Merhaba arkadaşlar. Wattpad'e bir buçuk aylık bir ara vermiştim ve artık geri döndüm. Daima Saf'ı baştan yazıyorum ve ilk bölümden de anlayacağınız üzere değişiklikler yaptım. Kitabı bu kez gerçekten yavaş ilerleyecek şekilde yazmaya çalışacağım ve umarım başarılı olurum. Bir de bölümler önceki hallerine kıyasla iki-üç kat daha uzun olacak. Bölüm sıklığını da kitabın gördüğü ilgiye bağlı olarak belirleyeceğim.
Başlamadan önce şunu da belirteyim Regulus kitabın bu hâlinde çoktan Ölüm Yiyen oldu ve Hortkuluğu yok etmenin planlarını yapıyor. Ama Helena'nın durumu onu kendi içinde bir ikileme düşürecek. Bir de bu kez kitapta aksiyon da olacağını söyleyebilirim.
Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Sizi seviyorum. İyi okumalar.
★
Helena üzerindeki elbiseyi çıkarıp yerine pijamasını giyinirken kendisini fazlasıyla yorgun hissediyordu. Çocukluğundan beri aşık olduğu kişiyle evlenecekti ama mutlu değildi. Hem de hiç.
Ağlamaktan kanlanmış gözlerini kırpıştırarak yatağına uzandığında kendisine engel olamayarak yeniden hıçkırıklara boğuldu. Regulus başka birini seviyordu. Çocukluğundan beri aşık olduğu nişanlısı başka birini seviyordu ve her fırsatta bunu belli etmekten çekinmiyordu.
Hiç aynaya bakmıyor musun sen Helena? Annabelle'i seninle kıyaslamak bile ona hakaret olur.
"Hâlâ hazırlanamadın mı Helena? Geç kalıyoruz!"
Annesinin seslenişiyle birlikte örtünün altına girip gözlerini sıkıca kapadı. Grimmauld Meydanı'na gitmek istemiyordu. Regulus'la evlenmeyi de istemiyordu. Ama babasının iki isteğini de umursamayacağını biliyordu. Özellikle de bugün öğrendiği şeyden sonra bu nişanın iptali için hiç şansı yoktu.
Elini tereddütlü bir şekilde karnına götürdüğünde dudaklarını sertçe birbirine bastırdı. Slughorn'un veda partisinde çok sarhoş olmuştu. O geceyle ilgili çok bir şey hatırlamasa da Regulus'un da kendisi gibi çok sarhoş olduğunu hatırlıyordu. O geceki sarhoşluklarının sonucuysa şimdi karnında duruyordu.
Aniden açılan kapıyla birlikte irkildiğinde, "Sana inanamıyorum Helena." dedi annesi. "Hazırlanmaya başlamamışsın bile."
"Anne ben gelmesem?" dedi Helena. Sesi o kadar yorgun çıkıyordu ki annesinin gözlerinde endişeli bir fade oluştu. "Midem çok bulanıyor."
Cümlesinin peşi sıra annesi yatağın köşesine oturup elini alnına götürürken, "Ateşin yok." diye mırıldandı. "Mide bulantın için de iksir içersin. Yarın da Şifacı'ya gideriz. Ben iksiri getireyim, sonra da hazırlan. Zaten çok geç kaldık."
Helena ayağa kalkan annesini bileğinden tutup yatağa geri oturturken doğrulup sırtını yatak başlığına yasladı. "Anne." dedi sonra da gözleri yeniden yaşlarla dolarken. "Ben Regulus'la evlenmek istemiyorum."
"Saçmalama Helena. Çocukluğundan beri onu seviyorsun sen."
"Ama o beni sevmiyor." dedi Helena, konuşurken sesi titremişti. "Başkasını seviyor. Ben başkasını seven biriyle evlenmek istemiyorum."
"Zamanla o da seni sever Helena." dedi annesi gözyaşlarıyla ıslanmış yüzünü avuçları arasına alarak. "Sevmese bile babanın nasıl biri olduğunu biliyorsun. Eninde sonunda safkan ailelerin oğullarından biriyle evlendirecek seni. En azından sevdiğin kişiyle evlenmiş olursun."
Helena itiraz etmesinin bir işe yaramayacağını bildiğinden başını yavaşça tamam anlamında salladı. Babasının kendisini aslında Rabastan'la evlendirmek istediğini biliyordu ama annesi Regulus'u sevdiğini bildiği için onu Regulus'la nişanlanması için ikna etmişti. Bunun için ona minnettardı. Yine de Regulus kendisine bu kadar kötü davranıyorken ve başka birini seviyorken onunla evlenme düşüncesi eskisi gibi içini kıpır kıpır etmiyordu. Hatta aksine içinde ağlama isteği uyandırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAİMA SAF 【Regulus Black】
FanfictionHelena Fawley kendisini bir anda çocukluğundan beri aşık olduğu Regulus Black ile nişanlı hâlde bulduğunda epey mutlu olmuştu. Ancak bu mutluluğu önce Regulus'un melez bir cadı olan Annabelle White'a aşık olduğunu öğrenmesiyle sarsılmış, sonrasınday...