inanmamıştım ama cidden öyle olduğunu kanıtladığında her şey yerli yerine oturmuştu. Ailelerimiz konuşmadığından onu tanımıyordum ama o beni bir şekilde biliyormuş. Kısaca beni baştan yaratan kişi Yoongi hyungtu. Beni tekrar cesaretlendiren, yok olmamı engelleyip yaşamam için çabalayan ilk kişiydi. İçimdeki öfkeyi alevlendiren de oydu. Okula geri dönüşümde kimsenin benden beklemediği ve herkesin artık yan gözle bile bakamadığı o korkulan isim olmam içimdeki öfkeden kaynaklıydı. Kafama koymuştum, Beomgyu'yu yok oluşun eşiğine sokan herkesi o eşikten aşağıya bizzat kendim itecektim." Taehyun'dan uzaklaşıp bedenini gerdiğinde Beomgyu, kızıl olan yavaş yavaş kendi dünyalarının buluştuğu güne yaklaşıldığını fark etmişti.
"Fakat asıl yok edilecek kişiler başka bir okula geçiş yaptıklarında buna oldukça sinirlenmiş ve sinirden gözüm dönmüştü adeta. Tüm hıncımı okulda kalan diğerlerinden çıkarmaya başlamıştım. Yoongi hyungtan öğrendiklerimle birlikte bir şekilde herkesin sırrını öğreniyor ve bunu okula yaymaktan zevk alıyordum. Artık okulda kimse kimseye güvenmiyor herkes samimiyetsiz gülüşler sunuyordu birbirlerine. Yüzlerindeki maske düşmüş tüm çıplaklıklarıyla etrafta dolanıyorlardı."
Taehyun tüm dikkatini daha çok verdiğinde şimdi daha iyi anlıyordu elbet Beomgyu'nun tüm yaptıklarını ve Beomgyu'yu engellerken neden bunu yapmasını durdurmaya çalıştığını. O intikamından öte etrafındaki herkesin sahtekâr kalplerinden kendini uzak tutmaya daha fazla acı çekmemeye çalışıyordu.
"Tüm sene böyle geçmişti işte sonraki sene de sen geliverdin Taehyun. Geldin ve duvarlarla dolu harabe dünyama girdin. Çatlak duvarlarım arasından çiçekler açtırdın ve kelebeklendirdin bütün güzel duygularımı."
Kızıl olanın dudakları diğerinin gözlerine konmuştu ve öpücüklerini bırakmıştı oraya. Gamzeleri iki yandan çukurlaşırken Beomgyu'nun parmakları oraya çıkıvermişti. Taehyun buna küçük bir kırkırtı bırakırken yanaklarındaki ellerini yumuşakça tutmuş ve dudaklarını gezdirmişti orada.
"Beni sana davet ettin, sana sürükleniverdim ben Beomgyu. Benim yok olmuş dünyamı senin dünyan yeni baştan yarattı. Senin bana verdiğin kelebekler nefesim oldu ve açmak için kıpırdanan çiçeklerine can bahşetti."
Dudakları dudaklarına çıktığında orada nefeslendiler bir müddet. Alınları üst üste, gözlerindeki bakışlar iç içe, bedenleri yan yana ve aşkları daimaydı onların. Tüm kaçışlar birbirlerineydi, tüm gözyaşları birbirlerineydi, yaşamları birbirlerineydi ve sonları da öyle olacaktı. Yok oluşlarında yaşamı da bulmuşlardı onlar.
-_-_-_-_-
Beomgyu için kalbim acıyor off
Taegyum aaaağ <3333
Bu arada eğer bir şekilde uzamazsa 20. bölümde bitirmeyi planlıyorum haber vermek istedimmm
Ben kaçarrr mwuah
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pacify Her || taegyu
FanfictionBeni kurtarmak mı? Zorbalık yapmaktan mı ya da gözü dönmüş o canavarı sakinleştirmeye çalışarak mı? Güldürme beni Kang, bir canavarı geçmişinden kurtaramazsın. ... [düz yazı] semetae - ukebeom 040323 - 090723