³ The Hour Hand, The Minute Hand

649 88 107
                                    

Katlanılmaz hale gelen bu okulu elbette bu duruma düşüren dersler ve asla ilerlemeyen saatlerdi. Akrep yerli yerinde kıpırdamadan duruyor, onu ezip geçen yelkovanı izlemekle yetiniyordu. Biliyordu, yelkovanla yarışa giremezdi, kaybeden kendisi olurdu. Sonuçta onlar bir tavşan ve bir kaplumbağa değildiler ders çıkarılacak bir masala konu olsunlar.

Aradan bir ders daha geçmiş ve günün son teneffüsüne girmişlerdi artık öğrenciler. Tüm günün yorgunluğunu teneffüsünde uyuyarak geçirmeyi planlayanlarla dolu olan sınıfta bir eksik vardı, Minho ve Haruto. Bunu ancak iki ders sonra fark eden Beomgyu çevresinde oluşan sessizliği ve iki serseri arkadaşının dırdırını çekmeden geçirdiği saatlerin verdiği huzurla ancak dank etmişti kafasına. Bu yüzden sınıftan çıktı ve olabilecekleri muhtemel bir kaç yere bakındı ama görünürde yoktular. Spor salonuna bakmayı aklına getirdiğinde çoktan oraya yaklaşmıştı.

Kapıya yaklaştığında içeriden sesler gelmeye başladığında Beomgyu adımlarını hızlandırdı ve salonun kapısını açtı. Gördüğü manzara karşısında mimiklerini oynatmamak için diretmiş ve bunda da başarılı olduğunu ummuştu. Minho, yüzü gözü kanlar içinde, diz çökmüş bir vaziyette onu tutan iki kişi arasında yerde oturuyordu. Haruto'ya göz attığında onda bir yaralanma yok gibi görünüyordu fakat o da iki kişi tarafından sıkıca tutuluyor yardım etmek için bağırsada engelleniyordu.

Minho'nun karşısında da bir sandalyeye oturmuş bacak bacağa atan biri vardı. Bu kişilerin hepsini tanıyordu. Bulaşmak istediği kişiler arasında hiç bir şekilde yer almıyorlardı ve bunun sebebi ise onlarla bir anlaşma içerisinde olmasıydı. Evet o ateşkestendi bu aralarındaki ve öyle görünüyor ki Minho bu ateşkesi bozmuştu, yoksa imkanı yoktu bu durumda olmasının.

Kapıyı hızla açıp salona ani girişinden dolayı tüm gözler ona dönerken Beomgyu sakinlikle derin bir nefes aldı ve yanlarına ilerledi. Gözleri Minho'yla kesiştiğinde düştüğü halden utanıp gözlerini kaçırmıştı yaralar içinde olan. Haruto ise olabilecek en kötü şey Beomgyu'nun gelmesiymiş gibi kafasını geriye yatırmıştı.

"Bende ne zaman gelirsin diyordum Beom. Özlettin kendini." Oturan kişi yönünü Beomgyu'ya çevirip gamzelerini göstererek konuştuğunda Beomgyu alaycıl bir gülümsemeyle cevap verdi.

"Bana aşık olduğunu bu kadar belki etme Chris." Derken yanına yaklaştı biraz daha. "Sorun ne?" Samimiyetsiz ve sinirli bir gülüş aldı yüzünü kaslı olanın. Ellerindeki damarların sanki varlığını yeterince belli etmiyormuş gibi daha çok belirginleştiğine şahit oldu Beomgyu.

"Bilmiyormuş gibi konuşman beni benden alıyor açıkçası ama senin bu işte bir parmağın olmadığı için sana dokunmayacağın bugünlük."

"Kısa kes."

"Ah sen ve şu tavırların... Her neyse, öğle arası karşımda duran bu pezevenk kardeşimin sevgilisini bir güzel benzetmiş. Oysa aramızdaki anlaşmada iki tarafında içinden birine dokunmayacağını konuştuğumuzu sanıyordum." Beomgyu kısa bir anlığına Minho'ya bakıp tekrar gözlerinin Chris'e çevirdi.

"Kardeşinin sevgilisi kim oluyor? Felix'in biriyle çıktığını bilmiyordum." Chris göz devirdi üst üste attığı bacaklarının yerini değiştirirken. "Benim grubumda, illaki görmüşsündür diye düşünüyordum, Jeongin ismi. Öğlen yanında değil miydin tanımadın mı?"

"Açıkçası ilgi alanımın çok dışında, bakmadım kim olduğuna." Kaslı olan sesli bir nefes verdi ve yarı baygın olarak onlara bakan, ağzı kapalı ve yüzünü kanlar ve yaralar kaplamış Minho'ya baktı. "Hadi seni geçtim, bu iki pezevenkte mi bilmiyordu? Her neyse ne önemi var, anlaşma bozuldu cezasını çekecek."

"Bu çekmemiş hali mi? Sanırsam iki derstir işgence etmişsiniz. Jeongin ise sadece yarım saat onun tarafından dövüldü. Sence ileri gitmiyor musun?" İkna edici sesiyle konuşurken yavaşça Chris'e doğru yürüdü ve üst üste atılan bacaklarına oturdu, ayrıca bunu yaparken kollarınıda boynuna dolamayı unutmadı.

Pacify Her || taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin